"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

ABD ile “kriz”de “Menbiç pazarlığı”

Cevher İLHAN
10 Ağustos 2018, Cuma
ABD ile tetiklenen “yaptırım krizi”ni bitirmek için Amerika’ya giden heyetin ilk görüşmelerinde “ön mutâbakâtın sağlandığı” iddiaları teyid edilmezken, zikzaklı süreç devam ediyor.

Bir yandan “ABD ile yeniden yakınlaşma ve ilişkileri sıcak tutma” mesajları verilirken, Amerikan Dışişleri sözcüsünün, “Türkiye ile herhangi bir anlaşmaya varıldığını doğrulayamayacağını” söyleyip “Bir anlaşmaya varmış olsaydık Pastör Brunson buraya dönmüş olurdu” ifâdesi ve Ankara’nın “ABD ile mutâbakatının sağlandığı”nı yalanlaması krizin hâlâ sürdüğünü ortaya koyuyor. 

Trump’un “Türkiye’ye çok geniş yaptırımlar” tehdidinden sonra Türkiye’ye İran’la başta doğalgaz olmak üzere önemli ekonomik ilişkileri kesme dayatması ve kontrolündeki El Bab ve Afrin’in statüsü ile Menbiç’ten PYD/YPG militanlarının tahliyesi “kriz”e malzeme ediliyor.

HANİ “MENBİÇ PLÂNI İLERLİYOR”DU?

Görünen o ki “ ABD ile kriz”de Ankara’nın her fırsatta sözünü ettiği “kazanımlar” kaybediliyor. Bunların başında iktidarın her fırsatta “ABD ile ilişkilerde diplomasi başarısı” olarak iç kamuoyuna lanse ettiği Menbiç’ten militanların tahliye edilme(me)si geliyor. 

Gerçi, Menbiç’ten çıkanların gidecekleri Fırat’ın doğusunda ABD’nin ağır makineliden uçaksavara, zırhlı araçlardan tanka beş bin tır ve iki bin kargo uçağı dolusu ağır silâh ve mühimmat sevk edip 30 binden 100 bin kişiye varan bir ordu ile 911 kilometrelik Türkiye’nin sınırında “koridor devlet” kurdurma projesi devrede.  

En az 60 bin militanın kol gezdiği bölgeye binlerce militanın daha takviyesiyle Türkiye’nin yanıbaşındaki kantonlarda örgütün gücünün daha da tahkim edilmesi, böylece Suriye’yi de etnik ve mezhebî iftiraklar üzerinden bölüp parçalama fitnesinin daha da ivme kazanacağı vakıası duruyor. 

Bunların yanı sıra, 4 Haziran’da Washington’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Pompeo arasında imzalanıp seçim sürecinde “büyük bir diplomasi zaferi” diye propaganda edilen “Menbiç mutâbakatı”na göre en geç 4 Temmuz’da PYD/YPG militanlarının şehri terk etmeleri” vaadi yerine getirilmiş değil. Mehmetçik hâlâ Menbiç dışında, Afrin - Menbiç yolunda “devriye gezmek”le kalıyor.

Oysa 4 Temmuz’da detaylara ilişkin müzâkerelerin devam ettiği ve birkaç gün içinde ABD’nin söz verdiği üzere militanların bütünüyle bölgeden ayrılacakları açıklanmıştı. Ne var ki üzerinden bir aydan fazla süre geçmesine rağmen bu konuda kayda değer bir gelişme kaydedilmemesi; dahası “iktidara ilişik medya”da “militanların Menbiç’i terk ettiği” asparagasının resmen yalanlanması, “ABD ile Menbiç pazarlığı”nın akıbetsizliğini ve bu konuda da kamuoyunun yanıltılıp oyalandığını su yüzüne çıkarıyor.  

Aslında NATO zirvesinde Trump’ın rest çektiği Avrupalı liderlere “O hâriç, onu seviyorum, en iyi ve en kolay anlaştığım adam!” diye övdüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Münbiç anlaşması şu anda plânlandığı şekilde ilerliyor. Tabiî ki asıl hedefimiz ABD’nin PYD ve YPG ile bütün ilişkisini kesmesi, PYD/YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitmesi; ayrıca yüzde 90’ı Arap olan Münbiç’e gerçek sakinlerinin yerleşmesi. Çavuşoğlu Bey’in Pompeo ile yaptığı görüşmede belirlenen takvim çalıştığı sürece temennimiz odur ki, Münbiç asıl sahiplerine terk edilmiş olacaktır. Şu anda bu yönde bir gayret var” beklentisinin hâlâ yerine getirilmemesi, Türkiye’nin bir defa daha aldatılıp oyuna getirildiğini ortaya koyuyor.  

HÂLÂ “MENBİÇ TAKVİMİ” TEMENNİSİ…

Zira “Menbiç mutâbakatı takvimi” tersine işliyor. Militanların Menbiç’i terk etmeleri bir yana, âdeta Türkiye’ye nazire yaparcasına ABD’nin başını çektiği uluslar arası koalisyona bağlı askerlerin YPG’li militanlarla halı saha maçı fotoğrafları dünya medyasına servis ediliyor. “Terörizme karşı ortak mücadele”den dem vurularak Amerikalı subaylara ve komutanlara “uğurlama” ve “hoş geldiniz” törenleri düzenleniyor. (AA, 3.8.18) 

Özetle, PYD/YPG’nin Münbiç’ten çekilmesi bir yana, Amerikan askerleri üzerinden örgüt meşrûlaştırılıyor. Bu arada F-35’lerin teslimi, S-400’lerin Rusya’dan alınmasının engellenmesi ve darboğazdaki ekonomiyi daha da etkileyecek bir dizi tehdidin yanı sıra İran’a uygulanacak “ağır yaptırımlar”a Türkiye’nin de başrolde katılması dayatılıyor. Trump’ın İran’a ağır yaptırımları yeniden gündeme getirip, “İran’la ticaret yapacakların Amerika’yla ticaret yapamayacakları” ültimatomu bunun için. 

Neticede, “Brunson krizi”yle tetiklenen gerilimlerin karşılıklı olarak iç politikada istimaliyle “pazarlıklı” tehdit ve şantajlarla muallel dış politika bir defa daha akamete uğruyor. 

Son “Menbiç fiyaskosu” bunun en bâriz tezâhürü…

Okunma Sayısı: 2750
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı