"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bütün iyilikler ‘tek adam’a ise...

M. Latif SALİHOĞLU
11 Mayıs 2016, Çarşamba
Türkiye’nin, adeta bodoslamasına bir tarzda “tek adamcılık” girdabına doğru hızla sürüklenmeye çalışıldığı şu günlerde, bu konuyla ilgili Risâle-i Nur’da zikredilen hakikatleri hatırlamaya bilhassa ihtiyacımız var.

Fazla yoruma girmeden, o ulvî hakikatler manzumesinden bir kısmını şöylece aktaralım:

* Mevcut şerefler, zaferler tek adama verilse, binler derece küçülür, erkân ve efrâd adedince gazilik ve hayırlar birtek hükmüne geçer, söner; daha kusurlara karşı kefaretü’z-zünub olmaz. (Emirdağ Lâhikası, s. 248)

* Nasıl ki bir cemaatin malı bir adama verilse zulüm olur. Veya cemaate ait vakıfları bir adam zaptetse zulmeder. Öyle de, cemaatin sa’yleriyle hâsıl olan bir neticeyi veya cemaatin haseneleriyle terettüp eden bir şerefi, bir fazileti o cemaatin reisine veya üstadına vermek hem cemaate, hem de o üstad veya reise zulümdür. (Mesnevî-i Nuriye, s. 147)

* ...Hakikat ise, müsbet şeyler, haseneler, iyilikler cemaate, orduya tevzi edilir ve menfîler ve tahribat ve kusurlar başa verilir. (Şuâlar, s. 315)

* Cemaatin hayrını, ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemaate isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve bir tek kusuru binler kusur yapmaktır. (E. Lâhikası, s. 248)

* Nasıl ki bir aşiret fütuhat yapsa, "Aferin Hasan Ağa"; mağlûp olsa "Aşirete tuh" diye aşiret tezyif edilse, bütün bütün hakikatin aksine hükmedilir. (Şuâlar, s. 315)

* İşte, bu sebepler içindir ki, ben, onun dostluğunu bırakıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risâle-i Nur ile çalıştım. (Emirdağ Lâhikası, s. 248)

* * *

Bunlar gibi, aynı ölçü ve kıstası ders veren daha onlarca ifadeyi bulup iktibas etmek mümkün. Ancak, maksadın hasıl olduğuna kanaat edip bu kadarlıkla iktifa ediyoruz.

* * *

Bu meselede, hayretimize dokunan şu noktayı da hatırlatma ihtiyacını duymaktayız: 

Nur Külliyatı’ndan yorumsuz şekilde aktardığımız ifadelerde gayet net ve vâzıh bir sûrette “tek adamcılık” zihniyeti red edildiği ve zulüm derecesinde kerih, merdut, zararlı gösterildiği halde, nasıl olur da aynı Risâleleri okuyan ihvânların bir kısmı, âdeta ezbere bildikleri bu hakikatin tersine gidiyorlar? Cidden, insanın aklı, havsalası almıyor.

Demek, bu ehemmiyetli meselenin bilinmesine çok ihtiyaç var imiş ki, Nur Risâleleri’nde tekerrür çokça nazara verilmeye çalışılmış.

GÜNÜN TARİHİ: 11 Mayıs 1949

BM’ye göre “Barış sever İsrail...”

Kurulduğu günden beri Ortadoğu’yu kana bulayan İsrail Devleti, 11 Mayıs 1949’da “BM üyesi ülke” olması kabul edildi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından bu kararın verilmesinde en etkili sebep, BM Güvenlik Konseyinin "İsrail, barış sever bir ülkedir" şeklinde bir kanaat belirtmesi oldu. Ne var ki, bu yöndeki kanaatin gerçeklikle hiçbir ilgisi yok. Zira, İsrail Devleti, tarihinin hiçbir devresinde "âdil ve kalıcı barış" yanlısı olmuş değil. Daima savaştan yana olmuş; dahası, önüne gelen her fırsatı, yine savaşarak toprak işgal etmek yönünde kullanmıştır.

* * *

Esasında, Filistin toprakları üzerinde son 60-70 yılda değişen harita değişikliğine bakıldığında da, İsrail'in nasıl savaşsever ve işgalci bir devlet olduğu kendiliğinden anlaşılıyor.

İsrail'in Ortadoğu'da bir çıbanbaşı haline gelmesinin tarihçesi çok eskilere dayanır. Ancak, bu topluluğun toprak zapt etme ve yayılmacı politikaları realize etmeye başlaması, daha çok Osmanlı'nın İngilizler karşısında bölgede zaafa uğradığı 1917 yılına dayanır. Filistin topraklarını işgal eden İngilizler, burayı adım adım Yahudilere peşkeş eden bir politika yürüttüler.

Bu politika, Filistin topraklarının 1947’de ikiye bölünmesi, 1948’de BM tarafından İsrail devletinin tanınması ve nihayet 1949’da BM üyesi bir ülke olma statüsüsün kazanmasına kadar gayet sinsice ve fakat kesintisiz şekilde devam edegeldi.

* * *

I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Filistin topraklarına yoğun bir Yahudi göçü yaşandı. İkinci Dünya Savaşı’nda ise, özellikle Almanya ve Rusya'dan kaçmak mecburiyetinde kalan Yahudilerin ilk tercihi, yine Filistin toprakları oldu.

Zira, burada onların, yani Beni İsrail’in eski peygamberlerinin mezarları var ve bu topraklar onlar için en kutsal bir coğrafyadır.

Tarih boyunca dünyanın hemen her yerinde ezilen ve eziyet gören Yahudilerin, Filistin'de tam tersi bir konuma gelebilmelerinin, yani ezen ve eziyet veren bir unsur haline gelebilmelerinin en mühim sebebi, esasen onlardaki bu moral ve mânevî değerlerin korunması, yaşatılması yönündeki inanç, azim ve kararlılık meziyetleridir. Bu inanç uğruna her türlü savaşı göze aldığı içindir ki, İsrail asla ve kat'a "barış sever" bir devlet olmamış ve olamıyor.

Nihayet, barış sever değil, gerçekte savaş sever bir devlet olduğunu bütün dünyaya gösteren İsrail, insanlık âleminde günden güne artan bir nefretin de boy hedefi haline geliyor.

@salihoglulatif:

Adamlar 20 ay boyunca haykırıp durdular: "Davutoğlu'nu yedirmeyiz de, yedirmeyiz!" diye... Bence, sözünün eri çıktılar: Yedirmediler. Kendileri yediler...

 

Okunma Sayısı: 4129
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • kubilay

    11.5.2016 17:10:34

    sınıfta bir konuyu talebelerle beraber mütaala ediyoruz şöyleki;talebelerime"iki sınıf arasında bir müsabaka düzenlenmiş sonuçta kazanan tarafa armağan verilecek sınıfınızın bütün talebeleri canla başla çalışıp katkı sundular ve sınıfınız diğer sınıfa karşı galip geldi.Ancak bu sınıfta derse giren bütün öğretmenler gelip sınıf temsilcisini tebrik ettiler ve armağanı da ona verdiler. daha sözümü bitirmemiştim ki sınıfın tamamı "BU DÜPEDÜZ HAKSIZLIK OLUUUUR"diye bir ağızdan itiraz ettiler sınıfı velveleye verdiler.Tam da o sırada taşı gediğine koydum ve atalarımızın ayağında çarık ,elinde kazma kürek aç bi ilaç ,ninelerimizin de yalın ayak sırtında cepheye mermi taşıyarak kazandıkları bir savaşın mükafatını bir şahsa versek ne derece adalet etmiş oluruz bu durum ne kadar hakkaniyetli olur deyince hep bir ağızdan ıslık çalacaklardı ki mani oldum.BÖYLECE 40 DAKİKALIK DERSİMİZİN DE SONUNA GELDİK.

  • CESUR ADAM

    11.5.2016 09:44:27

    Muhterem yazarımıza teşekkür eder,rabbim ebeden razı olsun diyorum.TEK ADAM tarifi,tek adam'a sevgi ve muhabbetin risalei nurları ezbere bilecek kadar insanlarda sine bulması hayret ki ne hayret.Problem kanaatimce nefis ve hevanın akıl,kalp,idrak,iz'an,insaf ve vicdan ike HAK*HUKUK-ADALET mefhumlarında makes bulmamasındandır diyorum.Rabbim bu hastalıklara yakalanmış ehli iman ve hassaten risalei nur ihvanlarımıza şafii hakiki olan CENAB-I HAK CC.den şifalar ihsan eylesin.

  • Ali Vefalı

    11.5.2016 08:47:24

    Davutoğlu da, çok silik çıktı, gönüllü olarak yem oldu. Aslında dillendirilmiyor ama, Davudoğlunun görevinden atılması, Cumhurbaşkanın parelel dediği operasyonların devamıdır.

  • BİLAL BOZKURT

    11.5.2016 02:43:55

    Allah razı olsun ağabey. Faydalı bi yazı olmuş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı