Önce demokrasi, önce hürriyet, önce adalet, önce insan hakları.
Evet, öncelikler bu başlıklar olmalı. Başka öncelikler varsa orda huzur, refah, özgürlük olmaz; ahlâktan yoksun bir toplum oluşur. Hiç kimse fikirlerini özgürce ifade edemez, hep korku duyar. Eleştirilere tahammül edilmez. Topluma korku yayılır. Ekonomi tarihinde hiç görmediği krizleri görür. Ekonomi bozuldukça insan da bozulur.
Süleyman Demirel, ekonomik bozulmanın neticelerini şu sözüyle açıklıyor: “Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlâkı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan soyguna kadar bütün menfi yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır.”
Demokrasinin olmadığı bir ülkede enflasyon olur, enflasyonun düşmanıdır demokrasi.
Önceliği ekmek olan bir halk, demokrasiden de olur, en nihayetinde ekmeğinden de olur. Oysa demokrasi, yenilen ekmektir, içilen şudur, giyilen elbisedir. İnsan hür olmadıktan sonra ekmeğin tadı olur mu? Üstad Bediüzzaman’ın şu sözü hiç unutulmasın: “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam.”
Çünkü hürriyet, ekmekten daha kıymetlidir. Ne zaman ki toplum demokrasinin önemini, kıymetini anlar ve buna göre tercihini yapar, işte o zaman orada hürriyetten, adaletten, insan haklarından, düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsedilebilir. Böyle bir sistem ancak istişareye dayanan bir sistemle mümkündür.