"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yalan yere yaranma yarışı

M. Latif SALİHOĞLU
09 Eylül 2017, Cumartesi
Kemalist, ya da Atatürkçü diye geçinenlerin çoğu, ne hikmetse, gözümün önünde bir yalancı sahtekâr sûretinde canlanıyor.

Bunun sebebini düşünüyor ve acaba şu tablodan dolayı olabilir mi diyorum:

* Eskiden mebzul miktarda piyasada görünen komünist ve sosyalist, yani “solcu-devrimci” fikirli kimseler “Atatürkçülük” kisvesi ile ortalıkta at koşturuyordu.

* Türkçü-Turancı geçinen ırkçılar, doksan küsur yıldır Atatürkçülüğü dillerinden hiç düşürmüyor.

* Din ve mukaddesattan hiç hazzetmeyen laikperest yobazlar (hatta bir kısım ateistler), Atatürkçülüğü kendilerine hem siper, hem sığınak olarak kullanırlar.

* Darbeciler ve cuntacıların en şirret maskesi, şüphesiz her dönemde Atatürkçülük olmuştur.

* Hz. Ali’nin dâvasını anlamaktan bile âciz ve gafil durumdaki Alevilerin çoğu, özellikle Dersim Katliâmından sonra Atatürkçü geçinmeye başladılar. (Bu riyâkârlığın, kökeni 1400 yıl öncesine dayanan “Alevilik” ile ne ilgisi varsa?..)

* Şimdiye kadar karşılaştığımız Kur’ân kursu ve başörtüsü düşmanlarının hemen tamamı, kendini Kemalist veya “M. Kemal’in askerleri” diye etiketleyip öyle lanse etmeye çalışmıştır.

* Ve, özellikle son zamanlarda “dindar” diye geçinen, ama bize göre gerçekte “dinci” olan irili-ufaklı kişi ve zümrelerin “Atatürkçülük” maskesiyle yaptıkları yaranma yarışı...

Sanırım, en sırıtkan, en iğrenç ve en tiksindirici olanı da, bu en sondaki “Atatürkçülük” taslamasıdır.

Eskiden yoktu böyle bir durum. Dindar görünümlü olarak, sadece Ordunun başı Fevzi Çakmak ile Diyanetin Rıfat Börekçi (Bu arada, ikisi de Nakşî) vardı, Kemalist geçinen-görünen kişiler olarak.

Demek ki, günümüzde aynı damar tekrar canlandı ve günümüz versiyonları, diğer bütün yaranmacıları adeta geride bırakırcasına yarışı önde götürmeye çalışıyorlar.

Bu iğrenç yarışmacılar, M. Kemal’e her türlü mukaddes sıfatı yakıştırmaktan geri durmadıkları gibi, yalanlarını ifşa edenlere de herlü hakareti revâ görmekten de imtina etmiyorlar.

Oysa, bu tarz davranışlar, fikren âciz hatta müflis olan kişi ve zümrelerin işidir. Ancak onlara yaraşır ve yakışır.

Bu durum, bize 7-8 sene evvel gündeme gelen belgesel “Mustafa” filmi dolayısıyla yapılan tartışmaları da hatırlattı.

O tarihte, filmi yayına hazırlayan Can Dündar’ın üzerine giden Kemalistler, içki içen M. Kemal’in niçin dindar biri olarak gösterilmediğine adeta ateş püskürüyorlardı.

Şimdi, o günlerde yazdığımız yazının kısacık bir hülâsasını takdim edelim.

“Mustafa” belgeseli

Bir şahsı olduğundan farklı gösterme çabası, ciddiyetsizlik olduğu kadar, aynı zamanda kişilik zaafının bir göstergesidir.

Vakur ve dürüst kimse, birilerine sığınma ihtiyacını duymaz. Birilerine yaranmak için yalakalık yapmaz. Bukalemun gibi davranmaya, takiyyecilik yapmaya tenezzül etmez.

İrade terbiyesi görmüş karakter sahibi kimse, bir şahıstan bahsederken, onu olduğu gibi anlatmaya çalışır. Tesir icra etmiş şahısları olduğundan eksik, ya da fazla göstermek gibi dengesizlikler sergilemez.

Fakat ne yazık ki, çevremizde bile bile ve göz göre göre yalakalık adına meddahlık, takiyyecilik yapan kimseleri görmekteyiz.

Hele, bu kimselerin dindar görünmeleri ve bu işi din nâmına yapıyormuş gibi heveslenmeleri, tam bir traji komik tablosu teşkil ediyor.

Bizim gibi sizler de çevrenizde az çok şu tabloyu görüyor ve şahit oluyorsunuz: Bazı din kardeşlerimiz, tutturmuş canhıraş bir şekilde M. Kemal'in ne kadar dindar bir kimse olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Bazıları bilmeden yapıyor bu tehlikeli meddahlığı, bazıları ise takiyyeciliği adeta meslek ve alışkanlık haline getirmişcesine sürdürüyor bu işgüzarlığı.

* * *

Ne garip bir durum ki, M. Kemal'i dindar gösterme furyası, 12 Eylül (1980) darbesinden sonra başladı. Evet, bu şaklabanlık 12 Eylül zihniyetinin bir mahsulü...

Maalesef, bu şaklabanlık trendi o günden bu yana artarak devam ediyor. Hem, öyle bir şiddette devam ediyor ki, Can Dündar gibi "Gerçek Mustafa"dan söz edenleri aforoz edecek kadar azgınlaşabiliyor.

M. Kemal'i dindar gösterme çabası hız kesmeden devam ededursun, hemen akabinde ise, Atatürkçülüğü dindarların omuzları üzerinde yaşatma merhalesine geçildi.

Burada şahıs, gazete, dergi, kitap ismi vermek istemiyoruz. Fakat, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Ortada çok fenâ bir aldanış hali var. Kemalistleri aldatıyoruz diyen takiyyeci dindanların aldanışı...

***

@salihoglulatif:

Zâhiren bir terslik, bir aksilikle karşılaşınca, hemen kızıp sinirlenme; küplere binme! Ne mâlum, terslikle bir hikmet ve o aksilikte bir doğruluk payı olmadığı?

Okunma Sayısı: 4131
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kurdela

    9.9.2017 19:07:55

    Sahtekarlık her zaman kendini gizleyecek,maskelere ihtiyaç duyar.Tek amaçları çıkar ve menfaatleridir .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı