"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müstakîm tefsire istikametli hizmet

M. Latif SALİHOĞLU
04 Ekim 2018, Perşembe
Mühim bir hikmete binâen, hatıra geldikten ve hatta zâhir olduktan yıllar sonra telif ile neşredilen Risâle-i Kerâmet-i Gavsiye’nin (8. Lem’â) lâtif nükteli bir zeylinin başlığı şöyledir: Hazret-i Gavs’ın keramet-i gaybiyesini teyid eden bir âyetin işarâtındaki bir nükte-i i’câziyedir.

Bu i’câzlı nüktenin “Haşiye”sinde yer alan pek düşündürücü ifadeyi de en başta iktibas ederek, konuya öyle devam edelim.

O haşiye şudur: Resûl-i Ekrem (asm) fermân etmiş ki: Sûre-i Hûd’daki “Festakim kema-umirt” âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünkü, ehemmiyeti azimdir; istikamet-i tâmmeyi emrediyor. (Tirmizî, Tefsîru Sûre, 56: 6)

Âyet-i Kur’âniye nasıl ki “şûrâ”yı emrediyor; aynı şekilde “istikamet”i de emrediyor. Lâkin, burada “tam istikamet” kast ediliyor. Yani, sonuna kadar, son nefese, âhir ömre kadar... Dolayısıyla, “ihtiyarlatan” tesirin sırrı bu noktada gizli.

* * *

Şimdi gelelim, istikameti emreden âyet-i muazzamanın bir “istikametli tefsiri” olan Risâle-i Nur ile olan bağlantısına. Bu meyanda, aşağıdaki ifadeleri okumaktayız: Kur’ân’dan tereşşuh eden o Sözler ve Risâleler, Kur’ân-ı Hakîmin bir müstakim tefsiri ve hakaik-i imâniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan, o Risâleler ve Sözlere gelen şeref ve takdir ve tahsin, Kur’ân’a ve hakaik-i imâna aittir. Madem öyledir; bilâ-perva derim ki: (Velâ-ratbin… “Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.”) sırrıyla, Kur’ân’da elbette bu istikametli tefsirinin istikametine işaret var. Evet, var. Kur’ân, o tefsirine hususî bakıyor. Çünkü, âyât-ı mühimmeden Sûre-i Hûd’daki “Festakim kema-umirt” âyeti, …makam-ı ebcedîsi bin üç yüz ikidir. ...Demek, on dördüncü asırda Kur’ân’dan iktibas edip, istikametsiz sakim yollar içinde sırat-ı müstakîmi gösterecek âsârı neşreden bir adamı, o hadsiz efrad içinde dahil ediyor. Hem o istikametin bir hususiyeti var ki, tarihiyle işaret ediyor. (S. T. Gaybi: 144)

* * *

Evet, Kur’ân, istikametli bir tefsir olar Risâle-i Nur’a (33 âyetle) işaret edip ona ziyadesiyle ehemmiyet verdiği gibi, Kurân’ın malı olan Risâle-i Nur mesleğinde de “sadâkat ve istikamet”e çok ehemmiyet verilmiş. Hatta öyle ki, Üstad Bediüzzaman’ın, birçok has talebesine dahi “Üstadımın mesleğine sadâkatten ayrılmayacaklarına” dair, mükerrer yeminler ettirmiş olduğu da bilinen bir vakıadır. Yani, bu mesele, bu derece ehemmiyet kazanmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri, bu noktada talebeleri üzerinde bir “kanaat-i tamme” hasıl olması için, Hücûmat-ı Sitte’deki “Enaniyet” bahsinde (29. Mektup) ayrıca şöyle bir hatırlatmada bulunuyor: “Bilmecburiye bunu haber veriyorum ki: Bu dürûs-u Kurâniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. …Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risâle-i Nur eczâları, Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır.”

* * *

Risâle-i Nur’un müellifi olan Üstad Bediüzzaman, bilhassa Barla hayatı döneminden sonra telif edilen risâlelerde ve bahislerde, Kur’ân’dan gelen feyiz ve ilhâmın bütünüyle hakim olduğu, kendi fikir, kalem ve iradesini işin işine karışmamaya âzami derecede dikkat ettiğini, çok yerde ifade ile bu mühim noktayı özellikle nazara veremeye çalışmış. “Yazdırıldı. Nasıl geldi ise öyle yazıldı, öyle bırakıldı…” gibi ifadeleri kullanmıştır.

Son olarak, aynı noktaya parmak basan bir ifadesini iktibasen aktararak nihayet verelim. O ifade şudur: "Kardeşlerim, Eskişehir Hapishanesi’nde, ahirzamanın hâdisatı hakkında gelen rivayetlerin te’villeri mutabık ve doğru çıktıkları halde, ehl-i ilim ve ehl-i iman onları bilmemelerinin ve görmemelerinin sırrını ve hikmetini beyan etmek niyetiyle başladım. Bir iki sayfa yazdım; perde kapandı, geri kaldı. Bu beş senede, beş-altı defa aynı meseleye müteveccih olup muvaffak olamıyorum.” (Sikke-i Tasdîk-i Gaybî: 167)

Okunma Sayısı: 1488
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı