"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Bediüzzaman mevlidi”nin mesajı

Cevher İLHAN
21 Ekim 2014, Salı 00:01
İslâm dünyası, “ferec (kurtuluş) ve ferah ve sürûr ve fütûhat” bekliyor. Lâkin “zâlimlerin kılınçlarıyla değil. Kâfirlerin kılınçları başlarını yesin; kılınçlarından gelen fayda bize lâzım değil. Zâten o mütemerrid (inkârda ve zulümde inatçı) ecnebîlerdir ki münâfıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler” hakikatini Bediüzzaman peşinen bildiriyor (Lem’alar, 107). Orta Asya’dan, Önasya’dan Ortadoğu’ya, Afrika’ya süregelen işgaller, istilâlar, katliamlar, çatışmalar, iç savaşlar, onun bu tesbitini bir defa daha doğruluyor.

İnsanlığı ve İslâm dünyasını kasıp kavuran, kan gölüne çeviren zulüm ve keşmekeş gösteriyor ki, “Hiçbir günahkâr başkasının günâhını yüklenmez; birinin hatasıyla başkası mesul olmaz” meâlindeki âyet-i kerimenin hükmüyle “Müslümanların vazifesi, bütün kuvvetleriyle dâhilde (içte) müsbet hareket etmektir. Menfi hareket değildir.” “Mânevî cihad’dır. 

Evvelemirde Resûlulullah’ın “küçük cihad’dan ‘büyük cihad’a dönüyoruz” fermanıyla, Müslümanların “dahildeki mânevî tahribata karşı mânevî tâmiratla sed çekmeleri; bununla dahilî asâyişe bütün kuvvetleriyle yardım etmeleridir.” Bunun için öncelikle Müslümanların “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu hayata geçirmeleri”, İslâm ahlâkını ve iman hakikatlerini hayatlarıyla hayattadar kılmaları gerekir…
Bu bakımdan bir büyük ilânât olarak, Bediüzzaman’ın Nur Risalelerinde serdettiği temel Kur’ânî tesbitlere dikkat çekmesi; Asr-ı Saadet modelinde bir İslâmî şuur ve idrâke vesile olması hasebiyle, “Bediüzzaman mevlidi”nin anlamı önemlidir. 
Bediüzzaman’ın beyânıyla, “Nurlara nazâr-ı dikkati geniş bir dairede celb etmesinden, onların okumasına bir umumî dâvet ve resmî bir ilânat hükmünde, işiten müştakların okumak hevesini tahrikle” değerli bir hizmet ifâ etmiştir. Zihinlerin karıştığı, ortalığın karmaşaya döndüğü “bu zamanda en geniş dâire-i zeminde, en dehşetli ve küllî bir hücumda tecâvüz eden dalâlet ordularına karşı, Nur Risalelerindeki kudsî Kur’ânî dersi”ni nazara vermesi açısından fevkalâde ehemmiyetli olmuştur. (Şuâlar, 443)
Ve “Bu zamanda her tarafta ilânâtla Nurlara nazar-ı dikkat celb olunur. Nurun dershanesi genişlenir” mânâsına vesile olmuştur. (Lem’alar, 265)

RAHMET MÜJDESİ…

Zira bunalım içindeki insanlık, ancak Kur’ân’ın mânevî nefesiyle nefes alır. İslâm âlemine, mâsum ve mazlumların hakkına göz diken, her türlü mukaddesi pis çıkarlarına âlet eden emperyal sinsî zâlimlerin zulümlerinin yeryüzünden silinmesi, Nur Risalelerindeki temel düsturların hayata geçirilmesiyle olur. 
Bu mânâ, dâvâ ve duâyla, “Bir dakikada bulutlarla dolmuş cevv-i havayı (hava âlemini) süpürüp temizleyerek semânın berrak yüzünde ziyâdar güneşi gösteren Kadir-i Külli Şey’ın “bu zulümatlı (karanlıklı) ve rahmetsiz bulutları da izâle etmesi”ni, İslâm dünyasını kaplayan rahmetsiz kara bulutları rahmete çevirmesini rahmetinden diliyoruz. Müslümanların, insanlığın mânen ve madden bunaltan ve bulandıran, inançsızlığın, ahlâksızlığın, küresel zulüm müzehrefatını temizlenmesini niyâz ediyoruz. İnsanlığın ve İslâm dünyasının felâket ve helâketlerden kurtulup, mânevî bahar ve bayramların gelmesine zemin hazırlanmasını ümid ediyoruz. (Emirdağ Lâhikası, 32)
“Her kıştan sonra bir baharı ve her geceden sonra bir nehârı (gündüzü)” yaratan İlâhî rahmetin, İnsanlığı boğan helâketleri, felâketleri, maddî ve mânevî musîbetleri bertaraf etmesini; dünyanın son mânevî baharında, her türlü “zulmetli anarşiliğin ve zulümlü dinsizliğin fesadını ve ifsadı”nı ifna edecek olan Kur’ân güneşinin âlemi mânevî nuruyla aydınlatmasını, bekliyoruz, diliyoruz. 
O zaman, hürriyete, adâlete ulaştıran; “Asya kıt’asının ve istikbâlinin keşşafı (keşedicisi) ve miftahı (anahtarı) olan Kur’ân’ın meşveret ve şûra emri”nin yaşatılıp hayata hâkim olmasıyla, gerçek demokrasi, hukuk, insan hakları ve ortak insanî değerler üzerinde hakikî umumî barış ve adâlet tecelli eder.  O zaman, insanlığa barış, huzur ve bereket gelir; cehâlete karşı mârifet, zarûrete karşı san’at, ihtilafa karşı ittifakla, yeryüzünü gül ve gülistana çeviren “hakikî medeniyet” olan “Kur’ân medeniyeti” ihya olur. 
O zaman, “İstikbâlin kıt’alarında hakikî ve mânevî hâkim olacak ve beşeri dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yalnız İslâmiyettir” müjdesi tahakkuk eder.

Okunma Sayısı: 4165
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı