"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevr ile yüz yıllık hesaplaşma

M. Latif SALİHOĞLU
10 Ağustos 2016, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 10 Ağustos 1920

Koca Osmanlı’nın ve âlem-i İslâmın adeta “idam fermanı” hükmünü taşıyan Sevr Ant­laş­ma­sı, bundan 94 sene evvel bugün (10 Ağustos 1920) imzalandı.

Bu demektir ki, yüz yılın tamamlanmasına, şunun şurasında 4 senelik bir zaman dilimi kaldı.

1923’te Lozan’da rövanşı alınmaya çalışılan Sevr’in, bilumum kalıntı, kırıntı ve tortusuyla birlikte temizlenip tarihin çöplüğüne atılması—inşaallah—yakınlaşmıştır diye düşünüyoruz.

Hâdisenin seyri

Paris yakınlarındaki Sevr (Sèvres) Banliyösünde imzalanan söz konusu antlaşmaya, işgal altındaki Osmanlı hükûmeti delegasyonu ile işgalci (İngiltere, Fransa, İtalya) devletlerin temsilcileri katıldı.

Osmanlı heyetinin başında, "Damat"lıktan başka Osmanlılıkla, hatta İslâmlıkla ciddî bir alâkası bulunmayan, üstelik hem kukla, hem de Frenkmeşrep bir siyasetçi olan Sadrâzam Ferit Paşa vardı.

* * *

O tarihte fizikî ve hukukî olarak da yürürlüğe konulamayan Sevr Antlaşmasına göre, bugünkü Türkiye toprakları bile bölünerek paramparça ediliyordu.

Müslüman Türklere sadece Orta Anadolu'da az bir toprak veriliyor, geri kalan kısımlar işgal güçleri arasında parsellenerek başkalarına taksim ediliyordu. Bu arada, Ermenilere Doğu Anadolu Bölgesi peşkeş edilirken, Kürt nüfusu ise kàle bile alınmıyordu.

Mânevî parçalanma

Sevr plânı, üç sene sonra bu kez Lozan'da tatbik sahasına konulmaya çalışıldı. Türkiye, bu plana göre maddeten değil; lâkin, mânen paramparça edildi. 

Hem orada, hem burada Türkiye heyetinin reislerini bile iğfal eden “Gizli Lozan Ejderhası”, mukaddes değerlerimizin erkânına ilişti; temelini dinamitledi ve bin yıllık İslâm medeniyetini yıkarak milyonlarca insanımızın ebedî hayatını mahvetti.

* * *

Bediüzzaman Hazretleri, Birinci Şuâ'da tefsir ettiği âyetlerin 28.'si, yani Tevbe Sûresi 32. âyetin, bu asra bakan işarî ve remzî mânâsına bakarak hülâsaten şu yorumlarda bulunuyor:

*  Avrupa zâlimleri, Devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle, 1324'te (1908) müthiş bir sûikast plânı yaptılar. Onlara karşı Türkiye hamiyetperverleri de, aynı tarihte Hürriyeti (II. Meşrutiyet) ilân etmeleriyle o plânı akîm bırakmaya çalıştılar.

* Aynı zalimler, maatteessüf, altı-yedi sene sonra (1914), yine aynı sûikast niyetiyle Harb-i Umumî ile netice almaya çalıştılar.

* Harb-i Umumî neticesinde (1918) ve Sevr Muahedesinde (1920) Kur’ân’ın zararına gayet ağır şeraitle kâfirâne fikirlerini icrâ etmek için yine plânlar yaptılar. Bu plânlarını akîm bırakmak için, bu defa Türk milliyetperverleri yeni hükûmet kurup Cumhuriyeti ilân etmekle mukabeleye çalıştılar.

* Şimdi İslâmlar içinde nur–u Kur’ân’a muhalif hâletlerin ekserîsi o suikastlerin ve Sevr Muahedesi gibi gaddarâne muahedelerin vahim neticeleridir. (Şuâlar, s. 619) 

* * *

Yukarıdaki bilgilerden anlıyor ve kanaat getiriyoruz ki, Sevr'in fazlası katmerli bir şekilde Lozan'da karara bağlanmış ve yeni Türkiye bozuk Avrupa'nın muzahrafat çöplüğü haline döndürülmeye çalışılmıştır. 

Evet, zalimler Sevr'in rövanşını Lozan'da aldı. Tıpkı, 1915'te geçemedikleri Çanakkale Boğazını 1918'de ellerini kollarını sallayarak geçmeleri gibi. Tıpkı, işgal yıllarında (1918–22) statüsüne dokunamadıkları Ayasofya'yı 1934'ten sonra mâbed olmaktan çıkartılıp içinde çalım yapa yapa dolaşmaları gibi.

KISA KISA

* Şeyhülislâmın Millî Mücadele aleyhindeki fetvâsının geçersiz olduğunu beyan eden Dârül-Hikmet âzası Bediüzzaman, mukabil bir fetvâ neşrederek Harekât-ı Milliyeye destek verdi. (Bkz: Tulûat)

* Aynı şekilde, Hutûvât-ı Sitte isimli eserini gizlice tabettiren Bediüzzaman, işgalcilere karşı âlimleri, medrese talebelerini ve halkı şuurlandırmaya çalıştı.

* Gariptir, Dürrizâde Abdullah Efendi ile Damat Ferit Paşa, aynı sene (1923) içinde gurbet elde öldü.

* Dürrizâde'nin yerine geçen Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi de, maalesef yine işgalci İngilizlere yakın durdu, hatta İngiliz Muhipleri Cemiyetine dahil oldu. Bir süre mebusluk da yapan M. Sabri Efendi, 1954'te Mısır'da vefât etti.

@salihoglulatif:

DÜŞÜNMEYE DÂVET

İslâma göre "Her işi ehline vermek" gerekmez mi? Aynı şekilde "Her suâli ehline ve muhatabına sormalı" değil miyiz?

Okunma Sayısı: 3498
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Celal can

    29.9.2016 16:04:37

    Cevap soruların içide...şüphesiz ehline verilmeli.mesala akademisyen ve tarihçi kardeşlerimiz bu yazıya ilaveler yaparak takviye etmeli..bizim gibiler daha çok istifade etsin...yada yapmasalarda olur.şahsen sizi ve yeni asyayı ehil olarak kabul etmiş.öyle düşğnüyorum.çünkü Kaynağınız Risalei nur...

  • SAİD HAKTAN

    10.8.2016 14:45:36

    KENDİLERİNDE EHİL KADROLAR YOKTU,EHİL OLANLAR MAKAMLAR TESLİM EDİLDİ.(HİLE İLE HARAM İLE DİPLOMA LANA VEYA İMTİHAN SORULARI ÇALANLAR İSTİSNA) DEVLET YÜKSELMEYE BAŞLAMIŞKEN;HÜKÜMET İLE DİNDAR ÇEVRELERİ BÖYLE ACIMASIZCA SAVAŞA MECBUR EDENLER,ACABA LOZANI,SEVR'İ BAŞIMIZA BELA EDENLERİN TORUNLARI OLMASIN.HANİ OSMANLI KIYAFETİ İLE ARABLARA,ARAB KIYAFETİ İLE OSMANLI ASKERLERİNE SALDIRIP BÜYÜK BİR FİTNE ÇIKARIP OSMANLIYI BAŞ KABUL EDENLERİ AYIRMIŞLARIDI GÖVDEDEN(HALİFELİK MÜESSESESİNDEN) VE İSLAM ALEMİ ŞİMDİ PARAM PARÇA...MÜSLÜMANLAR UYANIK OLMAK ÇARE DEĞİL GİBİ...EN AKILLI OLANLAR BİLE KANDIRILDIM DİYEBİLİYOR...BU ECNEBİ TORUNLARI BİZİ BİRİBİRİMİZE DÜŞÜRMÜŞ OLMASIN...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı