"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstikrar yok; peki, alternatif var mı?

M. Latif SALİHOĞLU
23 Aralık 2016, Cuma
Allah’ın hemen her günü birden fazla şehit cenazeleri kaldırılıyor iken...

Kan ve gözyaşı oluk oluk akıp gidiyor iken...

İnsanlarımızın çoğu can ve mal emniyetinden hiç emin değil iken... Hapishaneler ağzına kadar dolup taşıyor iken... Adliye memurları, boylarını aşan yığın yığın dosyaların altında ezilip inliyor iken...

Keza, dost-düşman, müttefik-muarız durumdaki uzak-yakın devletler, habire yer, eksen veya blok değiştirip duruyor iken...

Altın ve döviz fiyatları bir türlü dizginlenemiyor ve istikrar bulamıyor iken... İstihdam sahası açacak olan yatırımcıların cesareti kırılmış durumda iken...

Velhasıl, bu ve benzeri mahiyetteki birçok olumsuzluk bu ülkede hükümfermâ durumda iken...

Elbette ve her halde müsbet mânada bir “siyasî istikrar”dan söz etmek, kendi kendini kandırmanın ötesinde “abesle iştigàl” olur.

Peki, bu meyanda var olan ne? Var olan şey “siyasî istikrar”değil, belki “siyasî statüko”dur.

Ve, ortaya güvenilir bir alternatif çıkıp siyaset zemininde alenen zuhûr etmeyinceye kadar, aynı “siyasî statüko”nun varlığını korumaya devam edeceği kuvvetle muhtemeldir.

Dolayısıyla, muvafık-muhalif herkesin kendini ona göre konumlandırması, hatta ikna etmesi gerekiyor. Zira, hiçbir ülke idaresiz-idarecisiz olmaz. Türkiye de öyle. Bu vatan ve milletin mutlak sûrette bir Meclis’e, bir hükûmete ihtiyacı var. Bunlarsız asla olmaz.

O halde, idareye ya beğendiğinizi getirecek, ya da beğenmediğinizle veya milletçe “lâyık olduğunuz”la yaşamaya devam edeceksiniz. Bunun başka da bir çıkar yolu yoktur.

* * *

Bu hususla ilgili olarak, şu önemli noktayı da nazara vermek lâzım:

Bir siyasî parti hüviyeti ile var olmak başka, iktidara namzet olduğunu dünya âleme ilân ve ispat edecek bir siyasî varlık göstermek başkadır.

Daha açık bir ifade ile, bir siyasî adres olduğunu göstermek başka, kitlelere dönüp “Biz iktidar partisinin alternatifiyiz” diyebilmek başkadır. Yani, “ideal olan” ile “reel olan”ı birbirine karıştırmamalı.

Keza, bunların her birinin konuşulup tartışılacağı şahısların, zamanın ve zeminin birbirinden farklı olduğu hususunu da... Zira, özellikle siyaset “alternatifiyle birlikte” konuşulup tartışılır. Alternatifin yoksa, konuşmana da gerek yok.

Buna göre, alternatif sunamayacağın, yahut alternatifi gösterip konuşturamayacağın ortamlarda çokça lâf sarfetmek yerine, dinlemeyi tercih edeceksin.

Aksi halde, boşuna çene çalmanın yanı sıra, o ortamda kırıp-kırılmaktan başka bir şey kazanamazsın.

İdeolojik partiler

Siyaset denkleminde elân görünen ve yer alan partilerin tamamı, kökü, şeceresi ve yapısı itibariyle “ideoloji ağırlıklı” partilerdir.

Kim ne derse desin, iktidardaki “Gömleksiz Millî Görüşçü” partinin siyaset damarı gibi, tarikat, şahsiyet, hatta neşriyat damarı dahi Necip Fazıl (Büyük Doğu), Eşref Edib (Sebilürreşâd), Osman Yüksel (Serdengeçti), Abdurrahim Zapsu (Ehl-i Sünnet) üzerinden, 1948’de Fevzi Paşa etrafında şekillenen ve DP’yi bölerek Meclis’te grup kuran Millet Partisine (Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Milletçiler”e) gidip dayanıyor.

Bu parti, “dinî-millî” eksenli olup, zaman zaman ayrışsa da, 1950 ve 1991’da (hatta şimdilerde de) olduğu gibi, seçimlerde veya referandumlarda  zaman zaman “Kutsal İttifak” kurmayı da ihmal etmiyor.

Özetle, bu partinin çekirdek kadrosu (misyon itibariyle) Millî Görüşçü olmasına rağmen, arkasına geniş kitlelerin desteğini almayı başardığı için, görüntü (vizyon) itibariyle bir “kitle partisi” hüviyetini kazanmış.

Buna karşı, siz kitleleri kucaklayan bir alternatif, bir merkezî siyaset geliştiremediğiniz müddetçe, mevcut hatalarının üzerine bir o kadarını daha katsa, seçmen kitlesi onu yine birinci parti yapacak ve diğerlerine asla teveccüh etmeyecek.

Zira, sahadaki-meydandaki diğer partiler, büsbütün ideolojik karakterlidir. Bunlar, sırasıyla “Jakoben Kemalistler, Kemalist Türkçüler ve Laikperest Kürtçüler”dir. Sosyolojik yapıları itibariyle de bunların oy oranları çok fazla değişmediği gibi, bunlardan hiçbirinin tek başına iktidara gelebilme şansları sıfırdır.

İktidar olma potansiyeline sahip yegâne siyasî misyon, Demokrat Parti ve Adalet Partisi mahiyetindeki misyondur. Onun ihyasından ve dirilip kitlelerle yeniden buluşup kucaklaşmasından başka bir alternatif görünmüyor.

Bu sebeple, tek başına şahıslara bakan veya şahıslarla kàim görünen siyasî hareketlenmelere çok fazla itibar göstermemeli.

Son olarak “Acaba, nasıl bir çıkış olabilir?” diye meraklananlara da şu tarihî örnekleri hatırlatmakta fayda var: 1945’teki “Dörtlü Takrir” çıkışı ve 1950’de siyasî dengeleri alt-üst eden Fevzi Paşa’nın o hiç umulmadık âkıbeti.

@salihoglulatif:

DERİN TUZAK: İlk safhada 1’er-2’şerli başlayan Suriye Şehitlerinin sayısı, bugün itibariyle 10-15’erli rakamlara çıktı. Hep iki kat fazla olan yaralı oranı da hâkeza.

Okunma Sayısı: 4221
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emre gören

    23.12.2016 22:59:36

    Latif ağabey dörtlü takrir hakkında yazar mısınız bilgi sahibi değiliz

  • osman

    23.12.2016 18:49:27

    Hz.Ademe kadar varan cinayetleri ve kirli işleri temiz insanların üzerine atılmasında mutabık ve aynı fikirdeysek ne yaparsak yapalım bir denge kuramayız.Akıl mantık ve vicdana ters kabuller üzerine gelecek inşaa edilmez

  • CESUR ADAM

    23.12.2016 16:24:35

    SUAL,Dinimiz ve demokrasinin hangi maharet,meziyet ve hak-hukukuna riayet edilidği için bu denli teveccühe mazhar oluyor, ELCEVAP;Kitlelerin teveccühünde bir önceki iktidar döneminde planlanmış toplum mühendisliğinin zihinlerdeki menfi hallerinin kısmen giderilmesisebebiyledir.Ancak ehli diyanet,ehli iman sahibi insanımız dahi başımızdakilerinİMAN KAL'ASINDAKİ TAHRİBATLARINI(Yalan,haksızlıkların ayyuka çıkması,milletin manevi yönden dejenerasyonundaki hali,özelleştirme adı altında yapılan tasarruflar ile halkın soyulması,evlatlarımızın arasındaki uyuştururcu,sigara,alkol ve fuhşun artarak artan hali,devlet idaressindeki beceriksizliklerin medya beyin yıkaması ile gizlenmesi ve nihayet) ehli hakkın HAK-HUKUK-ADALETTEN SAPMASIDIR.,

  • Latif Salihoğlu

    23.12.2016 16:18:06

    Sn. Özdamar'a sadece son 35 yılda yaşanan derin kırılmaları, özellikle şahıs merkezli dehşetli yanılmaları (savunduğu siyasilerin itirafları da dahil olmak üzere) bir bir sıralamaya kalksam, biliyorum ki, iş bütün bütün polemiğe dönüşecek. Buna da hiç gerek yok, vesselâm.

  • Ali Vefalı

    23.12.2016 15:16:27

    Sayın yazar kardeşim, şu andaki tüm sıkıntılar, milletin kişi odaklı olmasındandır. Tek şahıs yanlış karar versede, çok doğru deniyor, ertesi gün tam zıddı karar aldığında bu sefer tüm propogandistlerce, hakikatten en doğru bu deniyor. Yani şahıs odaklı sistemden kurtulursak emin olun, bir yıl içinde her şey düzelir. Çünkü bu yönetim tarzı zamanın fıtratına, kimyasına uymamaktadır.

  • özdamar

    23.12.2016 15:04:46

    Evet bende kök ve misyondan bahsediyorum.Seçimlerde çıkıp partiler programlarını anlatmış mı?Anlatmış millet bunların içinden kendine en uygun olanı seçmiş.Konjoktürel olsa bir defa,bilemedin ikinci defa seçerdi.15 yıdır tüm seçimleri aynı sebebe bağlanabilir mi?Millet kendinden bir şeyler buluyor ki veriyor.Sonra tüm gruplar ve tüm cemaatler ittifak etmiş gibi.Bunların hepsi mi yanlışta birleşti?

  • Latif Salihoğlu

    23.12.2016 11:59:01

    Sn. ÖDAMAR'a.. Bu milletin seçmen çoğunluğu "Dehşetli propaganda-i siyaset" ile 1980'lerde darbe lideri Kenan Evren'ci de oldu; keza, 1994-95'lerde Millî Görüşün sembol liderlerinden N. Erbakan'ın partisini de birinci parti yaptı. Ölçü, konjonktürel oy oranları değil, kök ve asaletin temsil edildiği misyon çizgisidir. Üstad Bediüzzaman'ın "35 sene sonra dirildi" sözünü unutmayalım.

  • özdamar

    23.12.2016 11:45:09

    Peki arkasındaki geniş kitleler iktidar partisini milli görüşün devamı olduğu için mi destekliyor?Yoksa demokrat misyonun devamı olduğu için mi destekliyor? Tabi ki ikincisi.Çünkü yoğun halk kitlesi ancak demokrat misyonda bu denli birleşir.Milletçi görüşün etrafında bu kadar kitle olamaz.Peki o zaman demokrat misyon buradaysa başka yerde aramak ne demek oluyor?Nasrettin hoca hesabı iğneyi kaybettiğimiz yer farklı;iğneyi aradığımız yer farklı olmasın?

  • Mehmet deligöz

    23.12.2016 11:32:06

    Meral akşener ciddi bir rakip olarak ortaya çıktı milletin sahiplenmesine rağmen durum malum Demekki halk buna layık herşeye rağmen halk iyi istikamette gitmiyor Tümden gelişmi tüme gidişmi bütün mesele bu

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı