"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elbette suçlu biziz!

Faruk ÇAKIR
31 Ekim 2014, Cuma
Hemen her faciadan sonra suçlu aramaya başlıyoruz ve çoğunlukla da gerçek kabahatlileri bulamıyoruz.

301 kişinin vefat ettiği Soma maden kazasından sonra tek suçlu olarak işletme sahipleri işaret edildi. Benzer bir tavırla bugün de karşı karşıyayız.Çok dikkat çeken bir nokta da, Türkiye’yi idare edenlerin bu noktadaki tavırlarıdır. Elbette kaza ve felâketler her yerde yaşanabilir; ama bu hadiselerden sonra ‘idareci’lerin sorumluluktan bin kilometre kaçmaları makul bir davranış mıdır?

Gerçi atalarımız bunu bilmiş ve tesbit etmiş: Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz! Birinci Dünya Savaşında mağlûp olan Japonya’da yaşanan bir hadise anlatılır. Herkes ‘suçlu’ ararken, dönemin Japon imparatoru halka hitap ederek “Suçlu benim” demiş ve bütün kabahati üzerine aldığını ilân etmiş. Japon imparatorun bu hakperest duruşu karşısında, konuşmayı dinleyen on binlerce insan itiraz etmiş ve “Hayır, suçlu biziz! Biz üzerimize düşen vazifeyi yapmadık, vatanımızı gereği gibi savunamadık” demişler. Neticede bu anlayış Japonya modelinin ortaya çıkmasına sebep olmuş ve yıkılan ülke kısa zaman sonra pek çok konuda örnek alınan lider ülke olmuş. Bunca kaza, belâ ve musîbet sonrasında Türkiye’yi idare edenlerin bir defa olsun, samimiyetle “Bu noktada hatalarımız oldu. Milletimizden özür diliyoruz” dediğini duyduk mu? Belki yarım ağız sözler söylendi, ama ciddî bir pişmanlık duyulmadı. Böyle olunca millet olarak da “Suç bizde” demedik. Aslında suç bizde. Çünkü milletten özür dilemeyi unutan, her faciadan sonra başkalarını suçlayan idarecilere hukuk içinde, sandık yoluyla gerekli dersleri vermedik. Türkiye’yi idare edenler konuşurken ‘vatandaş’ gibi konuşuyor. Bakıyoruz ki onlar da şikâyetçi. Kimden? İşverenden, şundan, bundan. İyi de iktidar şikâyet yeri değil ki! Meselâ Çalışma Bakanı, Ermenek’teki kazayı değerlendirirken şöyle demiş: “Türkiye’de Karaman’daki gibi çok sayıda küçük maden var. Bunlar efektif değil. İşveren, daha fazla kar için yatırım yapmıyor. İşte bu tür madenler kapatılmalı...” (Vatan, 30 Ekim 2014) Bu tesbit doğru olabilir, ama bunu ifade etmek kimin vazifesi? Soma maden kazasından sonra da benzer tesbitler yapılmıştı. İşveren şöyle yaptı, kanunlar böyle, yönetmelikler yetersiz... Bu hadiselere meydan vermemek için gerekli her türlü tedbiri almak ve aldırmak Türkiye’yi idare edenlerin işi ve vazifesi değil mi? İdareciler ne hakla şikâyetçi olabilirler? İşverenler işçilerine haksızlık yapıyorsa, yürürlükteki kanunları ve yönetmelikleri uygulamıyorsa buna mani olmak bakanların, başbakanların, iktidarın, hükümetin vazifesi değil mi? Meselâ, iktidara toz kondurmayan bir gazete “18 madenci gaddar patron kurbanı oldu/ Ocakta köle düzeni” diyerek manşet atmış. İddia edildiği gibi bir ‘köle düzeni’ varsa, bu düzen kimin eseri, kim sorumlu? Sadece ‘gaddar patron’ları suçlayarak Türkiye’yi idare edenler temize çıkabilir mi? Türkiye’yi idare edenler suç ve kabahati kendilerine almıyorsa da gerçek suçlu biziz. Suçu başkalarına atanlara itiraz edip “Sizin de payınız var” diyebilmek lâzım. Temennimiz ve duâmız, benzer felâketlerin yaşanmamasında...

Ya Rab! Biz aciz ve fakiriz. Sen güçlü ve zenginsin. Bizi ağır imtihanlara tabi tutma. Bizi her türlü musîbetten muhafaza eyle. Amin.

Okunma Sayısı: 1735
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı