"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ergenekon”da “kumpas”la toptan tasfiye...

Cevher İLHAN
07 Aralık 2018, Cuma
“Kumpas” çarkının ve Yargıtay’ın bozma kararının ardından İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen “Ergenekon davası”ndaki son duruşmada savcının “Ergenekon Silâhlı Terör Örgütü’nün varlığının ispatlanamadığı, örgütün liderliği, üyeliği ve örgüt adına suç işlenmesinin de söz konusu edilemeyeceği” mütalaası ve sanıklar hakkında terör suçundan cezâ verilmemesi” talebi, yargının uçtan uca savrulan hal-i pürmelâlini bir kez daha ele verdi.

Bu kapsamda, “bir kısım sanık ifâdelerinin, kesintisiz, uzun süreli, gece ve sağlıksız koşullarda alındığı, sanıkların savcılık görüşüne karşı savunma haklarının bir - iki saat, on beş dakika gibi sürelerle kısıtlandığı, bir kısım sanıklar hakkında iddianâmede bile olmayan suçlardan hüküm kurulduğu, birçok davanın gereksiz birleştirilerek dosya hacminin bu hale getirildiği ve mâkul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiği, MİT Müsteşarlığı’ndan izin alınmadan istihbaratçıların tanık olarak dinlenildiği” gerekçeleri sıralanarak, soruşturma ve kovuşturmalarda usul ve esasa aykırılıklar bozma nedeni gösterildi.

Bu sonuç, baştan beri Yeni Asya’nın, âdil yargılama esaslarının yerine getirilmemesi halinde davanın toptan manipüle edilip asıl suçluların ve darbecilerin de cezâsız kalacağı ikazlarının haklılığını bir defa daha ortaya çıkardı. 

İKAZLAR, İTHAM EDİLDİ…

Oysa demokrasi üzerindeki vesâyetin kaldırılması açısından “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi “darbeye teşebbüs ve ortam hazırlama dâvâları” önemli bir fırsattı. 

Ne var ki yargılamalarda bilhassa “gizli tanıklar” ve “sahte deliller”le, “eksik savunma”ya sebebiyet veren “usûl hataları”yla dava âdeta zehirlendi. Yıllarca süren uzun tutukluluk sürelerinin içte ve dışta “savunmanın engellendiği” iddiasını güçlendireceği uyarısı dinlenilmedi.  

Kısacası, soruşturma ve yargılama safahatlarında delil toplama, emri veren generalle emri alan teğmenin bir tutulup ağır müebbetle yargılanmasının davaları peşinen çökerteceği, esas ve usûl yönünden bozduracağı ikazları kulak ardı edildi.

Tam tersine, yargılama hatalarıyla muallel hükmün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) döneceği, “darbe davaları”nın berhava edileceği, Türkiye’nin ağır tazminatlara mahkûm olup “darbeye teşebbüs”ün cezâsız kalacağı tesbitlerine tepki gösterildi. 

O denli ki sözkonusu süreçte iktidar sözcüleri, “iktidara ilişik yorumcular” ve siyasî fanatikler, bu zâfiyetlere ve yanlışlara dikkat çekip, gerçek suçluların, “darbeciler”in - “cuntacılar”ın sıyrılıp, “darbe davaları”nın toptan tasfiye edileceği ikazında bulunanları “Ergenekoncu” diye yaftalayıp pervâsızca tahkir ettiler. 

SUÇLUSUYLA - DARBECİSİYLE BERHAVA

Halbuki, 14 Temmuz 2008’de kabul edilen ilk iddianâmede Ergenekon “terör örgütü” olarak tanımlanmış, “üyeleri ve yöneticileri” darbe teşebbüsüyle suçlanarak, “Ergenekon terör örgütü, en başta ‘derin devlet’ ifâdesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür” denilmişti. Dönemin Başbakanı olarak Erdoğan, “Ben bu davaların savcısıyım” demişti.

AKP iktidarı, seçim süreçlerinde sözkonusu “darbe plânı ve darbeye ortam hazırlama dâvâları”ndaki operasyonları siyasî malzeme yapmış; “hiçbir siyasi iktidarın yapamadığını biz yapıyoruz, askerî vesâyeti sorguluyoruz” propagandasıyla Ergenekon davasını alabildiğine kullanması sonucu halk nezdinde “darbelerle ve darbecilerle mücadele edildiği” havasının pompalanmasıyla oy devşirildi. 

Ne zaman ki kamuoyunda mevzubahis tepkiler arttı; bu kez bizzat Başbakan Yardımcısı’nın ifâdesiyle “Ergenekon’da kumpasa geldikleri ve yanıltıldıkları” çarkı sergilendi. Peşinden Mart 2015’te Harp Akademileri Komutanlığı’nda, “Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Bir kumpasa hep birlikte mâruz kaldık” hayıflanmasıyla “Ergenekon” davasından “resmen” dönüldü. (gazeteler, 19.3.15)

Kısacası, Cumhurbaşkanı’nın dönemin Başbakanı olarak “Ergenekon savcılığı”ndan “Ergenekon avukatlığı”na geçmesiyle, “Ergenekon dâvâsı”nın tasfiyesiyle, “darbeye teşebbüs” ve “darbeye ortam hazırlama” iddianâmeli davalar, suçlusuyla - suçsuzuyla toptan berhava edildi.

Zamanında her türlü siyasi rantı sağlandıktan sonra…

Okunma Sayısı: 3646
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı