Yoğun gündemin karambolunda gündemden kaçırılan konulardan biri de “darbelerin anası” ve demokrasinin kara lekesi 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle, merhum Başvekil Menderes ve iki bakanın idam kararının verildiği, yüzlerce Demokratın aylarca zulme maruz tabi tutularak yargılandığı Yassıada’nın “müze” ve “turizme açılması” perdesinde rant alanına çevrilmesi.
“sit alanı” ilân edilmiş Yassıada, önce 2011’de Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi. Ardından Kasım 2012’de önce “sit statüsü”nden çıkarıldı. Nisan 2013’te “torba yasa” ile turizm tesislerine teşne hale getirilerek, Çevre Bakanlığının hazırladığı “imar plânları”yla “rant” yapılaşmasına girişildi.
Düşülen vartada, AKP iktidarında bu “rant projesi”yle demokrasi katili darbecilerin Demokratlara sürgün ve işkence mahalli yapılan, Menderes ve dâvâ arkadaşlarının ibret verici acı hâtıralarına şâhit olan Yassıada’da “rant projesi” tam gaz devam ediyor.
TAAHÜDLER HAVARA KALDI…
Aslında, uzun süredir iktidarın hedefinde olan Yassıada ve Sivriada’nın yapılaşmaya açılmasına daha 2015’te “Adalet Savunması”ndan Ömer Suvari’nin ifadesiyle, “Bu adaların imara açılmasının tabiat ve kültürel tahribatın vahim sonuçları olduğu mahkemelere sunulan çeşitli bilirkişi raporlarıyla ispatlanmasına rağmen, siyasi iktidarın çevre ve bitki örtüsünün katliamı projesini ısrarla sürdürmesi, hem siyasî, hem de inşaat çifte rantı peşinde olduğunu” ele veriyor.
Mevsim şartlarından ötürü buralara yapılacak projenin kalıcı olmadığının nazara verilip, “Yassıada dokuz-on ay fırtınaya açık bir alan, kalıcı yerleşim imkânı yok. Daha önce Su Ürünleri Fakültesine ve askeriyeye verildi. Fakat kalamadılar. Yılda en fazla iki hafta kullanabilecek yer. Bu yüzden Bizans döneminde sürgün ve cezâlandırma yeridir. Böyle bir yere milyon dolarlık yatırımları anlamak mümkün değil” tesbiti bir başka açıdan dikkate değer. (gazeteler, 14 5.15)
Keza “Kent Savunucuları” adlı grubun, bütün çağrılarına rağmen Yassıada’da yapılaşmanın temelini atan dönemin Başbakanı’nın, Ada’nın “turizm ve eğlence merkezi” haline getirilmesini “birtakım spekülasyonlar” olarak görüp, “yapılacak otellerde Menderes ve arkadaşlarının hâtırasına bir nebze haram getirecek hiçbir toplantıya izin vermeyiz” garip savunması, çarpıklığı açığa çıkarıyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu’nun, “Yassıada’nın tabii çevre, tarihi ve arkeolojik sit alanının yok edilmesi, kesilen ağaçlarla çevre katlinin olacağı” ikazlarını “Ben kestiklerini falan duymadım ama bir ağaç keserlerse, 20 ağaç dikeriz” diye geçiştirmesi de.
Ve Çevre Şehircilik eski Bakanı Bayraktar’ın, “Yassıada turizme açılıyor” iddialarını yalanlayıp, “Türkiye demokrasisine hançer vurulan Yassıada bir kültür ve müze merkezi olacaktır. Menderes ve arkadaşlarının hâtıralarını incitecek yapılaşmaya izin vermeyiz. Sadece gece kalmak isteyenler için bir barınma yeri, bir butik otel şeklinde küçük bir şey yapılabilir. Ama burada oteller yapılmayacak. İmar planında böyle bir şey yok. Yassıada’da yapılaşma diye bir şey yok” taahhüdünün havada kaldığı görülüyor. (Akşam, 21.7.2013)
TAHRİBAT DEVAM EDİYOR
Neticede, tâkipçilerinin tesbitiyle, 1. derece doğal ve tarihi sit ve 3. derece arkeolojik sit alanı olan Yassıada ile ilgili davanın yargıda devam etmesine rağmen son iki yıldır apar topar girişilen “rant projesi”yle İstanbul’un ve Adaların yanısıra özellikle Yassada’nın tabii yapısı yok ediliyor.
Zira iktidar cânibinin, “Buradan izler silmeyeceğiz, aksine yaşatacağız. Yargılamanın yapıldığı salon muhafaza edilip gelecek nesillere aktarılacak” teminatları ile Yassıada’nın ihâle edildiği şirket sahiplerinin “Mendereslerin hatırasını yaşatıyoruz” savunmalarının propaganda ve saptırmadan ibâret olduğu, Adanın yapılaşmaya açılmadan önceki haliyle greyderlerle, dozerlerle tahrip edilip betonlaştırılan şimdiki hali arasındaki vahim farkı gösteren fotoğraflarla ortada.
Ve Yassıada’nın, sözde “demokrasi sevgisi” adına milyon dolarlık yatırımlarla imara ve ranta açılarak, telâfisi imkânsız tahribi, mahkemelere sunulan muhtelif bilirkişi raporlarıyla ispatlanmış. Verilen inşaat ruhsatları ve ‘turizm yetki belgeleri’nin yasal ve teknik açıdan usulsüzlük, yolsuzluk ve suç unsurlarıyla dolu olduğu belgelenmiş.
Bundandır ki, Yassıada’nın “turizm adası haline getirilmesi”, Menderes ve dâvâ arkadaşlarına saygısızlığın açık ifşası oluyor…