"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokratlar “darbe mahkemesi”nde aklandılar

Cevher İLHAN
30 Mayıs 2016, Pazartesi
27 Mayıs kanlı darbesinin 56. yılında, demokrasi şehidi merhum Menderes’le dâvâ arkadaşlarının tutuklanıp insafsızca yargılandıkları Yassıada, vahim bir saygısızlıkla ranta açılırken, Demokratların “darbe mahkemesi”nde beraatleri, bugünkü siyasîlere anlamlı mesajlar verir.

İhtilâlcilerin ve meddahı dalkavukların dehşetli yakıştırmalarına, onca ağır baskılara, bütün geçmişini inceleme ve tahkike karşı, savunma hakkından eden ve “Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor!” diyen, âdil olmayıp bir mizansenden ibâret olan Yassıada Mahkemesi bile bir şey bulamaz. Bütün isnadların altı boş çıkar.

Öncelikle Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi bakanlarından Esad Kıratlıoğlu, “Rahmetli Menderes’in bütün malı-mülkü âilesinden-dedesinden kalmıştı. Zaten âilece zengindi. Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, âilesinden kalma 20 bin dönüm çiftliği olan bir milletvekiliydi. Çakırbey Çiftliği’nin etrafındaki arazilerden 5 bin dönümü köylülere veren, paraya-pula, şuna buna gözü olmayan bir yiğitti” diye bu hususu belirtir.

“Bugün Başbakan’ın, bakanlarımızın çocukları hakkında duymadığımız yok” diyen Kıratlıoğlu, Yassıada’da onca taharrilere, Demokratların evlerindeki çanak ve tabakların dahi sayılmasına rağmen bütün iddiaların mesnetsiz çıktığına ve aklandıklarına dikkat çeker.

Bu hususta günümüz politikacılarına ders olacak bir olayı anlatır: “Allah rahmet eylesin, rahmetli Menderes’in en büyük oğlu Yüksel, Hukuk Fakültesi mezunu, babasına gelip ‘İki arkadaşımla bir şirket kuracağız ve ticaret yapacağız, size onu söylemeye geldik’ der. Menderes’in cevabı ‘Yani beni alıp beni satacaksınız’ olur. Hemen Dışişleri Bakanı’nı arar, ‘Yüksel’i yurtdışında bir göreve atayın gitsin!’ isteğini iletir. Ve Yüksel Menderes Belgrad Büyükelçiliği’ne üçüncü kâtip olarak tayin edilip gider.”

Ayrıca merhum Menderes’in idamdan önce yine oğlu Yüksel’e yazdığı mektuptaki tavsiye ve ikazlar, millet mâlına hassasiyetini, haysiyet ve şerefine düşkünlüğünün tescilini okutturan bir beraat olmanın yanı sıra, “kirli siyaset” ortamında ibretlerle doludur:

“Yüksel oğlum, sana, hepinize itimadım tamdır. Hakkımda müsbet düşünün. Rabbim sabır ihsan etsin. Beşerî zaaflar insanlarda mevcuttur. Söylenenlere, etrafa inanma. Herkese yardım et. Bankalardan asla tavassut etme (aracılık yapma). Bulunacağın mevkilerde inat etme, kararlı ol. Bütün bu olaylardan sonra benim mefkûrem olan millete, vatanına varlığınla hizmet et. Ruhumla daima sizinleyim. Sizi şefkatle anıyorum. Hakkınızı bir kere daha helâl edin. Benden helâldir. Hepinize hüzün ve heyecanla hitap ediyorum. Yanınızdayım. Sonsuz, dayanılmaz, hissedilmemiş bir özleyişle ve gözyaşları ile hepinizi öperim…”

Fütursuzca Menderes’in siyasî mirâsına sahip çıkanlara duyurulur…

Halk zenginleşir, Menderes’in mal varlığı azalır…

Çocuklarına ticaret yaptırmayan Menderes ve dâvâ arkadaşlarının en ufak bir ranta bulaşmadıkları, darbecilerin tezgâhladığı “Yassıada Mahkemesi”nde bile tescillenir.

1950-60 arası Menderes döneminde demokrasi gelişimi, ekonomik büyüme, sosyal ve kültürel politikalara dair araştırmalarda bulunan araştırmacı M. Serhan Yücel’in tesbitiyle, “27 Mayıs’ın hemen ardından türlü türlü ‘haksız iktisap’la suçlanan Demokrat Partili milletvekillerinden hiçbiri Yassıada Mahkemesi’nde görülen ‘hırsızlık ve suiistimal’ dâvâlarında mahkûmiyet almamışlardır.” (Demokrat Parti, Ülke Kitapları-10, s. 37)

Zira başta merhum Menderes ve bakanları olmak üzere, Demokrat Parti mensupları, Yassıada yargılamalarında zimmet ve diğer malî suçlamalardan aklanarak yüzlerinin akıyla çıkarlar. Bu temize çıkma gerçeği millet vicdanında da en mutenâ yerini bulur.

Bu şerefledir ki, 27 Mayıs’tan sonra kurulan başta Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi olmak üzere birçok siyasî parti iftiharla Demokrat Parti’nin mirâsına sahip çıkar.

Özetle, Menderes’in on senelik başbakanlığında Demokrat Parti iktidarında demokrasinin inşasının yanı sıra Türkiye mânevî hizmetlerde, din eğitimi ve öğretiminde, ekonomide, eğitimde, enerjide, ulaşımda, sanayide, tarımda kalkınmada büyük gelişmeler kaydeder, kat kat kalkınır, halk zenginleşir. Buna karşı Menderes’in mal varlığında hiçbir artış olmaz, tam tersine azalır.

Hülâsa, tarihin şehâdetiyle milletin mâşeri vicdanında beraat eden merhum Menderes ve dâvâ arkadaşları, mahkemelerden kaçmak bir yana, Yassıada “darbe mahkemesi”nde de tertemiz oldukları teyid edilir…

“Avukat tutacak param yok, Allah’ı vekil ettim...”

Bazı bakan çocuklarına, bürokratlara ve iktidara yakın iş adamlarına yakın isimlere uzanan ve “darbe” yaftasıyla mahkemesi tasfiye edilip engellenen başta 17-25 Aralık olmak üzere, yargıdan kaçırılan onlarca-yüzlerce milyarlık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını yapanların kıyım ve sürgüne uğradığı, savcı ve hâkimlerin tutuklanıp mesleklerinden ihrâç edilip yargılanırken, demokrasi ve darbeler arşivinde yer alan “Yassıada yargılamaları” fevkalâde çarpıcı ve yol gösterici.

On yıl boyunca Bayındırlık, Ulaştırma gibi yatırımcı bakanlıklarda bulunduğu, Başbakan Yardımcılığı ve Millî Eğitim Bakanlığı yaptığı halde hayatında bir evi bile olmayan merhum Tevfik İleri’nin merhume eşi Vasfiye Hanıma ve çocuklarlarına yazdığı, 50 kelimeyle sınırlı, görevlilerce “görülen”, kontrol edilen, satır aralarına dahi yazmamın yasak olduğu, bazı ibârelerinin altının kırmızı kalemle çizildiği, “gözdağı” vermek için altına “uyarı” notlarının yazıldığı, mânevî işkence olsun diye bir kısmının kasten kesildiği, bazı satırlarının üstünün karalandığı “Yassıada mektupları”, Demokratların temiz kalışlarını ispatlayan birer “şeref levhası” örneğidir.

İleri’nin Ankara’daki âilesine yazdığı, “Bize her ay 100 lira gönderilebiliyor. Utanarak sizden isteyeceğim. Ayrıca Harbiye’den beri yediğimiz yemek paralarını da ödememiz lâzım gelecek. Onu da sırası gelince mecburen yazacağım” notlarını düştüğü 5 Eylül 1960 tarihli mektubu bunlardan biridir.

Keza 1 Ekim tarihli mektupta, “Canım Vasfiyem, Mevlânâ diyor ki, ‘Şükürde o kadar ileri gitmeli ki, içinde, uğradığı şeye, düştüğü derde bir sevgi peydahlansın.’ Cümlemiz Allah’a emânet olalım...” tavsiye ve dilekleriyle sabır ve şükrün şâhikasını gösterir.

Yine 5 Ekim tarihli mektubundaki, “Dün Temmuz sonuna kadar Harbiye ve buradaki (Yassıada’daki) yediklerimizin ücretini arkadaşlardan alarak ödedim. Noter masrafları falan 400 lira. İmkân olursa ‘yemek parası’ kaydıyla gönderirsiniz. Daha kötü halleri düşünerek mes’ud ol, olunuz canlarım” cümleleri, onca sıkıntıya rağmen ne denli helâlle yetindiklerinin açık belgesidir.

Kısacası, 27 Mayıs’ta evlerinin didik didik aranıp evdeki kap kaçağın tek tek sayılıp, tepsilerin, tabakların, çanakların dahi gramlarının alınıp listeler halinde Yassıada Mahkemesi’ne götürüldüğünü söyleyen Vasfiye Hanım’ın, “Tarihte hiçbir grup Demokratlar kadar hesap vermedi ve Demokratların üzerinde en ufak bir şâibe kalmadı, hesabını vermeyecekleri hiçbir malları mülkleri olmadı” sözleri, hakkı, hukuku, demokrasiyi, hürriyetleri, millet irâdesini tahrip eden darbelere karşı kahramanca direnen Demokratların izzetli duruşlarıyla mazbutluklarının ve alınlarının akıyla hesap verdiklerinin beyânıdır.

Ve Bediüzzaman’ın “Risâle-i Nur’a himâyetkârâne sahip çıkmasını rahmet-i İlâhiyeden niyâz ediyorum” dediği, mâl-mülk nâmına bir şeyi bulunmayan Tevfik İleri’nin Vasfiye Hanım’a yazdığı 24 Ağustos 1960 tarihli duâlarla takviyeli derunî mektuptaki ifâdeler, Demokratların izzet ve dürüstlüklerinin nişânesi ve iftihar vesikası olur:

“Kızlarımın da sabahları seninle beraber niyâzda bulunuşlarına bayıldım. ‘Nefesimin sana kadar gelmesine gayret ediyorum’ diyorsun. İnan ki iki sabah ‘Tevfik’ diyen sesinle uyandım… Şu ana kadar ne avukatlık bir işim olduğunu biliyorum, ne avukat tanıyorum, ne de avukata verecek param var. Allah’ı vekil ettim...”

Yassıada “rant ve eğlence yeri” yapılıyor! 

“Demokrat Parti’nin siyasî görüşlerinin devamı olduğunu söyleyen AKP, bırakın doğayı, Adnan Menderes’in ruhuna bile saygı göstermiyor. Demokrat Parti milletvekillerinin tutulduğu o hücreleri falan yıkmışlar. Orası ‘demokrasi adası’ olacak diye yola çıktılar, ancak oraya kafeler, restoranlar, birtakım eğlence yerleri yapıyorlar. Bu Adanın ruhuna da aykırı aslında. Müzeyi havuç olarak gösterip arkasında kendi imar rantına dayalı işlerini yapıyorlar. Yassıadayı ‘yamyassı’ hale getirdiler.” Ertuğrul Gülsever, (İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP Meclis Grup Başkanvekili)

 

 

Okunma Sayısı: 1433
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CESUR ADAM

    30.5.2016 11:23:35

    DP nin mağdur,mazlum ve ŞEHİTLERİ olan bu büyüklerimizin mektup,notlarını ve ailelerinin ders alınacak hayatlarını ABİDELEŞTİRMEMİZ lazım.Bunu yaptığımızda DİN İSTİSMARCILARININ birde DEMOKRATLIK İSTİSMARCILIĞINA NOKTA KOYMUŞ OLURUZ. Hoş KABEYİ KİRLETECEK,MİHRAB ile MİNBERİ,KÜRSÜYÜ SİYASİ EMEL,İHTİRAS,HIRS VE ÇIKARLARI için kirletecek kadar den'ileşenlere fayda etmez amma onların bu yüzünü göremeyenlere gördürmek adına faydalı olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı