"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kudüs’ün yağmurlarında ıslanmak

İrfan Çakmak
19 Şubat 2017, Pazar
Kudüs’ün yağmurlarında ıslanmadan Kudüs anlaşılmıyormuş meğer. Rüzgârına karşı yürümeden, belki de karlarında üşümeden. “Kudüs’e de kar yağar mı?” demeyin, yağıyor işte, hem de hava buz gibi. Yağan rahmet, işgalin mahzuniyetini yaşatıyor, Mescid-i Aksa’yı ziyarete gelenlere. Soğuk, Mescid-i Aksa’nın asıl sahiplerinin çektiği ıztırabı anlatmak istercesine bir utanç gibi yüzüne vuruyor Müslümanların. “Sahip çıkın buralara, bu yerler sizin” diye uğulduyor kulaklarına esen rüzgâr.

Mescid-i Aksa! Esir. Kubbetü’s-Sahra! Esir. Mescid-i İbrahim! Esir. Kısaca peygamberler Şehri Kudüs! Esir… Birilerinden anahtarı izinle almadan ezan okunamayan bu secdegâhlar bizden duâlarımızla birlikte yanlarında olmamızı istiyor. “Neredesiniz Müslümanlar?” diyor sanki okunan ezanlarıyla. Sesi kesilmiş diğer mahalli secdegâhların da sesi olma gayretiyle. “Haydin salâha!” derken Müslümanların felâhının bu secdegâhları doldurmasıyla olacağını anlatmak istercesine. Evet! Mi’rac-ı Nebevî‘nin (asm) bidayeti olan bu ilk kıblegâhımıza sahip çıkılması ve çağrısına uyulması gerekiyor. 

Peygamberler şehri Kudüs… Hazret-i Yunus (as) ile başlayan ziyaretler Hazret-i İbrahim, İshak ve eşleri, Yusuf ve Yakup Aleyhimüsselâm ile devam ediyor. O makamlarda O Peygamberanı (Aleyhimüsselâm) yad edip duâlarla, namazlarla huzur dolu anlar mahzuniyetlere karışıyor. Yakup (as) ayrı. Bir mescidin yasak yarısında ve Müslüman ziyaretçilere gösterilmiyor. O kısma silâhlı kişilerce girmek engelleniyor. Hemen karşısında sanki kuyudaymış gibi makamı bulunan Yusuf Aleyhisselâm’a, aynen kokusunu alıp da “Yusufum’un kokusunu alıyorum” deyip kavuşmaya hasret duyan Yakup (as), şu andaki makamıyla da aynı vaziyeti tahattur ettiriyor huzuruna varıp da yanına yanaşamayanlara.

Hazret-i İsa’yı Beytü’l-Lahm’de anıyor gidenler. Doğduğu yer olarak Nasraniyetin sahip çıktığı mekânda. Karşısında Hazret-i Ömer Mescidi’nde secdeye kapanıp huzur buluyor insanlar. Bu mübarek şehir her üç semavî din için de neden kutsal? Bir nebze yerleşiyor akıllara.

Sonraki gün Cuma. Kudüs’te Cuma namazı Mescid-i Aksa’da eda edilir. Herkes heyecanlı. Hazret-i Davud’un (as) yapımına başladığı ve oğlu Süleyman’a (as) bitirmek nasip olan ve sonradan kazılarla şimdiki haline getirilen Mescid-i Aksa’nın alt katını da görme heyecanı sarıyor ziyaretçileri. Girenler belki de Hazret-i Süleyman’ın (as) elleri değmiştir diye düşündükleri kocaman mermer sütunlara en yakın yerde olmak isterken Hazret-i Meryem’in inzivagâhının yanında olduklarını öğreniyorlar ve o inzivanın bitmeyen feyzinden istifaza etmek için iştiyakla duâlar ve Cenâb-ı Hakk’a yakarışlarla ziyaretlerine devam ediyorlar. Mescid-i Aksa’da Cuma Namazı. O heyecan, o istifade ve istifaza insanları makam-ı istianeye ve şükre sevk ediyor.

Kubbetü’s-Sahra. Peygamberimiz’in (asm) Mi’raca yükseldiği yükseliş mescidi. Üzerine bastığı kaya. Niçin orada Paygamberimiz’in (asm) bütün peygamberlere imam olduğunu hayretle ve merakla ve özellikle anlamaya çalışıyor insanlar. Sanki Kudüs-ü Şerif, Peygamberan-ı Zişanın (Aleyhimüsselâm) Peygamberimizin (asm) uruc-u mübarekinde buluştuğu makamlarının birer izdüşümü.

Evet… Daha sonrasında da bu izdüşümlerin yadlarını yapmaya devamla, Siyon Tepesi ve Davud (as) ile Siyonizmin mahiyetini anlamaya çalışıyor insanlar. Nasranilerce Hazret-i İsa’nın (as) son akşam yemeğini yediği mekân olarak inanılan yerde  aynen çarmıha gerildiğine inanılan mekânda olduğu gibi, bize doğruları anlattığından hiç şüphe edilmeyen Kur’ân’ımızın doğrularını hatırlayıp kalbî ve aklî nezafetin Müslümanca huzurunun lezzeti sarıyor insanları.

Lut Gölü… Yeryüzünün en çukur noktası. Deniz seviyesinden dört yüz küsûr metre aşağıda bir yer. Lut  Gölü ve azgın kavim Lut Kavmi. Dehşet bir şey. Öyle bir sapkınlık ki yerle bir olmak yetmemiş, yerin dibine gömülmekte yetmemiş, ibret için yerin en alçak yeri olmuş. Üzerinde de dünyanın tuz oranı en yüksek suyu yerleştirilmiş. Kokuşmuşluğun sirayetini önlercesine… Bilmem başka söze gerek var mı?

Hazret-i Musa’nın (as) makamı, ve onu yad eden insanlar. Kardeşi Harun (as) ile birlikte mücadelesi, kavmine karşı fedakârlıkları… İsrailoğulları’na onca peygamber gönderilmesi ve onların ise peygamberlerinin tebliğini kabul şartlarının kafalarındaki şablona uymadığı gerekçeleri ve peygamberlerine yaptıkları eziyetler ile tarih boyunca zilletleri… Bütün bunlar ibret alınası dersler.  Vahye göre yaşamayanların vahyi yaşantılarına uyarlamaya çalışmalarının örneği, İsrailoğulları…

Zalimler ve mazlûmlar. Bu da (İsrail demeye dilim varmıyor) Kudüs gezisinde biraz daha yakından sezilebiliyor. Sanki Peygamberler Şehri Kudüs’e yağan rahmet, rahmete lâyık olmayanlar tarafından utanç duvarlarıyla örülmekte, Müslümanların vatanları adım adım işgal edilmekte  ve sanki Müslümanlar vahşi bir hayvanmış gibi tabelâlarla belirtilir hale getirilmekte olduğu görülüyor. Kudüs-ü Şerif’e Müslümanlar daha çok sahip çıkmalı ki, Mescid-i Aksa bayram etsin. Rahmet, lâyık olmayan katılaşmış kalplerden, kalplerinin katılığı yüzlerini aşıp betondan mücessem bir duvar haline gelmiş suçu sabit bu milletin aşırılıklarını aşıp masumların üzerine, Müslümanların üzerine yağsın.

Zeytin Dağı… Osmanlı’nın Karargâhı. Selman-ı Farisi ra), Rabiatü’l adeviye’nin (ra) makamları feyiz veriyor ziyaretçilere. Dağ Kudüs’e nazır bir yer. Kubbetü’s-Sahra hemen göze çarpıyor altından kubbesiyle. Yanında bütün haşmetiyle Mescid-i Aksa. Mahzun. Dağın yamacında dünyayı satın alanların ahireti de satın aldıkları (!) kabirler görünüyor. İbretle bu kıymetli (!) kabirlere nazar ediyor herkes.

Gezi bitmedi… İçimizde yeni başladı. Şam-ı Şerif’le birlikte, Bağdat’la birlikte… Daha niceleriyle… 

Esselâmu aleyke, iyi ki varsın Mekke-i Mükerreme. Esselâmu aleyke, iyi ki varsın Medine-i Münevvere. Arkadaşınız Kudüs-ü Şerif, Şam-ı Şerif, Bağdat ve diğerleri şu anda mahzun. Mahzuniyetleri ilelebet devam etmeyecek inşallah. Sizdeki yapılacak duâlara, bu şehirlere fiilî sahibiyet eşlik etmeli. En azından Kudüs müsait zaman ve zeminlerde ziyaret edilmeli. Müslümanlar tarafından ziyaretçi akınına  uğramalı…

Evet! Kudüs’ün yağmurlarında ıslandık, kar yağdı üşüdük. Fakat içimiz, kalbimiz ısındı. Mazlûmları daha yakından tanıdık. En azından içimize onların ateşinden bir kor düştü. Duâlar ettik Mekke-i Mükerreme’de. Hem bedenimiz ısındı, hem Allah’ın evinde Nurlara boyandık. Medine-i Münevvere’de Peygamberimiz’in (asm) şefaatından istifade ve istifaza ile yine istiane makamında duâlarda bulunduk. Elhamdülillah. 

Haza min faldı Rabbî.

Okunma Sayısı: 1946
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı