"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sürü mantığını sorgulama zamanı

M. Latif SALİHOĞLU
13 Ocak 2014, Pazartesi
Sürü psikolojisinin hâkim olduğu yerlerde sorgulama yapılamaz, muhakeme yürütülemez; sarf edilen sözler mihenge vurulamaz.

Her şey, her söz tahkiksiz, sorgusuz-suâlsiz şekilde kabul edilir.
Kabul etmeyenler için, önceden tasarlanmış dârağaçları, engizisyon sehpaları var.
Despotlar veya despotik yapılanmalar, muhalif hiçbir fikre tahammül göstermez. Yapıcı da olsa, eleştiriye fırsat tanımaz.
Despotlar ile onların tetikçi ve yalaka takımı, zaman içinde kendilerini çekiç gibi, balyoz gibi görmeye başlar. Kendilerini çekiç gibi zannedince de, karşılarındaki herkesi çivi gibi görmeye başlarlar.
Artık, varın gerisini siz düşünün...
Oysa, siyasî ve sosyal hiçbir dairede muhakemenin önüne engel konulmamalı, sorgulamaya yasak getirilmemeli. Tam aksine, insanî duygu ve kabiliyetleri terakkiye doğru kamçılayan bu hasletlere işlerlik kazandırılmalı.
Aksi halde, toplu yanılmalar, toptan şevksizlikler, moralsizlikler kaçınılmaz hale gelir.
* * *
Öte yandan, sürü psikolojisinin hâkim olduğu yerlerde de, zaman zaman maddî büyük eserlerin vücuda getirilmesi mümkündür.
Meselâ, komünist ve faşist hükümetlerin yapmış olduğu öyle ihtişamlı, debdebeli eserler var ki, seyredince hayret etmemek, bazen de hayran kalmamak elde değil.
Meselenin bu maddî tarafı, bahsimizden hariçtir.
Biz, daha ziyade işin zihnî, fikrî ve manevî anlayış cihetine dikkat nazarlarını çekmek istiyoruz.
Meselâ, şöyle ki: Kitle karşısında hata yapanların söz ve davranışları neden yerinde ve zamanında sorgulanmıyor? Kendi hatalarının binlerce hataya dönüştüğü—itiraflarla da—görüldüğü halde, aynı sorgusuzluk, aynı muhakemesizlik ve dahi aynı sorumsuzluk vaziyeti, niçin hâlâ devam edip gidiyor?
Bunları düşünmek, masaya yatırmak gerekmez mi? Vakti gelmedi mi hâlâ?
Şimdi değilse, ne zaman?

Üç-dört senede nereden nereye...

Bundan üç-dört sene önce, hem de mübarek Ramazan-ı Şerif ayında, memleket baştan başa referandum resimleriyle, afişleriyle, bayraklarıyla donatılmıştı.
2010 senesinin sıcak Ağustos ile oruçlu Eylül ayları, meydanlara çıkan siyasîlerin can sıkıcı düellolarıyla geçirildi.
Referanduma paket halinde sunulan kànunlar üzerinde, neredeyse söylenmedik lâf, yapılmadık kavga kalmadı.
Taraflar ve tarafgirler, “Evet” ile “Hayır”ın arasına dini, imanı, farzı, sünneti, vâcibi, hatta Cennetle Cehennemi koymaktan dahi çekinmediler: “Şöyle yapsan cennetlik, aksini yapsan cehennemliksin” der gibi yaptılar.
Bütün bunlar çok yakın zamanda yaşandığı için, hemen bütün deliller, kaynaklarıyla beraber arşivlerde duruyor.

“Allah’a inandığım gibi…”

Bugünlerde halka hitab ederken, referandum paketindeki HSYK maddesinde açıkça yanıldık, hata ettik diyen Sayın Başbakan, 2010 Eylül’ün inanılması zor, fevkalâde riskli sözler sarf etti.
 Meselâ, 3 Eylül (2010) Cuma günkü Diyarbakır mitinginde söylemiş olduğu ve hemen bütün ajanslara, bütün gazete haberlerine yansıyan, kendim dahi bizzat canlı yayında gözümle görüp kulağımla duyduğum şu sözleri sarf etti: “12 Eylül halk oylaması için verdiğimiz demokrasi mücadelesi ve sizin vereceğiniz ‘Evet’ oyları boşa gitmeyecek; Allah'a inandığım gibi inanıyorum ki, boşa gitmeyecek.”
Bu sözleri duyduğum anda, hafif bir sarsıntı geçirdim. İrkildim. Biraz sükûnet bulduktan sonra da şu noktaları düşünmeye başladım:
1) Bir mü’min, siyasî bir mücadele, hatta boğuşma uğrunda neden dinini, imanını ortaya koyar?
2) Bir dünyevî mesele, nasıl olur da “Allah’a iman” gibi en yüksek bir kudsî hakikatle eşdeğer mânâda ve aynı cümle içinde ifade edilebilir?
3) Neticesi meçhûl ve meşkûk olan bir mesele, nasıl olur ki “Allah’a iman” hakikati ile birlikte aynı cümlede kullanılabiliyor?
4) Acaba diyorum, hakikaten “aşk-ı İslâmiyet”in yerini “aşk-ı siyaset” mi almaya başladı?
5) Kaldı ki, şu referandum meselesi, bir demokrasi mücadelesinden ziyade, bir siyasî ikbal ve menfaat mücadelesidir. Elde edilecek netice, siyasî güce tahvil edilecek.

Hocalar methiye yarışında

Şimdilerde bir çok kimsenin “O günlerde bir yanlışlık yaptık. Allah affetsin. Aşırı gittik. Hata ettik. Gayrımeşrû muhabbet besledik. Şimdi de bu yaptığımızın tokadını yiyoruz...” demesine mukabil, yine de 2010’daki 12 Eylül referandumundan evvel söylenmiş bazı sözleri derhatır etmekte fayda var.
Faydası, siyasî meselelerde hiç olmazsa bundan sonrası için daha dikkatli davranmayı öğretmesi, belki ezber etmesi yönünde...
Kayıtlarda var. Meselâ bir hocaefendi çıkıp âşikâr bir sûrette “Referandumda ‘Evet’ demenin insanî, vicdanî, İslâmî bir vecibe olduğunu” söyledi.
Kezâ, bir başka hoca, işi daha da ileri götürerek, “Evet” demeyi “İnsanî ve ahlâkî farz” derecesine çıkardı.
Hocaların bu tarz “fetvâ”lar verdiğini gören dindar Başbakan ne yaptı? Kampanyanın başını çektiği için olsa gerek, o da işin içine “Allah’a iman” meselesini karıştırmaktan alamadı kendini.
O tarihlerde, bütün bu aşırılıklara şahit olduktan sonra, kendi kendime “Eûzübillâhimineşşeytâni ve’r-referandum” dedim ve referandumla ilgili bir tek yazı yazmamayı tercih ettim.
Evet, arşivlerde konu hakkında yorum ve değerlendirme tarzında bir tek yazım yoktur, bulamazsınız.
Bunun bir başka sebebi de şudur: İnsanlarımız, hatta kardeşlerimiz, “evet-hayır” için gereksiz yere, haksız yere birbirini kırıp rencide ediyordu.
Bugünden geriye doğru baktığımızda daha iyi anlıyoruz ki, hakikaten birbirimizi kırmaya değmezdi.
Şimdilerde, kardeşini kırdığı için pişman olan olana, nedamet eden edene; aşırı gittiği için Allah’tan af dileyen dileyene...
İşte, bu çarpıcı gelişmeye bakarak da olsa, hiç olmazsa bugünlerde yeniden kızışmaya başlayan siyasî kavgalardan kendimizi muhafazaya çalışalım. Bir siyasî fikir veya tercih uğruna kardeşimizi, dostumuzu, ahbabımızı kırmaktan şiddetle kaçınalım.
Bu noktada hassasiyet göstermeyen, tarafgirane davranıp patavatsızlık eden kimse, ileride, belki de pek yakında mahcup düşmekten, yahut büyük vicdan azabı çekmekten kurtulamayacak.
Elhasıl: Selâmet-i kalp ve huzur isteyen, siyaset hatırına tarafgirlik yapmayacak, kardeşini, arkadaşını rencide etmekten uzak duracak, imtina edecek.

Okunma Sayısı: 2631
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim ADEMOĞLU

    13.1.2014 14:45:00

    ’’Sizi bütün kuvvetimle te’min ederim ki: Kanaat ve iktisad; maaştan ziyâde sizin hayatınızı idame ve rızkınızı te’min eder. Bâhusus size verilen o gayr-ı meşrû para, sizden ona mukabil bin kat fazla fiat isteyecek. Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kur’âniyeye sed çekebilir veya fütur verir. Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki; her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz’’.Üstadımıza kulakverince her şey daha iyi anlaşılıyor.Allah selamet versin,akılversin herkese saygılar.

  • ramazan tavşan

    13.1.2014 13:12:00

    hakiki dindar tam bir siyasetçi, hakiki siyasetçi de tam bir dindar olamaz kaidesi burada kendini gösteriyor. çünkü dünyevi menfaatlar için mukaddesatını kullanmakta hiç tereddüt etmiyorlar. böylelerin dine hizmetine allahın ihtiyacı yoktur, gerektiğinde o dinine günahkarları da hizmet ettirir. bunun örekleri çoktur. nedense bizim insanımız siyasetin cazibesinden dolayı ve sorumluluk yüklemediğinden çabuk kapılıyor böyle şeylere. ebedi alemde lazım olacak kıymetli şeyleri, hazır kıymetsiz şeylerle hemen değiştiriyorlar. hazır lezzet aldatıyor.
    bunlar gelişmiş ülkelerde olsalar siyasi arenada iki gün barınamazlar. allah ıslah etsin.

  • Osman YILDIRIM

    13.1.2014 12:24:00

    Evet o günleri şimdiki gibi hatırlıyorum o referanduma sunulan değişiklik adeta kutsal bir metinmiş gibi lanse edildi ve Hayırda hayır yoktur diye sloganlaştırıldı Hayır sözünü kullananların Müslümanlığı sorgulanır olmuştu. Hatta İman ve hizmet kardeşleri arasında bile bu metin üzerinden çok büyük fırtınalar koparıldı ve küskünlükler bile oluşturuldu. Biz o zaman bu fanatikler demiştik ki: Bu işi bu kadar büyütmeyin o refarandum ve değişikliği bu derece abartıp kutsallaştırmayın ama ne fayda öylesine dolduruluşa gelmişlerdi ki ne demek istiyorsunuz yoksa sendemi Hayırcısın diye bizleri ayıplamış hatta azarlamaktan geri durmamışlardı. Ama gelinen noktada bu refarandumun başı ve lideri pozisyonundaki kişi şimdi çıkmış BİZ O ZAMAN YANLIŞ YAPTIK diyebiliyor. Peki o günün fanatiklerinin bugün birlerine bir özür borçları yokmudur acaba bu hakperestliği yaparlar mı diye beklenmektedir. Yani kısacası siyasi faaliyet ve atraksyonların kutsallaştırılarak topluma sunulması hiç de hoş bir davranış olmadığını şimdi herkes ibretle seyretmektedir. O günün fanatikleri birilerinin dolmuşuna binmeyip ortak akılla düşünebilseydiler bugünki duruma düşülmeyecektiler. Ne diyelim Cenab-ı Allah akıl ve basiret ihsan etsin ve siyasi tarafgirlikten bizleri ve ümmet-i Muhammedi beri eylesin inşallah. Selam saygı ve hürmetler.

  • Mustafa GÜRBIYIK

    13.1.2014 11:51:00

    Sürü mantığı,diğer adıyla sürü psikolojisi...
    1.Az okuyup,çok bilmişlerin mantığı...
    2.Araştırmadan,okumadan,altın ile bakırı süzgeçten geçirmeden karar vermeyenlerin mantığı...
    3.Körü körüne biad mantığı...
    4.Şahısların efsaneleştirilmesi sonucu,tabuya dönüşmesi ve her ağzından çıkanın doğru kabul edildiği mantık...(Siyasi parti,cemaat,dernek,başkanlık vb.)
    5.Devlet yaşasın,sen feda et kendini...Senin varlığın devlet için mantığı,
    6.Düşünce oluşturmadan,fikrini söyle(Halbuki düşünmeden,araştırmadan,fikir sahibi olamazsın...Buna da izin vermezler,kınanır ve dışlanırsın)ve sürü olursun elbet...
    7.Medyadan diğer haber kaynaklarından öğrendiklerimiz,buz dağının görünen yüzüdür ki,bunu görmezsin...Çünkü sürüsün...
    8.El nereye,ben de oraya mantığı...
    9.Ben yaptım ve oldu mantığının kabul görmesi ve tepki vermeme teslimiyeti..
    10.O ne yaparsa,doğrudur mantığı...
    12.Gelene ağam,gidene paşam mantığı...
    13.Köprüyü geçinceye kadar takiyye yap mantığı...
    14.Risale-i Nur’lardan 4. meseleyi hazmedemeden,geniş dairelerde yatıp-kalkmanın etkisi ile uydum kalabalığa mantığı...
    15.Karakter erozyonu,kimlik oluşturamamanın sonucu...
    16.Hayatın her yaşanan karesinde,ezilmenin sonucu,pasifize olma sonucunun mantığı...
    17.Hakkını arayıp da,hayal kırıklığına uğramanın sonucu,boşver mantığı...
    18.herşeyi büyüklerim,abilerim,şeyhim,bakanım,müdürüm,şefim,başbakanım,milletvekilim vb. bilir mantığı...
    19.8 ve 12 yıllık eğitimde yüzbinlerce öğretmenin görüşü alınmadı ve onların dışında herkes konuştu..Siz sürüsünüz,ben ne dersem o olur,konuyu bilmesem de diyenlerin bakış açısındaki toplulukların hali...
    20.İtiraz istemiyorum,diyen anne-baba ve diğer amirlerin bireye bakış açısı...

    Ve yüzlerce nedenden kaynaklanan arızalar ve bakış açılarının sonucu,işte sürü mantığı oluşuyor haliyle...Bireyin eğitilmediği...bireyin okumadığı...bireyin biata alıştırıldığı...bireyin pasifize edildiği ve her türlü yolla uyutulup,ona verilen ad:-sürüsün sen...Sürü mantığı,art niyetlilerin,egosu şişmişlerin,nefsi firavunlaşmışların,istişare ve meşvereti tanımayanların sevdiği mantıktır vesselam...

    selam ve muhabbetlerimle...

  • metin

    13.1.2014 11:24:00

    Değerli abicim.Referandumda boykot eden bir kişi olarak ne kadar isabet ettiğimi sizin şu yazınızı okuyunca daha iyi anladım.Allah razı olsun.Büyüklerim 12 Eylül 1980 den sonraki anayasaya nasıl evet demediyse bende aynısını yaptım.Tabi ki ölçüm Risale-i Nur’daki içtimai ve siyasi meselelerdir.
    Allah kaleminize kuvvet versin.

  • Garib Doğu

    13.1.2014 07:44:00

    Sürü mantığı diyorsunuz ama, bu sürü mantığından da öte bir şey.Bu mantıkla ilgili zihnime gelenleri yazarsam çok incitici olur diye yazmıyorum.Ama çok feci bir haleti ruhiye içinde olduğumuz kesin.Düşünün.Üstadımız gibi bir dahi diyorki benim sözlerimide mihengin süzgecinden geçirin öyle kabul edin.Burada mihenk ayet ve hadislerdir.Üstadımız, ciddi bir muhakeme , muhaseye ve dikkatlı davranmaya bir davet ediyor.Ve çarşıda çok silik gezen sözlerden bahsediyor Üstadımız.Özellikle siyaset çarşısında...En fazla ihtiyatla kabul etmemiz gereken siyasilerin sözleri olmasına rağmen,maalesef çoğu zaman hiçbir süzgece tabi tutmadan kabul ediyoruz. Çok açık yanlışlarında bile hikmet arıyoruz.Silik söz;kıymetsiz,değersiz,dengesiz,ölçüsüz,zamansız, v.s.İşte bu evsafta olan sözleri mihenge vurmadan almayın diyor manevi tabib...Alırsak ne mi olur? Makalenin içinde geçen saçmalıklar,dengesizlikler,ölçüsüzlükler zuhur eder,bunlar sahibini mahcup ettiği gibi toplumuda kaoslara sürükler.Bugünkü manzara bu mantığın sonucudur.Siyasi dengesizlikler,tarafgirlikler,saçmalılklar artık yakamızı bırakmalı,akıl,mantık,muhakeme,ilim ve ölçüler hayatımıza hakim olmalı vesselam...Yazı ciddi bir hatırlatma ve ikazı barındırıyor.Ciddi bir muhakeme ve muhasebeye sevkediyor.Hafızayı tazeliyerek yanlışları önümüze seriyor.Doğruları ve istikameti gösteriyor.Maşaallah,Barekellah...

  • Sezai Mumcu

    13.1.2014 02:27:00

    Kiyamet hacilardan hocalardan kopacak diyorlardi bunda hakikat payi var!

    Islam Dini’ni dünya hayatini imtehan olarak idrak ve asil menzilini ahiret bilmek icin degil de kirli, süflî gecici emmellerine alet edenlere aldanmaktan Allah’a siginirim.

    Hz. Isa AS Süleyman (AS) Mabedini dünya ticarethanesine cevirenlerin tezgahlarini öfkeyle devirirken ve biz bunu din adamlarinin pesinden gittigimiz icin yapiyoruz diyenlere ( Din adamlarinin (ahirete müteallik) söyledigini yapin ama (dünya icin) yaptiklarini yapmayin) demistir.

    Yani, falanci haci efendi filanci hoca efendinin yaptigini yapmayin. Kur’an tefsirini bile sadelestirme bahanesiyle tahrif ettirebilirler! Essebebü kelfail sirrinca sadelestirme ile tahrife kapi acmak da tahrif etmis gibi ayni yola gelecektir.

  • aykut sak

    13.1.2014 00:32:00

    Selamun aleykum Mevlıt Kandlımızın sabahı hayırlara vesıle olur ınşallah Bızlere taş atanlara bız guller atalım ınşallah ne kadar doğru ve ısabetlı yazıyorsunuz harşey meydanda Latıf hocam Dualarımız sızınle Selamlarımla

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı