"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dersin âhengini bozma hastalığı

M. Latif SALİHOĞLU
05 Aralık 2014, Cuma
Bazı hastalıklar var ki, hastalık olduğu bilinmezler. Daha doğrusu, bu tür illetlerle mâlûl olanlar, kendilerinin amansız bir hastalığa yakalanmış olduğunu kabul etmezler.

Meselâ: Lâfızperestler, üslûpperestler, kafiyeperestler, hayalperestler, bu noktalarda cidden hasta oldukları halde, bunu asla kabullenmezler. Hatta, haklı olduklarını hararetle savunmaya bile çalışırlar.
Öyle ki, bir kafiyeperest şâir, nikâhlısı olan Safiye’yi bile kafiyeye fedâ edebiliyor. (Bkz: Sözler, Lemeât’ın Mukaddimesi)
Kezâ, söz konusu maraz ile alâkalı olarak, Bediüzzaman’ın Muhakemat’ında (S. 79) şu ifadeler zikrediliyor: “Eğer istersen, Harîrî gibi bir dâhiye-i edebin Makamat’ına gir, gör. O dâhiye-i edep nasıl hubb-u lâfza mağlûp olarak, lâfızperestlik hevesi o kıymettar edebini lekedar ettiği gibi, lâfızperestlere de bast-ı özür etmiştir ve nümûne-i imtisâl olmuştur. Onun için, koca Abdülkahir, bu hastalığı tedâvi etmek için Delâil-i İ’câz ve Esrarü’l-Belâgat’ın bir sülüsünü onun ilâçlarından doldurmuştur. Evet, lâfızperestlik bir hastalıktır; fakat bilinmez ki hastalıktır.”

* * *

Bazı Alzheimer (alzaymır) hastaları gibi, “çene ishali”ne tutulmuş bazı nezaketsizler de hasta olduklarını kabul etmezler. Öyle ki, bunlardan birine “Lütfen yapmayı, etmeyin” diye ikaz etsen, ya da “Geçmiş olsun” desen, seni kırıcı şekilde azarlama cihetine giderler. Hatta “Ben iyiyim! Sana ne be! Sen kendine bak!” diye terslemekten bile çekinmezler.
Bu tip kimselerin zararı sadece kendilerine dokunsa, başkasına sirayet etmezse, sen de bunu dert etmezsin.
Ne var ki, katmerlenmiş bu tür hastalıklar, umuma yönelik ders ve sohbetlerin yapıldığı yerde de nüksederek oradaki mânevî havayı öylesine bulandırıp germeye başlıyor ki, artık katlanıp dayanmak imkânsız hale geliyor.
Cidden nefret uyandıran bu müdahale alışkanlığı ve çenebazlık hali, bir, iki, üç, beş, on değil, hemen her derste ve dersin hemen her safhasında, sıtma nöbetinden beter şekilde kendini gösterdiğine, erkekler arasında bizzat kendim şahit olduğum gibi, hanımlar cenahından da benzer şikâyetlere birçok yerde muhatap olmaktayız.
Belli ki, bu acip maraz-ı acibeden hemen herkes bîzâr olmuş durumda.
Lâkin, bu derdin devâsı zor ve çaresi pek müşkil görünüyor. Çünkü, mâlûl kişi, hastalığı kabul etmediği gibi, ihtarları, ikazları, hatta tekdirleri bile dinlemiyor. Her şeye rağmen, kendi bildiğini okumaya devam ediyor. O kötü alışkanlığından bir türlü vazgeçmiyor.
Ama, yine de bu hastalığın zarar vermesini engellemek ve umuma sirayet etmesine mani olmak gerekir. Başka türlü olmaz. Zira, müdahaleden usanan insanların bir kısmı, artık ikrah getirip o dersleri tek etme, katılmama ve uzak durma cihetine gidebilirler.
Böyle bir duruma sebebiyet vermeye ise, kimsenin hakkı olmadığı gibi haddi de olmamalı.
Ne diyor, Ziya Paşa:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Ya da, “Sadâkat Kahramanı” Zübeyir’in Süleymaniye Asmalı Mescit Sokağındaki derslere yakasına “parti rozeti” takarak gelenlere karşı uygulamış olduğu tarzda tedbirler alma cihetine gitmeli: “Lütfen kardeşim, senin lokal gibi, kahvehane gibi başka yerlere gidip dinî sohbetlerde bulunman daha hayırlı.”

* * *

Sırf kendi hissiyatını tatmin için derse-sohbete müdahale eden hastalar, bazen kendilerini şöyle de müdafaa ederler: “Yahu kardeşim, ben âyet-hadis okuyorum. Bunlardan rahatsız olunur mu? Hem, ben başka yere gitsem, beni el üstünde tutarlar, biliyor musunuz?”
Abiciğim, ablacığım, kusura bakma ama, âyet ve hadis, mü’minde önce usûl, âdap, erkân, nezaket ister. Sen bunlara aykırı hareket etmekle, âyet ve hadislere en büyük hürmetsizliği yapıyorsun.
Hem, Risâle-i Nurlar, baştan sona zaten âyet ve hadis metinleri, yorumları, mânâ ve mesajlarından ibarettir. Dolayısıyla, okunan eserlerde bir eksiklik olmadığı gibi, senin sabırlarla birlikte bardağı taşırmana da hiç ihtiyaç yoktur.

* * * 

Birçok yerde yaşanılan ve son derece rahatsızlık veren lüzumsuz müdahalelere ve müdahalecilere itirazen, bu konuda sizlerin hissiyat ve fikriyatına tercüman olmak maksadıyla, son olarak şöyle bir hitabede bulunmak istiyoruz:
Aziz kardeşim, abiciğim, ablacığım...
Allah aşkına, neden edebinle oturup da dersi dinlemiyorsun?
Neden ikide bir araya girip konuya müdahale ediyorsun?
Niçin dersi yapanın, okuyanın habire sözünü keserek şevkini kırıp moralini bozuyorsun?
Dersi okuyanın, sohbeti yapanın iflâhını kesecek, onu strese sokacak, ona illallah dedirtecek derecede lâfa karışmaya ne hakkın var?
Neden o ortamdaki herkesin nefretini üzerine çekecek derecede ileri gidiyorsun?

* * * 

@abdilyildirim’dan: 

YAKIN TARİHİM
Ne sırlar saklıyor yakın tarihim
İçini dökerdi, dili olsaydı
Vatan haini kim, vatanperver kim?
İşaret ederdi, eli olsaydı

* * * 

RUZNÂME - 5 Aralık 1755

Nuruosmaniye Camii

Mimarî tarzı itibarıyla barok (Batı Avrupa dillerinde "Barucca") stilde inşa edilen Nuruosmaniye Camii, külliyesi ve müştemilâtıyla birlikte hizmete açıldı.
Bu cami, Osmanlı'nın barok sisteminde inşa ettirdiği ilk mâbed olması itibariyle de dikkat çekici.
Bilâhare, başka camiler ve binalar da aynı tarz üzere inşa edildi.
Böylelikle, asırlardır kendi klasik mimarî tarzını sürdüren Osmanlı, bu tarihten itibaren Avrupaî mimarî üslûbun etkisi altına girmiş oldu.

Okunma Sayısı: 3410
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Faruk Soylu

    6.12.2014 00:10:58

    Latif Ağabeyim, iflah olmaz bir yaraya neşter vurmuşsun da, neşterin galiba fazla derine kaçmış. Ziya Paşa'nın "nush" ve "tekdir" in geçtik sıra "kötek" e gelirse nahoş hadiseler kaçınılmaz olur. Keşke bunu ders ortamı için hiç tavsiye etmeseydiniz. Size çokça muhabbeti ve hüsn-ü zannı olan gençler bunu işaret olarak kabul edip "köteği" usul olarak benimsemezler inşaallah.

  • Davut

    5.12.2014 20:24:31

    'çene ishali' biraz ağır olmuş. Bizim üslubumuza uymuyor.

  • Mikail Yaprak

    5.12.2014 19:47:22

    Bu yazının muhtevasına uyan, yayınlanmamış bir şiirimden bir kaç mısra: Hep konuşup durma, n'olur biraz sus! Konuşmak sadece sana mı mahsus? Hürriyet havası esiyor artık, Çok çıkan sesleri kesiyor artık. Kestirme sesini iradenle kes.. Senin bildiğini biliyor herkes!.. Mikail Yaprak

  • ZAFER BARAN

    5.12.2014 15:31:26

    Allah razı olsun Latif kardeş hissiyatımıza tercüman oldunuz bu yazının derslerde okunmasını sağlamalıyız büyük fayda sı olacak .Selam ve muhabbetlerimle

  • Garib Doğu

    5.12.2014 11:31:05

    Eli de sensin,dilide sen.Okumak,anlamak isteyen,talipliler olsayadı.Manzara-i umumiyeyi mükemmel izah etmiş,düşüncelerimize tercüman olmuşsunuz.Allah razı olsun.Genel bir belanın içindeyiz.Kurt gövdenin içine girmiş.Pirincin taşı bizdendir.Dehşetli bir sınav geçiriyoruz.Ahlakta bir anarşi oluşmuş.Karakterlerde tahribat var.İhlas büyük oranda zedelenmiş.Kardeşlik berhava olmuş.Sağlam ölçüler yerine,indi çürük arzular almış.Mazi unutulmuş,istikbale kör topal gidiliyor,bakılıyor.Allahtan ümit kesilmez ama gidişat doğru değil.Rabbim bize bunu pahalıya mal etmesin,çabuk aklımızı başımıza getirsin AMİN...

  • Erkan AKDEMİR

    5.12.2014 09:05:27

    Biz hukukumuzu bilmez isek ehli hamiyeti de müstebit yaparız bununla berber hüsnü zan adem-i itimat düsturunu en başta kendi içimizde yaşamalıyız ki abi ve tabi cemaatı oluşmasın. Allah bizlere meşveret adabını layıkı ile bilmeyi ve yaşamayı nasip etsin. Bizlerin mihengi Risale-i Nurlar dır.

  • süleyman

    5.12.2014 08:37:16

    Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.' Emirdağ L. 386, yeni tanzim, s.746 Beyanat ve Tenvirler, s.231 ikazları ortada durup dururken ve bizden risalelere tam bir SADAKAT beklerken kalkıyorlar hizmet merkezlerinde 'bunlar iyi adamlar, ülkeyi böldürmeyelim, ... partiye destek verelim, diyorlar. Bunu da kim mi yapıyor risaleleri tahrip ediyorsunuz diyen üstaddan bizzat ders almış olan anlı şanlı ağabeyler yapıyor. 250-300 kişilik salondan bir nur talebesi de çıkıp üstadın yukarıda zikrettiğim ölçüyü abimize hatırlatmıyor. Uydum kalabalığa. Sonra da kardeş bizim vakfa NEDEN gelmiyon, diyorlar. Neden geleyim üstadın görüşünün duruşunun, işaretinin aksine hususan da mihenge vurun dediği risale-i nurdaki ölçülerin dışında görüş beyan edilirken bizim ne işimiz var bilmem ne vakfında.

  • süleyman

    5.12.2014 08:37:09

    Birilerinin yakalarına rozet takmaları gerek yok. Onlar gönüllü olarak ders kürsülerinden angaje oldukları partiye alenen isim zikrederek, üstadın siyasi görüş ve duruşuna ve işaretlerine rağmen hususan ' İ t t i had- ı İ s l âmPar t i s i , yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir.

  • Nahit Topaloğluy

    5.12.2014 08:14:17

    Ağzına sağlık, kalemine kuvvet Latif Kardeşim!

  • Emin Altan

    5.12.2014 07:42:58

    Allah razı olsun.çok önemli bir sıkıntıyı gündeme almışsınız..İnşaallah bu sıkıntılarda aşılacak..Eskiden konuşan yalnız hakikat denilir , Ders yapanın % 1 tesiri olurdu.Şimdilerde şahıslara ve günlük etkilere açık , sadece bizi okşuyan ders yapılması arzulanıyor.Oysaki prensipler ve usuller çok önemli..SOHBETLERİN AHENKİ ders prensip ve usullerine riayetten geçer.Bu meseleyi gündeme taşıdığınız için Allah razı olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı