"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Basına baskılar devam ediyor

Cevher İLHAN
14 Ocak 2019, Pazartesi
Türkiye’de basın özgürlüğüne dair çarpıtmalar devam ediyor. En son 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde de tekrar edildi.

Yüksünmeden en üst düzeyde “Son 16 yılda yapılan reformlarla Türk basınının demokratik ve özgürlükçü bir yapıya sahip olduğu” propagandasını yaptılar.

Oysa uluslar arası ölçümlere göre demokrasi ekseninde “hibrit-melez demokrasi” kategorisinde kalan ve özgürlüklerde dibe vuran, şeffaflık, insanî gelişmişlik olmak üzere birçok endekste listenin altına düşen Türkiye, 180 ülke içerisinde “basın özgürlüğü”nde 157’inci sıraya gerilemiş. “Basın özgürlüğü puanı” son üç yılda 62’den 71’e düşen ve basın özgürlüğünde son otuz yılın en kötü durumuna düşen “Türkiye, “basının özgür olmadığı” ülkeler arasında yer alıyor.

Meclis kürsüsünde yapılan tesbitlerle özellikle OHAL ilânından bu yana 516, sadece 2018’de 118 gazeteci gözaltına alınmış; 105 gazeteci hâkim karşısına çıkarılmış. 80’ine mahkûmiyet verilmesiyle toplamda gazetecilere 430 yıl hapis cezâsı verilmiş ve yüz binlerce liralık tazminat cezâları kesilmiş.

Özetle, yüzlerce gazetecinin yargılanması iktidardakilerin söylemlerinin aksine Türkiye’de basın özgürlüğünün büyük baskı altında olduğunu ele veriyor.

KAMU VE ÖZEL İLÂNLARI ENGELLENİYOR

Aslında Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) verilerine göre, 15 Temmuz hâdisesi bahane edilerek, Türkiye’de 170’e yakın gazete, dergi, radyo, TV kanalının kapatılması; vaziyeti açığa çıkarıyor. (gazeteler, 9.12.18)

Gazetecilere açılan davaların önemli bir kısmının “Cumhurbaşkanına hakaret“ davaları oluşturması, en ufak bir eleştirin dahi serişte edilerek “suç” sayılması ve bu yüzden son dönemde 53 gazetecinin mahkûm edilmesi, basın özgürlüğüne baskı ve kısıtlamalarla tutuklu gazeteci sayısı açısından üçüncü sırada olan Türkiye’nin hâl-i pürmelâlini ele veriyor.

Diğer yandan Freedom House’un 2018 İnternet Özgürlüğü Raporu’na göre Türkiye, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle birlikte “özgür olmayan” kategorisinde yer alması, 2018 yılının ilk 11 ayında 672 içerik, dergi, gazete, haber hakkında erişim engeli kararı verilmesi düşünce ve ifâde hürriyetine ne denli kelepçe vurulduğunu bir başka açıdan ortaya koyuyor.

Gerçek şu ki, Türkiye’deki basın özgürlüğü önemin Başbakanının bizzat ikrar ettiği medya sahipleri aracılığıyla medyanın içeriğine müdahale ve “Alo Fatih” tâlimatlarıyla, siyasî iktidara yakın medyaya verilen yüz milyonlarca/ milyarlarca kredilerle, ağır ekonomik kriz ortamlarında vatandaşlara vergi üstüne vergi yüklenirken “yandaş” medyaya vergi muâfiyeti tanınmasıyla, “iktidara iliştirilmiş medya” kurumlarının yüzlerce milyonluk vergi borçlarının affıyla, “iktidar cephesi”ndeki medya patronlarına yüz milyonlarca büyük ihâlelerin verilmesiyle medyaya baskılar devam ediyor.

“TEFTİŞ (DENETİM) HAKKI” YOK EDİLİYOR

Keza bu süreçte medya patronlarına bakanlar gönderilerek, “Şu şu partilere yer vermeyin, şu liderlerini televizyonlara çıkarmayın” tehditleri savruldu. Medya patronlarına “Madem yazarların maaşlarını siz veriyorsunuz, o zaman kontrol edin” tâlimatları verildi. Hükûmetin icraatını eleştiren yazarlar, hoşa gidecek haberleri yapmayan muhabirler işlerinden edildi.

AB ve beynelmilel basın kuruluşlarının araştırmasıyla, gazetecilerin düşüncelerinden dolayı yargılanması, sansür ve otosansür, “kısmen özgür olmayan ülkeler” kategorisindeki Türkiye’yi “özgür olmayan ülkeler” listesine dahil etmekle  basın özgürlüğün halini deşifre ediyor. 

Bu aradadağıtımın tek şirkete verilmesiyle tekelleştirilmesi, iktidarın yanlış icraatlarını ve dayatmalarına en ufak bir eleştiride buluna gazetelerin dahi resmi ilânlarına ambargo konulması, hatta tehdit ve şantajlarla özel sektörün ilân vermesinin engellenmesi, kamu kurumlarına alınmayarak dışlanması basına yapılan baskıların vahim boyutunu açığa çıkarıyor.

Bunun içindir ki, devrin gazetelerine makaleler yazan Bediüzzaman’ın “matbûat lisânı” diye târif etiği basının/medyanın, “birinci vazifesi” olara tanımladığı, demokrasilerde millet hâkimiyetinin gereği olarak “teftiş (denetim) hakkı”nın gereğini yerine getirmesi, ortalığı karıştıran ve gerçekleri çarpıtan, toplumun sosyal dengesini ve âhengini bozup milleti istikametten ayırarak inhiraf uçurumuna iten “hava-i gıll-û gış” diye tanımladığı gizli kin ve kötü niyetlerle süsleniş müzevirlik ve koğuculuk dolu yalan ve dolan propagandalar yerine, “bedraka-i efkâr” olup fikirlerin mürşid ve klavuzu olması, “mürebbiyyül’l efkâr” sıfatıyla düşünceleri fikirleri aydınlatması, “efkâr-ı ammenin (kamuoyunun) mürebbisi (terbiyecisi)” olarak millete ve yöneticilere gerçekleri bildirip yol göstermesi için önce baskılardan kurtulup özgür olması lâzım. (Eski Said Dönemi Eserleri, 187, 188)

Zira hür basın, demokrasinin olmazsa olmazıdır…

Okunma Sayısı: 1594
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı