"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçinde ‘Hak ve hürriyet” geçen bir yazı

M. Said ZEKİ
04 Şubat 2019, Pazartesi
Merak ettim; arama motoru Google'a, içinde hak ve hürriyet geçen kelimeleri sordum. Bana, '0,28 saniyede yaklaşık 9.490.000 sonuç bulundu' dedi!

Sadece bir arama motorunda ve Türkçe'de bu kadar ise; bütün dünya dillerinde aransa ne kadar kelime çıkar siz tahayyül ediniz! Hak ve hürriyetle ilgili neler yazılıp çiziliyor, ne 'rüya'lar görülüyor, ne mücadeleler veriliyor yeryüzünde. Tarihin her döneminde devam eden bir mücadele. Makaleler, romanlar, hikâyeler, besteler, destanlar...

EY HÜRRİYET!

Risale-i Nur Külliyatı bir bakıma; baştan sona bir hürriyet manifestosudur. 'Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam' diyen müellifinin hayatı ise bir hürriyet destanıdır.

“Ey hürriyet-i Şer'î! Öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir sâdâ ile çağırıyorsun ki, benim gibi bir bedeviyi tabakat-ı gaflet altında yatmışken uyandırıyorsun. Sen olmasaydın, ben ve umum millet, zindanı esarette kalacaktık.”

HÜRRİYET DOĞUŞTAN KAZANILIR

İslâma göre hak ve hürriyet; doğuştan elde edilmektedir ve otorite ile birlikte ele alınmaktadır. Yegâne otorite olan Allah, mutlak hürriyet sahibidir ve mutlak hürriyet sahibi olan Zat ancak hürriyet bahşedebilir. Bu sebeple İslâm anlayışında hürriyet, mutlak otorite olan Allah’a bağlılıkla elde edilir. 'İnsanlar hür olsalar da; yine abdullah' olmalarının bir vechesi budur.

Cenab-ı Hak tarafından insanlara verilen benlik ve hürriyet duygusu, Allah'ı tanımak, uluhiyet sıfatlarını anlamak, fehmetmek üzere bir vâhid-i kıyasî vazifesini görüyor. Zira en öncelikli hak; o hakkı vereni tanımak ve bilmek ve teşekkür etmektir. Akıl, kalp, ruh, şehvet, öfke gibi binlerce duygularla donatılan insan, kendisini ve Yaratıcısını tanımak; verilenleri emanet şuuruyla yerli yerinde kullanmakla mükelleftir. Bu açıdan hürleşmek, özünü gürleştirmektir.

ŞEHVETİN ESARETİNDEN KURTULMAK

İmam Gazali'ye göre “Hürriyet, şehvetin esaretinden ve dünya sıkıntılarından kurtulup meleklere benzeyerek şehvet ve dünyayı kendi iradesi altına almaktır.”

İnsan “kanunu İlâhiye itaat etme şartıyla serbesttir, gezebilir. Fakat başkasının hürriyetini bozmamak gerektir ve şarttır” Bediüzzaman, insanın heva ve hevesine kapılmasını ve bunun hürriyet diye algılanmasını doğru bulmaz ve böyle bir hürriyetin, hayvanî bir hürriyet olduğunu ifade eder.

“Zira; nazenin hürriyet, âdab-ı Şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır”.

NAZENİN HÜRRİYET

“Hürriyet-i umumî efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe'ni odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.”

Yani toplumdaki her ferd hür olursa, umumî bir hürriyet olur. Sadece bazı azınlıkların hür olması değil; toplumda yaşayan herkesin hür olmasını ifade eder. Hürriyet en küçük ferde kadar inebilmelidir. Yoksa sadece bazılara hürriyet, gerçek hürriyet değildir.

‘SADECE KENDİNE DEMOKRAT!’

'Sadece kendine demokrat' olanlar dün de vardı; bu gün de var, yarın da olacak gibi gözüküyor. Demek hürriyet, ne kendine ne de başkasına zarar vermemek, şeriatın emirleriyle onu edeplendirip ve güzelleştirmek ve sadece bir kesimin değil herkesin hakkını muhafaza etmektir.

Doğu düşünce dünyasında kimileri hürriyeti, Cehenneme lâyık, 'gâvur icadı' olarak telâkki ederken; Bediüzzaman 'Rahmanın atiyyesi', Allah'ın bir lütfu olarak görür. Batı dünyasında ise hürriyet kavramı, genellikle insan merkezli olduğu için görecelidir. Hürriyet kavramı, nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza göre, yeni bir anlam kazanabilmektedir. Bu gerçeğe işaret eden Abraham Lincoln, “koyunu kurdun ağzından kurtaran çoban, kurdun gözünde hürriyet düşmanı, koyunun gözünde hürriyet kahramanıdır” der. Bazı ülkelere 'demokrasi ve hürriyet getirme' adı altında, işlenen zulümler hâlâ hafızalarda tazedir. Kime göre; kimler zalim ve kimler hürriyet kahramanı! Ancak kötü örnekler emsal olamaz. Her yerde olduğu gibi Batıda da; iyi ve kötünün mücadelesi devam ediyor.

HERKES ŞAHANE SERBEST OLSUN!

“Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve tedipten başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şâhâne serbest olsun. 'Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.' (Âl-i İmrân Sûresi, 64) nehyinin sırrına mazhar olsun.”

Doğu batı ayırımı yapmadan, insanlık olarak hak ve hürriyeti doğru anlayıp, doğru uygulamamız lâzım. Zulüm her yerde zulümdür. Hak ve hürriyet ise her yerde güzeldir. İnsanlık olarak, bazılarımız siyasî istibdattan muzdarip olurken, bazılarımız nefsin istibdadından muzdaribiz. Bulaşıcı hastalık gibi istibdat her yere sirayet ediyor.

HÜRRİYET DİLENİLMEZ!

İnsanlığın huzur ve barışını istiyorsak; siyasî, ilmî, nefsî her türlü istibdattan kurtularak, hak ve hürriyetlere sahip çıkmak için daha çok çaba göstermemiz lâzım. Çünkü dünyamızın buna çok ihtiyacı var.

Çünkü “Hürriyet bir fetihtir, başkalarından dilenilemez.”

Okunma Sayısı: 1834
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı