AKP’nin “31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimleri Manifestosu”ndaki “yeni dönemdeki belediyecilik anlayışı ve taahhütler”, müthiş bir algı yanıltmalarıyla muallel.
İktidar partisinin genel başkanı Cumhurbaşkanı’nın, “halkımıza, yeni bir heyecan ve vizyonla, birikimli ve vizyoner isimlerle şehirlerimizi daha ileriye taşımanın sözünü veriyoruz” vaadiye açıkladığı on bir maddelik “Manifesto”un ilk maddesinde bundan böyle “şehir plânları, uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlanacak. İstismara açık parsel bazlı plan değişikliklerine kesinlikle izin verilmeyeceği” belirtiliyor.
Bu durum, mefhum-u muhalifiyle şimdiye kadar uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şehirleşmeye hazırlanmadığının itirafı olurken, “manifesto”nun diğer maddeleri, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çoğu büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinde de çeyrek iktidarda olan bu partinin sanki iktidarda değil de muhalefet partisi imiş gibi çarpıtmalara başvurulduğu görülüyor.
Sanki sanki on altı yıldır iktidarda olan bir parti değilmiş ve ana muhalefet partisi lideri imiş gibi Cumhurbaşkanı’nın “Marketlerde, çarşı pazarda marketlerde fiyatlar üreticiden alındıktan sonra tırmandırılıyor. Bunun adı ticaret değil, bunun adı fırsatçılık, tefecilik hatta ülkeye ve millete ihânettir” şikâyetinde açığa çıktığı gibi.
“ŞEHİRLERE İHÂNET”İN İTİRAFI…
Aslında sözkonusu “manifesto”da garip bir şekilde sanki çeyrek asırdır mahalli idarelerde de iktidarda değilmiş gibi, “alt yapı ve ulaşım”, “kentsel dönüşüm”, “benzersiz şehirler”, “akıllı şehirler”, “çevreye saygılı şehirler”, “sosyal belediyecilik”, “yatay şehirleşme”, “halkla birlikte yönetim”, “tasarruf ve şeffaflık” ve “değer üreten şehirler” başlıkları altında belediyelerde hizmet verilceği vaadlerinin sıralanması bir gerçeğin örtülü itirafı olarak tezâhür ediyor.
“Manifesto”daki “alt yapı ve ulaşım sorunlarının tüm şehirlerde tamamen çözülmesi” sözünün verilmesi iktidar belediyelerinde altyapı ve ulaşım sorununun çözülmediğinin ikrarı olurken, “toplu taşıma projelerinin hızlandırıp yaygınlaştırılması, otoparkların hem şehir plânlarında ve hem de imar uygulamalarında asli öncelik haline getirilmesi” vaadi, “şehir plânlamaları ile imar uygulamaları”nda bu ilkenin nazara alınmadığını ele veriyor.
Ve bu ikrar, Cumhurbaşkanı’nın Şehir ve STK Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı’nın, “İstanbul gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, Vahşi kapitalizmin hırslarına asla kapılmamalıyız” ifâdesi, en üst düzeyde “şehirlere ihânet ettik” özeleştirisinin teyidi oluyor. (gazeteler, 21.10.17)
SEÇİM RANTI UĞRUNA…
Gerçek şu ki, son yıllarda gittikçe artan “dünyevileşme” hırsıyla, “kentsel dönüşüm” perdesinde şehirlerle sürekli oynanarak şehirler âdeta “varoş” dedikleri karmaşaya dönüştürüldü.
“Yatırım, üretim - imâlat, sanayi”den yoksun “rant ve inşaat ekonomisi”yle kısa sürede “köşeyi dönme” ve “kısa sürede zenginleşme” uğruna şehirlerin yapısı bozduruldu.
Keza “yanlış tarım ve hayvancılık politikaları”yla tarımın çöküşü ve besiciliğin yok olması başta olmak üzere çeşitli mülâhazalarla insanların köyden şehirlere göçüyle, köy nüfusu yüzde 10’la düşürülmesiyle- hafriyatlarla delik deşik edilen, “şehirleşemeyen şehirler” türetildi. Plânsız ve programsız şehirler hebâ edildi, çevre tahrip edildi. Cumhurbaşkanı’nın “Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor” yakınması bunun teyidi oluyor.
Özetle, siyasi iktidar seçim öncesi yaman çelişkili propaganda ile bir defa meydana getirdiği sorunları kullanarak bloke ettiği kitlelerden oy alma demagojisine başvuruyor. “Sebep olduğu hastalıkların ilâcını veriyorum” saptırmasını seslendiriyor.
Bediüzzaman’ın tesbitiyle, yanıltıcı yoğun medyatik cerbeze ve çarpıtmalarla “Tehditlerle, korkularla, hîlelerle, efkâr-ı âmmeyi (kamuoyunu) başa bir mecrâya çevirilmesi” çarpıklığına tevessül ediliyor; bir defa daha “muhâkeme-i akliyenin az bir zamanda kapatılması (toplumda akıl tutulması)” dehşetli bir algı operasyonu yapılıyor.” (İşârâtü’l İ’câz, 164)