"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İ’tidâl zamanı

M. Latif SALİHOĞLU
11 Ekim 2014, Cumartesi 08:09
Kışkırtmak kolay. Suçlamak pespaye. Hamaset pek ucuz. Kutuplaştırma siyasetinden daha adi, daha basit ne olabilir...

Evet, bunlardan herhangi birine tevessül etmek, bilhassa şu günlerde yakıp-yıkma, kırıp-dökme, ölüp-öldürme hesabına geçer.
Evvelâ kurşunlar sussun, alevler söndürülsün, tansiyon normale dönsün; ondan sonra kimin içinde ne varsa çıkarsın, döksün orta yere.
Şimdilerde ise, herkesin tam bir sorumluluk duygusuyla hareket etmesi icap ediyor.
Zira, birçok mesele var ki, adeta patlamaya hazır birer bombaya dönmüş, yahut döndürülmüş durumda.
Bunların herhangi birini patlatmaya bir sebep olmayalım.
Bir tek kıvılcımın bile koca bir ormanı yakıp kül etme riski devam ettiği sürece, bilhassa şu meâldeki Hadis-i Şerifi hatırlayıp hatırlatmaya memuruz: "Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun, ya da sussun."
Evet, ya hayır konuşmalı, ya da susmalı şu sıralarda.
Her zaman için geçerli olan bu kudsî tavsiye, bugünlerde zaruret derecesine çıkıp ızdırar halini almış.
Bu sebeple, evvelâ kendimiz tam i’tidâlli davranmalı; sâniyen, başkasına da i’tidâl çağrısında bulunmalıyız.
Unutmayalım ki, kurşun adres sormadığı gibi, yangının da ne tarafa döneceği ve ne kadar genişleyeceği önceden hesap edilemez.
* * *
Evet, etrafın kan ve barut koktuğu böyle dehşetli zamanlarda, herkese i’tidâl çağrısında bulunmak, herkesin aklını başına devşirmeye dâvet etmek, hiç şüphesiz vatanî, insanî ve İslâmî bir vecibedir.
Bizler de, bu vecibeyi yerine getirmek durumundayız.
Dolayısıyla, uluorta yerde atılan hamasî nutuklara aldırış etmeyiz.
Kışkırtıcı açıklamalarda bulunarak ucuz kahramanlık peşinde olanlara değer vermeyiz.
Kin ve intikam duygusuyla tarafları tahrik eden söz ve davranışlara takılıp kalmayız. Tek itibar edeceğimiz ve değer vereceğimiz şey, i’tidâl, sükûnet ve sağduyu çağrılarıdır.
Zira, hangi bölgede olursa olsun, giden can, bizim canımızdır.
Yanan mal, bizim malımızdır.
Yaşanan sıkıntı, hepimizindir. Bugün olmasa bile, yarın-öbür gün, o sıkıntılar bize mutlaka sirayet edecektir.
Çünkü, Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü vesâiresiyle, bu vatanda bir bütün halindeyiz. Adeta, bir vücûdun âzaları hükmündeyiz.
Vücudun bir yeri ağrıdığında, diğer âzalar da muhakkak ki ondan etkilenecek ve etkileniyor.
* * *
Gelinen noktada, nisbî bir sükûnet sağlanmış görünmekle beraber, ne yazık ki, güvenilir bir durum henüz sağlanabilmiş değil.
Irak ve Suriye’de sarsılan devlet nizamı ve otorite boşluğunu, kànunsuz-nizamsız terör örgütleri doldurmaya çalışıyor.
Bunların, şüphesiz uluslar arası destekçileri, payandaları ve akıl hocaları da var. Durumun vahâmeti bu yüzdendir.
Irak’ta, Suriye’de beğenmediğimiz diktatörlerin yerine, onlardan beter, hatta onları da aratacak muzır unsurlarla komşu olmaya mecbur kaldık.
Bu unsurların çoğu, ne yazık ki beynelmilel çapta ve profesyonel şekilde terörize edilmiş durumda.
Bir kısmı “örgüt” statüsünde isimlendirildiği halde, yarı devlet kuvvetindeki bir seviyeye ulaşmış görünüyor. Bunlarla esaslı bir mücadele, ancak dünya ile birlikte hareket etmekle mümkün.
Öyle ki, tek başına kaldığınızda, kendi sınırlarınız içindeki örgütlerle dahi rahat bir mücadele yürütemiyorsunuz. Nerede kaldı, sınır ötesindeki unsurlarla mücadele...
Bütün bunların dışında ve ötesinde, kendi politikalarınızda ciddî arızalar ve bilhassa rejimin ruhunda bir takım bozukluklar varsa—ki vardır—bunları gidermeden ve düzeltmeden, üstün başarılara asla imza atamazsınız.
O halde, esaslı bir temizlik harekâtınıza, kendi evinizden ve sokağınızdan başlamak durumundasınız.
Bunun yapılabilmesi için, yine de sükûnet ve i’tidâlin sağlanabilmesi icap ediyor. Başka türlü olmaz, olamaz.

İki arada, bir derede

Türkiye, askerî gücüyle ve kara harekâtıyla Kobanî’ye yüklenen IŞİD’in üzerine gidemiyor. Gidilmesi yönünde PKK’cıların isteğine de razı olmuyor, olamıyor. Bu sebeple, örgüt elemanları, her tarafı kundaklayıp ateşe veriyor.
Türkiye, şayet PKK’cıların isteğine göre hareket etse, hiç şüphesiz bu kez IŞİD’in içimizdeki uzantıları ve sempatizanları harekete geçerek ortalığı kan ve baruta boğmaya çalışacak.
Dolayısıyla, Türkiye şu ân iki arada, bir derede kalmış durumda.
Zira, adı geçen iki örgüt, eş-örgütleriyle birlikte Kobanî’de ölüm-kalım savaşı veriyor.  Neticeyi de, şimdiden kimse kestiremiyor.
* * *
Kobanî kantonu, sağında ve solundaki diğer iki Kürt kantonu ile fizikî irtibatı sağlayan bir bölgede yer alıyor.
IŞİD de, bu orta kısma yüklenerek, o irtibatı tamamıyla koparmaya çalışıyor.
Türkiye ve uluslar arası koalisyon gücünün tavrı, neticenin şekillenmesinde etkili olacağı tahmin edilmekle beraber, Suriye’nin geleceğiyle ilgili belirsizlik, buranın durumunu da sonu belirsiz bir mecrâya doğru sürüklüyor.
* * *
Her şeye rağmen, bu coğrafyada da huzur ve sükûnetin sağlanmasını temenni ediyoruz.

Okunma Sayısı: 1683
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı