Kadir Mısıroğlu, Ahmet Şimşirgil, Selahaddin Eş Çakırgil gibi bugünkü siyasî iktidarın fikrî pâyandası ve akıl hocası durumunda olanların hemen tamamı, katıksız birer Sultan Abdülhamid hayranıdır. Hayranlıktan öte, ayrıca o koca Sultan’ın birer meddahıdır. Dahası, meddahlıkta sınır tanımazlar.
Bu meşhûr şahıslar, aynı zamanda Üstad Bediüzzaman’ın da şiddetli muhalifi ve muarızıdırlar. Muhalefetlerini bazen doğrudan, bazen de dolaylı şekilde yaparlar.
Sultan Abdülhamid ile bağlantılı şekilde söz konusu olduğunda ise, Bediüzzaman Hazretlerini öyle bir karalamaya ve gözden düşürmeye çalışırlar ki, hayret etmemek elde değil.
* * *
Şimşirgil, özellikle tv programlarında; Mısıroğlu, kitap ve sohbetlerinde, Hz. Üstad’ı müthiş zemmetmeye çalışırlar. Hatta, Mısıroğlu, Bediüzzaman Said Nursî’nin Sultan Reşad’dan 20 bin altın aldığı ve bunu da ömür boyu kendisi için harcadığı yalan ve iftirasını atmaktan dahi çekinmiyor. (Neyse ki, değerli Müfid Yüksel, söz konusu paranın Van Valisinin emrine gönderildiğinin belgesini yayınladı; ancak, nâfile. Adamın belge-melge dinlediği yok.)
İsmini zikrettiğimiz diğer şahıs Çakırgil ise, dünkü (13 Nisan) yazısında öyle bir şenaatte bulundu ki, tarih önünde de, huzur-i İlâhîde de bunun hesabını asla veremez. Çünkü, hem kıyas-ı maalfârık bir yolda gidiyor, hem de Bediüzzaman’a yönelik affı kàbil olmaz yalan ve iftiralarda bulunuyor.
İşte, Star gazetesi yazarı Selahaddin Eş Çakırgil’in 13 Nisan 2017 tarihli yazının sonundaki ifadeleri: “Hatırlayalım, 100 yıl öncelerde, Osmanlı’nın o son demlerinde ve son derece karmaşık dünyada hattâ Mehmed Âkif, Elmalılı Hamdi Efendi ve Said Nursî gibi isimler bile—elbette eleştirilecek bir çok yanlışları da olsa bile—devleti emperyalistlerin oyunlarına karşı ayakta tutmaya çalışan ve son 300 yıl içinde belki de en dikkatli ve çağını okumakta en uyanık bir devlet başkanı konumunda olan 2. Abdulhamid’e muhalefette ve hattâ ona düşman olmakta; yazık ki, Tevfik Fikret gibi ateistliğini ilân edenlerle, Abdulhamid’e bombalı saldırıda bulunan ‘Ermenici’ teröristlerle ve emperyalist dünyanın uşağı durumundaki diğer nice iç düşmanlar ve emperyalist güç odaklarıyla aynı safta yer almaktan kaçınamamışlar ve Müslümanların elinde büyük bir güç olan 600 yıllık Osmanlı da, Abdulhamid bertaraf edildikten sonra, İttihadçıların elinde 10 senede parça parça oluvermişti!”
Bediüzzaman: Ben dindar bir cumhuriyetçiyim
Çakırgil, tarihe ait bu değerlendirmeyi, 16 Nisan’daki referanduma malzeme olarak kullandığını ise, aynen şu cümle ile noktalamış: “Yapılacak referandum oylamasında da, ortaya bir zaaf tablosu çıkarsa, tıpkı 100 yıl öncelerde olduğu gibi, bütün uluslar arası emperyalist güç odaklarının ve onların içerdeki uzantılarının özgürlük türküleriyle, nasıl bir saldırıya geçeceğinden asla gafil olmamak gerekir.”
* * *
Veli bir şahsiyet ve kudretli bir padişah olan Sultan Abdülhamid için duyulan muhabbeti, hayranlığı, hatta meddahlığı bir derece mazur görmek, hatta hoş karşılamak mümkün. Bunu yadırgamamalı, bundan gocunmamalı ayrıca...
Fakat, bu meddahlığın yanı sıra tutup Bediüzzaman Said Nursî’ye kin ve garaz ateşi ile saldırmanın kabul edilir bir tarafı olamaz.
Hatta denilebilir ki, bu tip adamların Said Nursî’ye karşı duyduğu kin ve garaz, aynen ehl-i Şiâ’nın Hz. Ömer’e karşı hissettiklerini çağrıştırıyor: “Esas maksat, Hz. Ali'ye duyulan muhabbet değil; Hz. Ömer'e duyulan adâvettir.”
Sahi, bu nasıl bir kin ve düşmanlık ateşidir ki, bizim gibi milyonlarca bîçarenin imanlarının kurtulmasına vesile olan bir zât-ı muhterem, Sultan Abdülhamid’i öldürmek isteyen ‘Ermeni terörist’ veya o teröriste övgüler düzen Tevfik Fikret gibi bir ‘ateist’le aynı kalıba sokulmaya ve aynı kategoride değerlendirilmeye çalışılıyor.
Maalesef, bununla da iktifa edilmiyor; Kafkas Cephesinde 90 talebesini şehit veren ve kendisi de yaralanıp Ruslara esir düşen Gönüllü Miralay Said Nursî, ayrıca “600 yıllık Osmanlı’yı parça parça eden emperyalist güç odaklarıyla aynı safta yer almakla” itham ediliyor.
* * *
Gözünü kin ve garaz bürümüş bu tip kimselere söylenecek sözün ciddî bir faydası olacağını sanmıyoruz. Onlar, yüz yıldır bildiklerini okumaya devam ediyor... Farklı ve hiç umulmadık durum şudur: Risâle-i Nur’u benimseyerek okuyan ve Bediüzzaman Hazretleri’ni Üstad olarak kabul eden mühim bir kesim, ne yazık ki “Nur’a muarız” bu tip şahısların takip ettiği “tarz-ı siyaset”e perestiş etmiş, hatta bir kısmı zebunu olmuş durumdalar. İşte, bizi en ziyade müteessir eden bu umulmadık vaziyet-i acibedir.
Hayatı boyunca hürriyeti, adâleti, meşrûtiyeti ders verip savunan ve “Dindar bir cumhuriyetçi” olan Bediüzzaman Hazretleri’ne “Saltanat” üzerinden vurmaya yeltenen saldırganları, biz de “Hürriyet, adâlet, demokrasi ve cumhuriyet düşmanı” ilân ediyoruz.
* * *
Son olarak, Üstad Bediüzzaman’a yönelik daha evvel yapılmış itham ve iftiralara karşı vermiş olduğumuz bir kısım cevabî yazıların link adresini vererek, şimdilik bir nokta koyalım.
1) Harbî düşman yapmaz bunu
2) Demokrasiye düşman mısınız?
3) Bediüzzaman’ın ortak düşmanları