Irak’ın kuzeyine yeni hava ve kara harekâtı için yapılan Milli Savunma Bakanlığı açıklamasında, ateş altına alınan bölgenin topçu birliklerince yoğun ateş altına alınarak tam isabetle vurulduğu, silâh ve mühimmatın imha edildiği duyurulurken, bütün sınır ötesi harekâtlarda olduğu gibi Ankara’nın “terörle mücadele stratejisi” yeniden sorgulanıyor.
PKK terörünün baş gösterdiği 15 Ağustos 1984 Eruh kanlı saldırısından sonra özellikle Kuzey Irak’a düzenlenen pek çok sınırötesi hava ve kara harekâtı “terörle mücadele”nin bir parçası haline getirildi. Savaş uçakları, tank ve toplarca bölgedeki örgüt kampları ve sığınakları bombalandı. Ve her harekât sonrası Genelkurmay ve İçişleri Bakanlığı’nın “operasyon bildirileri”yle “etkisiz hale getiren terörist sayısı”, imha edilen kamp ve sığınakların sayısı açıklandı.
Ne var ki buna mukabil sınırötesi askeri harekâtların terör örgütlerini bertaraf etmede ve terörün kaynağını kurutulmada bir netice vermediği, başta Genelkurmay eski başkanları ve söz konusu harekâtlarda cansiperâne çarpışmış komutanların ifâdeleriyle ikrar edildiği de kayıtlarda.
OPERASYONLARIN NETİCESİZLİĞİ İKRARI
Öncelikle Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ’un daha 6 Temmuz 2010’da “1984’ten 2010’a kadar 26 yılda 30 bin teröristin öldürülüp 10 bininin yaralı ve teslim alınmasıyla toplam 40 bine yakın terörist etkisiz hale getirildi. Güvenlik kuvvetleri beş defa PKK’yı bitirdi; ‘terör örgütü dağıldı, bitti’ diye yanlış algıladık, ama aslında terör örgütü bir türlü bitmedi” tesbiti bu ikrarların başında geliyor.
“Âkil insanlar”ın çalışmaları sonucu 28 Şubat 2015’te kurulan “Dolmabahçe mutâbakatı” masası devrilip “çözüm süreci”nin ıskartaya çıkarılmasının akabinde Cumhurbaşkanı’nın “Demokratik açılım’, ‘millî birlik ve kardeşlik’, ‘çözüm süreci’ dedik, yine olmadı” yakınmasıyla “terörle mücadele”de yeniden sınır içi ve ötesi harekât kısırdöngüsüne dönülüp “başarı kriteri”nin “imha edilen terörist sayısı”yla açıklandığı girdapta çokça itiraflarda bulunuldu.
Keza onca iç ve dış operasyona rağmen 2015’e gelindiğinde iktidar partisi mensuplarının, “hendek olayları”nda “terör örgütünün bölgede 200 bin ton patlayıcı ile 80 bin uzun namlulu silâh yığınağı yapıp yerleşim birimlerini, mahalleleri cephâneliğe dönüştürdüğü ihbarlarıyla, 265 gün süren “şehir savaşları”yla, 355 asker ve polisle 285 sivilin şehit edilmesi bu gerçeğin bir diğer ifadesi oldu.
Yine bu vetirede, 911 kilometrelik Suriye sınırının Fırat’ın batısına yapılan sınırötesi operasyonlarla terör örgütleri tasfiye edilmezken, Fırat’ın doğusunda PKK’nın Suriye kolu PYD’nin kontrolündeki bölgeye yapılan askeri operasyonların da bir sonuç vermediği görüldü.
Kısacası, her harekâtın ardından en üst düzeyde, “en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir” demeçlerinin sürekli tekrarlanması, onlarca sınır ötesi harekâtla terör örgütünün tasfiye edilmediğinin örtülü itirafı oluyor. Çeyrek asrı aşkındır “son terörist ortadan kaldırılana kadar” söylemiyle sürdürülen “imha stratejisi”nin akıbetsizliğini ele veriyor…
HEP AYNI FÂSİT DAİRE
Böylece “iktidara ilişik yandaş medya”nın “PKK’yı bitirme vuruşu!”, “İkinci Kandil vuruluyor!” manşetlerinin, basit bir propagandanın ötesine geçmediği ortaya çıkıyor.
Zira her harekâtın ardından hortlayan terör yeniden azıyor, kırsalda ve şehirlerde terör saldırıları sürüyor.
Görünen o ki, millet irâdesinin temsilcisi Meclis zemininde, demokratikleşme, hak ve özgürlükler ekseninde ekonomik, sosyal ve kültürel düzenlemelerle, köklü tedbirlerle topyekûn etkili “terörle mücadele stratejisi”nin devreye sokulması yerine, siyasi iktidar, terörle mücadelede, onca şehidin verilmesi, maddi ve mânevî kayıp pahasına yine “sınırötesi harekât”a sığınıyor.
Böylece hep aynı fâsit dairede dönülüp duruluyor...