"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın “Avrupa medeniyeti” tesbitleri - 2

Cevher İLHAN
30 Ocak 2015, Cuma
Bediüzzaman, kötülükleri ve günâhlarının iyiliklerine ve hayırlarına galebe eden ve insanlığa faydasından çok zararı olan İslâmın reddettiği Batı medeniyetini, “gaddar”, “mânen vahşi”, “menhus (uğursuz, kötü, meş’um) medeniyet-i habise” olarak nitelendirir.

Öncelikle “Bizim muradımız, medeniyetin mehâsini (güzellikleri) ve beşere menfaati bulunan iyiliklerdir. Yoksa, medeniyetin günâhları, seyyiatları değil ki; ahmaklar, o seyyiatları, o sefahetleri mehâsin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler” teşhisini koyar. Batı medeniyetinin sefhalet ve dalâletine cezâ olarak gelen 100 milyondan fazla insanın katledildiği ve Avrupa’yı yerle bir eden iki dünya savaşının lâhî gadâbın bir cilvesi olduğunu haber verir.

“Mimsiz medeniyet”in, insanlığın yüzde seksenini meşakkate ve şikâyete attığını, buna mukabil Kur’ân’ın umumun en azından ekserin saadetini temin eden bir medeniyeti kabul ettiğini beyân eden Bediüzzaman, İslâm medeniyetinin, “medeniyet-i hazıranın (mevcut medeniyetin) inkişaından (ayrışmasından, fenalıklarının ortadan kalkıp kötülüklerinin ayıklanmasından) inkişaf edeceği” ve “menfi esasları’ yerine ‘müsbet esasları’nı vaz’ edeceğini” belirtir. (Sunûhat, 61)

“ADÂLETİ VE MEDENİYETİ BEKLER”

Daha Osmanlı devrinde, Avrupa’dan fen, sanayi ve teknolojiyi iktibas yerine en büyük yanlışın “fâsid medeniyet” müdahalesiyle, şeytanî desiselerle, bozuk ideolojilerle, dinde lâübaliliklerle sefahatin ve rezil ahlâkın ithaliyle ahlâktaki müthiş alçalma ve çürümeye karşı ikaz eder. “Sakın, ey ihvan-ı vatan (vatandaşlarım!)” hitabıyla, milletin birliği ve bütünlüğü içinde demokrasi ile kalkınıp büyüme kısa zamanda geri kalmışlığı telâfi etme çağrısında bulunur.

Bu şuurla, “Avrupa ve Amerika’dan getirilen ve hakikatte yine İslâmın malı olan fen ve san’atı (sanayii)” iktibasla, güzel ahlâk ve İslâmiyetin hakikatiyle birleştirip vaktiyle Avrupalıları geçtiğimiz gibi fersah fersah geçeceğimizi” bildirir. “İnşaallah istikbaldeki İslâmiyetin kuvveti ile medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmiyi de (dünya barışını da) temin edecek” müjdesini verir.

Âlemde vahşet, istibdat ve zorbalığın hükümferma olduğu devirde Asr-ı Saadette Müslümanların hürriyet, adâlet ve kanun önünde eşitlik içinde medenileşip insanlığa muallim olmasını, İslâm medeniyetinin açık bir delil olduğunu nazara verir; vatandaşlara hürriyeti her türlü rezâleti işlemeye müsait kötü yorumlamayla istismarından sakındırır. (Divan-ı Harb-i Örfi, 76-77)

Avrupa’ya muhalif olarak Müslümanların dinlerine ciddî sahip çıktıkları devirlerde o nisbette yükselip kalkındıklarını İslâm tarihiyle belgeleyen ve “Buna şahit, Avrupa’nın en büyük üstadı Endülüs devlet-i İslâmiyesidir” misalini veren Bediüzzaman, Müslüman milletlerin dine karşı lakayd kalışları zamanında perişan olup geriledikleri izâhını yapar. (Mektubat, 313)

Artık “âlem-i medeniyet”in “marazımız (hastalığımız), atalet (tembellik), cehâlet ve muhalefet-i şeriatla (İslâma muhalefetle) hâsıl olan” kötü ahlâkın neticeleri olan fakr-u zarûretin, çâresizlik ve fenâlıkların izâlesini bizden istediğini bildirir.

Keza ifsad odakları kıskacındaki “menhus ikinci Avrupa”nın, insanlığı İlâhî esaslardan uzaklaştırarak ahlâken çökertip, madden ve mânen perişan ederek “çürük ve esassız esaslar”la ifna etme plânına ve zulmüne karşı, “adâlet ve hakkaniyete hizmet eden ve hak ve hürriyetlere sahip çıkan “birinci Avrupa” mânâsındaki Avrupa’nın “muvazenesinin (dengesi) bozulmaması” için bizden yalnız adâleti isteyip medeniyeti beklediğini beyân eder; ve bunun “dinimizin emri” olduğunu açıklar. (Eski Said Dönemi Eserleri, 31-34)

“İDÂRE-İ MÜLK VE FUNÛN-U SANAYİ”

Müslümanların daha önce de zaferlerle yükseldiklerini nazara verip, “medeniyetin akıl şecaati meydanında İslâmiyet milletinin nâmusunun pâyimal olmaması için, kalbden fikre karşı menfez açarak kuvveti aklın imdadına ve hissiyatı fikirlerin arkasına gönderip, Müslümanların artık “Kılıçlarını, fen ve san’at (sanayi) ve tesânüd-ü hikmet-i Kur’âniye (birbirlerini destekleyen Kur’ân’ın hikmetli dayanışması) cevherinden yapmaları” gereğini bildirir. (a.g.e., 61)

“Evet, Avrupa’dan ahz u iktibasa (almaya, edinmeye) muhtacız” der. Bu ihtiyacı, özellikle idâre-i mülk (kamu yönetimi, devlet idâresi) ve tanzim-i kuvve-i harbiye-i bahriyeden (ordu ve donanmanın tanziminden) funûn-u sanayiden (sanayi bilim ve tekniğinden) işimize yarayanlar” olarak sayar.

Hulâsa, Bediüzzaman’ın “iki Avrupa” tasnifi ekseninde “birinci Avrupa” târifiyle ve müsbet medeniyet mânâsıyla tesbiti, AB’nin “Avrupa medeniyeti”nin iktibasının önemini ortaya koyar...

Okunma Sayısı: 2549
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı