"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

27 Nisan “e-kumpas”ı

Cevher İLHAN
04 Mayıs 2015, Pazartesi
Seçim sath-ı maili karambolunda gündemden kaçırılan konulardan biri de geçtiğimiz hafta yıldönümü sessiz sedâsız geçiştirilen 27 Nisan 2007 “e-muhtırası”nın hâlâ sisler altında kalması.

Üzerinden sekiz yıl geçtiği halde 27 Nisan “e- muhtırası” hep teğet geçildi. Soruşturma bile açılmayıp yargının önüne çıkarılmadı.

Bir diğer Genelkurmay eski Başkanı’nın sanık olarak müebbet hapis cezâsıyla yargılanmasına karşı, hükûmete “ayar” veren “e-muhtıra”yı gece yarısı bizzat kaleme aldığını söyleyip Genelkurmay sitesinde yayınlatan Genelkurmay Başkanı sorgulanmadı.

Çarpıcı olan, her fırsatta halka karşı “darbe davaları” üzerinden “mağduriyet politikası” yapan Erdoğan’ın “plânlanan darbenin ilk adımı” e-muhtıraya karşı “kayırıcı ve korumacı” davranması…

“MUHTIRA” SÖYLEMİNDEN DÖNÜŞ!

Doğrusu, “e-muhtıra”dan bir hafta sonra -5 Mayıs’ta- Dolmabahçe Sarayı’nda Erdoğan’ın “e-muhtıra”yı veren Büyükanıt’la başbaşa iki saatlik gizli görüşmesinin ikisi arasında sır kalacağını söyleyip “Benimle mezara kadar gidecek” diye geçiştirmesi ve “muhtıra” olduğunu söyleyenlere tepkisi soru işâretlerine yol açıyor.

Kapalı kapılar arkasındaki “gizemli gizli görüşme”de bir “gizli anlaşma” yapıldığına dair bir dizi senaryo ortaya çıkıyor. 

O günlerde “Bu bir muhtıradır, AKP muhtıraya mâruz kaldı” diyen iktidar partisi sözcülerinin, ardından tıpkı Erdoğan gibi “e-muhtıra”yı “muhtıra olarak görmedikleri”ni tekrarlayıp, aynen emekli paşanın ağzıyla, 27 Nisan “e-muhtırası”nı “sâdece TSK’nin laiklik hassasiyetlerini kamuoyuna bildiren bir bildiri” olarak geçiştirmeleri, işin içinde bir “iş” olduğuna dair istifhamları arttırıyor.

Daha önce “e-bildiriyi ‘muhtıra’ olarak algıladık ve kese kâğıdına çevirdik” diyen AKP’li Ömer Çelik’in “Genelkurmay eski Başkanı verdiği muhtıranın arkasında durmamış; bunun için soruşturmaya gerek görülmemiştir” savunmasındaki dönüş, bu tenâkuzlardan…

Oysa son dönemde gündemden âdeta kaçırılan “e-muhtıra”, 2007 seçimlerinde AKP cânibince bir “muhtıra” olarak lanse edilip siyasî polemikle oy devşirme aracı haline getirilmişti.

Zira “e-muhtıra”nın ertesi günü Büyükanıt’la görüşen dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, üç yıl sonra AKP Genel Başkan Yardımcısı olarak, “Biz hükümet olarak bildiriyi ‘muhtıra’ olarak algıladık, ona göre cevap verdik; hükümet bunu sineye çekseydi, bildiri muhtıra olarak kalmaya devam ederdi” diye konuşmuştu. (Ömer Şahin, Kanal A, 11.3.10) Ve Başbakan Yardımcısı Arınç, açık açık “e-bildiri’nin seçimlerde AKP’ye en az yüzde 10-15 oy kazandırdığını ikrar etmişti…

“DANIŞIKLI DÖVÜŞ” SORGULAMASI

Şu hale bakın; bir Genelkurmay Başkanı çıkıp, “e-muhtıra’yı ben yazdım” diyor. Başbakan kapalı kapılar arkasında, ne devletin arşivlerinde, ne de başka bir yerde tutanağı olmayan bir görüşme yapıyor! Peşinden “muhtıra”yı veren emekli paşaya hükûmetçe “üstün hizmet madalyası” takılıp bir trilyon iki yüz milyarlık zırhlı araba tahsis ediliyor! Ama bütün bunların hiçbir açıklaması yok.

Özetle hükûmet sözcüsünün, “Bu hükûmetin ve partinin başında, birisi öksürdüğü aksırdığı zaman arkasına bakmadan şapkasını alıp kaçan birisi yok; başımıza çok şey geldi, ama dimdik duruyoruz!” türü saptırıcı politik propagandalarla eski siyasetçileri suçlamasına karşı, 28 Şubat sürecinin aktörlerinden emekli koramiral Atilla Kıyat’ın, “Öksürene ne yaptın?’ Öksürenle yaşam boyu sırdaş-kanka oldunuz!” sorusuna cevap verilmiş değil. (Star Tv,; gazeteler, 15-16.11.09)

Gerçekten, “e-muhtıra”yı veren Genelkurmay eski Başkanı neden soruşturulmadı? “Muhtıra”yı yiyen dönemin Başbakanı niçin “muhtıra”ya “muhtıra” bile demekten kaçındı? “Kendileriyle ‘mezara kadar gidecek’ sırlar neler? 

27 Nisan “e-muhtırası”nı kaleme alan Büyükanıt’ın “şüpheli” sıfatıyla ifâdesinin bile alınmadığına dikkat çekip “danışıklı dövüş” olup - olmadığının sorgulama konusu olduğuna dikkat çeken Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “Eğer yakın tarihimizde bir kumpas olmuşsa sanıyorum 27 Nisan muhtırası bir kumpastı. Birçok olayı maniple etti, tetikledi. Kimler tarafından kuruldu bilmem, ama iktidar için ‘mağduriyet’ oluşturdu” açıklaması bunun ifâdesi…

Okunma Sayısı: 1620
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • AHMET ARTIŞEFE

    6.5.2015 10:51:21

    Cevdet bey, 27 nisan e muhturası kumpastı denmesini çok anlamsız buluyorum. Ahmet Necdet SEZER'in görev süresinin dolmasına az bir zaman kala ülkede o süreçte yaşananları bir yazar olarak daha kapsamlı ele almanızı beklerdim.

  • Şevket Paksoy

    4.5.2015 20:19:10

    Cevher Bey kaleminize ve yüreğinize sağlık. Yine tam istikametli güzel bir yazı kaleme almışsınız. Allah daim eylesin.. Selam ve dua ile...

  • abdullah negünekaldım

    4.5.2015 15:19:25

    sağ olasın sayın ilhan yine hedefi 12 den vurmuşsun kalemine yüreğine sağlık bendeniz acizane siyasi cenahı sizin köşe yazılarınızdan takip ediyorum ve ne kadar esas konuşulması gereken gerçek gündem varsa siz tespit ediyor ve yazıyorsunuz ama ne yazık ki toplumun gerçek gündemle alakası yok günlük curcuna içinde konuşulması gereken meseleler ne yazılıyor ne de konuşuluyor malesef basın ve görsel medyada gündem tespit etmenin milleti gerçek bilgilendirmenin çok uzağında onun için sizin gibi yazarlara çok ihtiyaç var ALLAH (cc) sizi istikamette muhafaza etsin .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı