"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yara kapanmadı...

M. Latif SALİHOĞLU
07 Mart 2018, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ 7 Mart 1920-1927

Millî Mücadele Hareketi başladıktan kısa bir süre sonra (1920'de) “vatan hainleri”nin cezalandırılması için kurulan, sayısız mâsum vatandaş hakkında idam kararı veren meşhûr İstiklâl Mahkemeleri, Millet Meclisi’nin 7 Mart 1927 tarihli kararıyla nihayet kapatılmış oldu.

Tarihimizin bu en kanlı, en zalim mahkemesi kapatıldı kapatılmasına da, açmış olduğu derin yaralar kapanmadı ve kapanacak gibi değil. Zira, aradan 90 yıllık bir süre geçmiş olmasına rağmen, İstiklâl Mahkemeleri’nin kayıtları ve özellikle karar arşivi, serbest araştırmacılar için hâlâ kapalı. Hatta, araştırma yolu üzerinde gayet haşin, sert, soğuk ve adeta aşılmaz bir duvar gibi duruyor.

Bu kısa değerlendirmelerden sonra, şimdi de söz konusu mahkemelerin mahiyetini biraz daha yakından tanımaya çalışalım.

* * *

Hemen her türlü yetki ve imtiyaza sahip bir mahkeme olarak ihdas edilen İstiklâl Mahkemeleri, yedi yıllık zaman zarfında vermiş olduğu dehşetli idam kararlarının yanı sıra, ayrıca merkezde görev yapan Aliler’i ile de meşhûrdur: Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Necip Ali.

Bu imtiyazlı mahkemenin merkezi Ankara idi. Ancak, daha sonra başka vilayetlerde de bunun şubeleri kuruldu. Zaman içinde yekûn sayısı on beşi buldu.

Evet, 1920'de kurulan ve bilhassa 1924'ten itibaren mahiyet değiştirerek tâ 1927'ye kadar icraatını bilfiil sürdüren İstiklâl Mahkemeleri’nin bilineni kadar, şüphesiz bilinmeyen yönleri de var. Daha çok teknik mahiyetteki bazı bilinenleri yukarıda sıraladık. Bunlar o kadar da önemli değil aslında.

Bu mahkemelerle ilgili en mühim nokta, karar ve infazların bilânçosunu gösterecek olan sayım-doküm rakamları ile bunların delil ve ispatı mahiyetindeki “resmî belgeler”dir.

Düşünün ki, aradan 90 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, o bilgi ve belgelere bir türlü ulaşılamıyor. Özellikle de 1924'ten sonraki dokümanlara...

Sahi, yakın tarihimizin bu önemli safhası neden aydınlatılamıyor, neden karanlıkta bırakılmaya ısrar ve inatla devam ediliyor?

* * *

Bu mahkemelerin İstiklâl Harbi esnasındaki tutumunu, savaş şartlarında vermiş olduğu kararların mantığını az-çok anlamak mümkün: Asker kaçaklarını tedip etmek, elverişli olanları düzenli orduya katmak, vatana–millete ihanet edenleri cezalandırmak, vesaire...

1923'e kadar süren bu safhayı anlamak kolay. Peki, ya ondan sonrası için ne demeli?

İşgal bitmiş, düşman gitmiş, tehlike bertaraf edilmişken, kendi öz vatandaşımıza hâlâ hain muamelesi revâ görülüyor olmalı ki, idam gibi en ağır cezalara çarptırılıyorlar.

Bu mahkemelerin idam gerekçesine bakıldığında ise, "Devrimlere karşı gelmek" suçunun (!) ön plana çıktığı görülüyor.

Meselâ, şapka/sarık gibi kılık-kıyafetle ilgili bir meselede, insanlarımızın bu mahkemelere sevk edildiğine ve en ağır cezalara çarptırıldığına dair inkâr edilmez bilgiler, belgeler var.

* * *

Yakın tarihte, halktan pekçok insanımıza reva görülen ağır ceza ve idamların ötesinde, ayrıca toplu halde kurşuna dizme ve katliâm hadiseleri yaşanmış. Meselâ, 1925'te Muş'ta ve Erzurum'da camiye sığınanların üzerine yaylım ateşinin açılması gibi. (Daha sonraki yıllarda, benzer uygulamalar Dersim Hadisesi hengâmesinde de vuku buldu.)

Bütün bu hadiselerin cereyan şekli ve kronolojik periyodu az-çok bilinmesine rağmen, söz konusu cinayetlerin temelde hangi gerekçe ile ve hangi akla hizmet için yapıldığı pek bilinemiyor; bilinenler de anlatılamıyor, yeterince izah edilemiyor. 

Hâsılı, 1918-22 arasında yaşanmış olan İstiklâl Harbi’ni en ince detayına varıncaya kadar bilen, hiç olmazsa bilmek için resmî engellere takılmayan insanımız, nedense 1924-27 yıllarına damgasını vurmuş İstiklâl Mahkemeleri’nin cahili olmaya adeta mahkûm edilmiş durumda. Bu bir handikaptır, bir tenakuzdur; hiç olmazsa, yeni nesillerin bundan kurtarılması lâzım.

***

@salihoglulatif:

Trol ve Troliçeler, her yerde tehlikeli. Truva Atları içinde gelenler, en tehlikeli. Bu işte itibarlı kişilerin kullanılması ise, tehlikenin daniskası... Zira, sâfi zihinli mübarekler, en çok bu tarz kimselere aldanıyor. 12 Eylül Darbesinden sonraki aldanışların çoğu bu güzergâhta yaşanıyor.

Okunma Sayısı: 4605
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı