"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne Irak bölünsün, ne Suriye, ne de...

M. Latif SALİHOĞLU
21 Ekim 2014, Salı 00:01
Bundan bir asır evvel Ortadoğu haritasını cedvelle dizayn edenler, şimdi yeni bir haritanın, dolayısıyla bu coğrafyayı yeniden dizayn etmenin hesabını yapıyor.

Bir asır önceki operasyon, koca Osmanlı’yı zaafa uğratıp bitirmek maksadıyla yapıldı.
Şimdiki operasyonlar ise, Yahudi İsrail devleti büyütmek ve bölgeye hâkim kılmak hedefine matuf olarak planlanıp yapılıyor.

* * *

Irak’ın harabeye çevrilerek fiilen üçe bölünmesi, büyük İsrail’i kurma projesinin bir parçasıydı.
Şimdi ise, iç kargaşa ile bölünmek istenen Suriye, maalesef Irak’tan da beter bir vaziyete sürüklenme vetiresini yaşıyor.
Takattan alabildiğine düşürülmüş olan Suriye’nin bölünmesinde de başarılı olurlarsa eğer, hiç şüphe edilmesin ki sıra İran ve Türkiye’ye gelecek.
Buna göre, asıl meselenın İslâm âleminin istikbâli ve mukadderatı olduğu anlaşılıyor.
Bu sebeple, konuyla ilgili ve yetkili durumdaki kişilere ve mercilere kemâl-i ciddiyetle hatırlatıyoruz ki:
Lütfen, dikkatli olsunlar.
Suriye’nin içini karıştıranlara cesaret vermesinler. 
Sıkıntıları gidermede çare olmayan silâhlı çatışmalara taraftarlık göstermesinler. 
Bu komşu ve kardeş ülkenin bölünüp parçalanmasına asla ve kat’a razı olmayacaklarını çok açık bir dille ifade etsinler. Bunu bölge ülkelerine, hatta dünyaya duyursunlar.
Nihayet, biz bugün itibariyle Suriye için ne düşünüyor ve neler yapıyorsak, yarın aynı veya benzeri şeylerin Türkiye için de düşünülüp yapılmaya çalışılacağını iyi hesaplasınlar ve ona göre hareket etsinler.

DURUM

Bediüzzaman serbest; Nur Risâleleri prangalı

Anakara Kocatepe Camiinde başarıyla düzenlenen “Bediüzzaman Mevlidi”nden çıkarılacak muhtelif dersler var.
Onlardan biri de şudur ki:
Yurdun muhtelif merkezlerinde (Urfa, Isparta, Van...) yıllardır düzenlenlenen mevlid programı, yaklaşık 14 yıldır Ankara’da yapılamıyordu. Önümüzde görünür-görünmez manialar vardı. Dolayısıyla kesintiye uğramıştı. Her sene müracaat edildiği halde, müsbet bir cevap alınamıyordu.
Kanaatimiz odur ki, berdevam olan Hz. Bediüzzaman’ın manevî tasarrufu devreye girdi ve bu sene hayırlı bir netice almaya muvaffak olundu.
Bunu hiç kimse, sadece şahıs bazında değişen mevcut siyasî yapıya dayandırmamalı, hamletmemeli.

* * *

Kocatepe Mevlidi vesilesiyle hatıra gelen diğer bir husus şudur:
Üstad Bediüzzaman şahsiyet-i maneviyesi serbest; fakat, kendisinden daha kıymetli görüp değer verdiği eserleri resmen prangaya vurulmuş durumda.
Evet, Risâle-i Nur’un tab’ ve neşir hizmeti, 200 günü aşkın bir süredir tavakkuf halinde.
30 Mart seçimlerinden hemen sonra, bandrol ambargosu uygulandı. Aradından, Nur Risâlelerinin bundan sonra basımı ve neşredilmesi hususu, resmî ve kànunî dayatmalarla devletin tekeline sokuldu.
Böylelikle, 60 yıldır bu eserleri basıp neşredenlerin tamamı, 6 aydır eli-kolu bağlı şekilde bekliyor.
Üstelik, daha ne kadar beklenileceğini de kimse bilmiyor, bilemiyor.
Keza, bu meselenin nasıl bir nihaî şekil alacağını da şimdiden kimse kestiremiyor. Uzun süreceği anlaşılan mahkeme safhaları da cabası...
Bunca zamandır, yayınevlerinin tamamı, sadece elindeki stokları tüketerek satış yapabiliyor. Diyanet dahil, hiçbir yayınevi yeni baskılar için bandrol alamıyor.

* * *

Bu durum karşısında ne demeli, nasıl bir tavır sergilemeli?
“Bediüzzaman Mevlidi” vesilesiyle “muhabbet fedâileri”nin Ankara’da toplanıp kucaklaşması, fevkalâde güzel ve sevindirici bir tablo.
Nur Risâlelerinin devlet inhisarına alınması ve birtakım belirsizlikler sebebiyle tavakkuf halinin yaşanması ise, aynı derecede fenâ ve üzücü bir durum teşkil ediyor.
İşte, eşzaman olarak birden yaşadığımız bu iki gelişme karşısında bir yandan sevinirken, bir yandan da içimizi tuhaf bir hüzün kaplıyor.
Yine de, neticenin hayırlı olacağı kanaatini taşıyoruz. Zira, bu hususta da mânevî tasarrufun devam ettiğine inanıyoruz. Sadece, muhtemel gelişmelerin vakt-ı merhununu bilmiyoruz ki, o da bizim vazifemiz değil.
Biz üzerimize düşeni yapalım; Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmayalım. O her şeyi bilen ve hakkıyla yapandır.

* * *

@salihoglulatif’ten: Nurcu(luk) uzmanlarına ne oldu?
Seçimler (30 Mart, 10 Ağustos) döneminde Allah’ın hemen her günü tv ekranlarına çıkartılıp konuşturulan o muhterem uzmanları nice zamandır göremiyoruz. Sahalarıyla ilgili âcil konularda şimdi niçin hatırlanmıyorlar?

Okunma Sayısı: 3087
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    21.10.2014 09:44:49

    Parti için içi kanayanların RİSALEİ NURların yasaklanmasındaiengellenmesinde içlerinin kanamış olmasından dolyı kan kayıpları vardır ve o nedenle sesleri çıkmıyordur!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı