"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yolsuzlukla mücadele de rafa kaldırıldı

Cevher İLHAN
01 Mayıs 2015, Cuma
İktidar partisinin 2002 seçim bildirgesinde ve ardından bütün seçimlerde “devlette şeffaf yönetim”den ekonomi ve insanî gelişmişlik için “yolsuzluklarla mücadele” vaadleri ön plânda.

 

Öncelikle merhum Menderes’in başvekilliğindeki Demokrat Parti’nin on yıllık devri sonunda 1961’de Türkiye ekonomisi dünyada 18. sırada idi. Peşinen 27 Mayıs, 12 Eylül, 12 Mart ve 28 Şubat darbe ve ara dönemleriyle demokrasinin ve kalkınmanın önü kesilse de, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin iktidarda olduğu dönemlerde Türkiye ekonomisi dünyada 16. sıraya kadar gelişip yükseldi.

Gelinen noktada, her ne kadar 2015 seçim beyannâmesinde Türkiye’nin 2023 yılında dünyada ilk 10 ekonomi arasına gireceği iddiasıyla son on iki yılda “büyüme”den dem vurulsa da, 2011’de seçim beyannâmeleri açıklanırken 17. olan ekonominin 18. sıraya çıkması, yatırım, üretim ve istihdam ve gerçek büyümeden yoksun, carî açık ve sıcak para üzerinde dönen ekonominin yerinde saydığı, hatta bazı dönemlerde gerilediği görülüyor.

Kısacası, seçim meydanlarında çizilen “pembe tablolar”ın aksine, son on iki yılda, 2001 kriziyle mukayesede ekonominin 5.7 küçülüp İkinci Dünya Savaşından bu yana görülmeyen eksi 13.8’e kadar düştüğü tesbitlerinin OECD’nin ardından TÜİK’in “küçülme raporları”yla resmen teyidi, başarısız “ekonomik politikalar”ın akıbetini ortaya koyuyor.

Gerçek şu ki, ekonomideki kırılmanın temel sebeplerinin başında, kamuda rüşvet, yolsuzluk ve suiistimallerle, ihâleye fesad karıştırma, kayırmacılık ve hırsızlıklar geliyor…

VERİLEN SÖZLERİN AKSİNE

Bundandır ki, 2001 krizinin ardındaki AKP’nin ilk seçim bildirgesinde, “enflasyon, büyüme ve dengesiz gelir dağılımı, yüksek işsizlik gibi ciddî sorunların içine düştüğüne” dikkat çekilerek, “kamu açıkları”nın başlıca sebeplerinden sayılan harcamalarda savurganlık, yüksek mâliyet yüksekliği verimsiz çalışan KİT’lerin yanı sıra rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele vaadi verilmiş.

Mahalli yönetimlerde ve belediyelerde istismarı önlemek için objektif kriterler getirileceği, özellikle özelleştirmelerde kayırmacılığın önüne geçileceği ve yozlaşmanın önleneceği, personel alımında objektif kriterler getirilerek terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacağı belirtilmiş. 

Ne var ki, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün verileriyle son yıllarda “dünya yolsuzluk algısı endeksi”de 177 ülke arasında Türkiye “temiz ekonomi”den uzak 53. sırada. Namibia ile aynı puanda; Ruanda, Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti’yle aynı kümede; 10 üzerinden 4.4 geçer notun altında.

Özetle tarafsız araştırmalarda Türkiye’nin yolsuzlukta Küba’yla aynı kulvarda olduğu, son yıllarda yolsuzluklarla yurt dışına kaçan paranın miktarının 40-50 milyar dolara ulaştığı, kamu ihâle bedellerinin en az yüzde 15’inin “bağış” ve “komisyon” kamufleleriyle kişilerin cebine girdiği, her yıl en az 5 milyar doların politikacıların/ bürokratların şahsî hesabına yatırıldığı, dış yatırımcıların yüzde 63’ünün yolsuzluklar yüzünden Türkiye’ye gelmediği ve Türkiye’nin rüşvet, kara para ve diğer yasadışı yollarla “yolsuzluk kaybı”nın 200 milyar doları aştığı tesbit ediliyor.

Bu haliyle Türkiye, “küresel yolsuzluk raporları”nda, yolsuzlukta savaş, işgal, kaos, iç çatışma ve istikrasızlığın sürdüğü, felâkete uğrayan ya da çatışma ortamındaki Ekvador, Gürcistan, Gambia, Haiti, Jamaika benzeri istikrarsız ülkeler kategorisinde “yolsuzlukla mücadele”de başarısız kalıyor…

HIRSIZLIK, RÜŞVET, KAYIRMACILIK…

Bunun içindir ki, AB ölçümlerine göre “yolsuzluk bilânçosu”nda üst sıralarda yer alan Türkiye’ye “ilerleme raporları”nda son beş yıldır “yolsuzlukların kamuda yaygınlaştığı” uyarısı yapılıyor.

Keza OECD raporlarındaki “yolsuzluk endeksi”nde, Türkiye’nin gelir dağılımı dengesizliğiyle yoksulluğun kat kat katlandığı, sosyal adâletin bozulması ve sefâletle yolsuzluk ekonomisinin azdığı, uluslar arası raporların yanı sıra devletin resmî araştırmalarla da bildiriliyor.

2015 seçim bildirgesinde de, kamuda rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve partizanlıkla mücadele vaad ediliyor; lâkin gittikçe artıp yaygınlaşan yolsuzluk ve rüşvetin önleneceğine dair kanaat vermiyor. Zira siyaseti yozlaştıran kamu yönetiminin yolsuzluğa açık olduğu olup bitenlerle ortada.

Özellikle 17-25 Aralık rüşvet yolsuzluk soruşturmaları ardından yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını ortadan kaldıran ve yolsuzlukla mücadeleyi rafa kaldıran dayatmalarla…

Okunma Sayısı: 1400
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    1.5.2015 11:30:00

    Özelleşmeden önce T.TELEKOM abonesi olan vatandaş her ay 10 tl.lik mutad ödeme yapar,ayda 100 kontörlük konuşma hakkı vardı.Bu hak 12 ay sonuna kadar kullanılabiliyordu.ÖZELLEŞME sonrası sabit olan 10 tl ödeme alınmaya devam edildi ve 100 kontörlük hak iptal oldu.T.TELEKOM un abone sayısında bu nedenle ciddi azalma oldu.Hatta bunu araştıranların tv.lerdeki açık oturumlarda bu alınan sabit ücretlerin bir-kaç yıllığı ile özelleştirmenin bedelini firmanın çıkarttığı delil ve hesaplarıyla ortaya konuldu.HAK kı yenen vatandaş,yediren AKP hükümeti.T.ELEKOM un 40 milyar dolara özelleşmesini engelleyen CHP,DENİZ BAYKAL birbirinden ne farkı var AKP ile CHP nin bu anlamda.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı