"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zaafiyet yok yola devam

Mehmed KILIFOĞLU
14 Ekim 2015, Çarşamba
Patlama haberinin duyulmasından hemen sonra, olaya ilişkin henüz hiçbir şey net değilken, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’ndan gelen açıklamalar şu şekildeydi: “Biliyorsunuz daha önce Diyarbakır’da seçimlerden önce sırf barajı aşsın diye, mağdur görünsünler diye böyle bir provokatif eylem yapıldı. Aynı filmi biz Diyarbakır’da gördük, başka yerde gördük” dedi.

Bakan Eroğlu’na göre, bu işler onların oy devşirmek için yaptıkları kendi iç işleri...

Bu güne kadar Diyarbakır’daki terör saldırısı ile ilgili İçişleri Bakanından ve bu terör olaylarını araştıran savcılardan bu iddia benzeri bir bilgi gelmezken, Diyarbakır’daki terör saldırısı hâlâ net olarak henüz çözülememiş, fakat okların IŞİD’İ gösterdiği biliniyorken; Orman Bakanı’nın bile bile kamuoyuna böyle yanlış bir bilgi vermesi korkunç bir şey. Orman Bakanı olayı bir anda tek başına çözüp; İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü gibi açıklama yapabiliyor. Orman Bakanı’na göre, HDP’liler daha fazla oy alabilmek için birbirlerini öldürüyorlarmış. Bunun % 100 delilleri bulunup ispatlanmadan böyle bir açıklama yapılabilir mi? İnsanlıktan bu kadar mı nasibiniz gitti? Gözünüzü bu kadar mı oy bürüdü? Hakikaten pes yani. 

2002’de iktidara ilk geldiklerinde, “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa gelin hesabını bizden sorun” diyerek, güya Hz. Ömer’in adaletine benzeme iddiasında bulunuyorlardı. 2015’de terör saldırısında kuzuyu geçtik, 100’ü aşkın insanımız paramparça olurken, “Herhangi bir güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünmüyoruz” demekten çekinmiyorlar. Yani bizden hesap sormayın. O zaman sormak lâzım; “Hesap sorma hakkımız, yalnızca kuzularla mı sınırlı, insanlar bu hesap sorma alanına girmiyor mu?” 

İçişleri Bakanı patlamada “Emniyet zaafiyeti olduğunu düşünmüyorum” ifadesiyle, “biz yalnızca kuzu güvenliğine bakarız, bir de bu kuzunun da Fırat’ın kenarında olması gerekir” mi demek istiyor? 

13 yılda geldiğiniz nokta bu mudur yani? Yüzü aşkın insanımız paramparça olduğuna göre, ortada bir zaafiyetin olduğu çok açık. Şayet İçişleri Bakanı’na göre güvenlik zaafiyeti yoksa; ne tip bir zaafiyet olduğunu da söyleyebilirler mi acaba?   

Cumhuriyet tarihinin en acı terör saldırısı gerçekleşiyor, İçişleri Bakanı “zaafiyet yok” diyor. Zaafiyet olması için daha kaç kişinin ölmesi gerekirdi? Belki de bir kuzuyla kaybettik zaafiyet olayını. Yüzü aşkın insan kaybının yanına bir kuzu eklenseydi, o zaman belki de zaafiyet olduğunu kabul edeceklerdi. MİT merkezine 3 km, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 1 km mesafede vuku bulan bu terör saldırısında güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünmüyorum demek, Mehmet Barlas gibi, “Biz Ortadoğu’da yaşıyoruz, bu patlamalar bu işin doğasında var” demek anlamına mı geliyor? Allah (cc) muhafaza, bundan sonraki her patlamayı da normal karşılayalım öyle mi? Günahınız tevbenizden büyük. Halbuki yaklaşımınız, “Ortada bir zaafiyetin olduğu muhakkak. Zaafiyetin nerede olduğunu araştırıp bulacağız ve bu zaafiyeti bir daha olmamak üzere önleyeceğiz” şeklinde olmalıydı. 

“Herhangi bir güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünmüyoruz”. Düşünmeyen kim? Siz. Yani size göre. Yani izafiyet. Sayın İçişleri Bakanı, bu işin bana göre, bize göresi mi olur? Ortada acı bir sonuç var. Kafanızı kuma soktuğunuzda, yani bize göre güvenlik zaafiyeti yok dediğinizde, zaafiyet yok güvenlik var olacak öyle mi? Hayır asla öyle değil. Çünkü zaafiyet izafî değildir, zaafiyet izafiyetle tarif edilemez; çünkü acı sonuçlara tabidir. Olaylar sonuçlara göre tanımlanır. Ayrıca, zaafiyet yoksa acziyet vardır. Olayı biraz belirginleştirelim. Rakip takım gol atmış. Siz diyorsunuz ki “Takım olarak bizim zaafiyetimiz yoktu, ama adamlar gelip golü attılar. Yani adamlar bizden üstünler.” Bunun anlamı, istedikleri anda gelip ellerini kollarını sallaya sallaya gol atabilirler. Bu yaklaşım çok daha tehlikeli bir şey. Bunun anlamı zaafiyet yok, acziyet var demektir. Hatanızı kabul edip zaafiyetinizi giderebilirsiniz, ama acziyetinizi nasıl gidereceksiniz? Zaafiyet, yani hatamız yok diyen bir zihniyete nasıl can ve mal güvenliğimizi emanet edeceğiz?

Yüzden fazla insanımız vefat etti, ama hâlâ demek istediğiniz, “no zaafiyet, yes izafiyet, yes acziyet, oldu bir kere üzerinize afiyet” ise, bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Kimseyi istifaya dâvet etmek haddim değil, ancak demokrasi geleneklerinde, gerek İçişleri Bakanı’nın acziyet anlamına gelen açıklamaları, gerek Orman ve Su İşleri Bakanı’nın skandal sözlerinin bir sonucu olurdu. Kimse oturduğu koltuğa zamkla yapışmak zorunda değil. Siyasî onurun da bir geleneği ve gereği vardır. Bu gereğin yerine getirilmesi, yüzden fazla canı geri getirmez, ama birileri faturayı üzerine aldı nev’inden, ülkenin hâlâ bir onuru olduğunu yaralı gönüllere hatırlatır. Hiç kimsenin hiçbir sorumluluğu üstlenmediği herkesin sorumsuz olduğu bir düzen olabilir mi? Bu ne biçim bir iştir?

Okunma Sayısı: 1760
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    14.10.2015 21:03:00

    HZ.ÖMER RAH.bahseden insan onu emsal alan insan MESULİYETTEN kaçamaz.'Diclenin kıyısında bir koyunu kurt kapsa,ALLAH a nasıl hesap veririm,diyen HZ.ÖMER RH.nerede riya,yalan-dolan ve haramlarla,israflarla,zinayı kolaylaştırp,faizi müslümanın her hanesine sokan zihniyet aynı kefeye konarmı.Elbette zaafiyet yok diyecekler,ama halkın gözüne şirin gözükmek,ve masumları günah keçisi ilan ederek kurtulmak mümkün olacak.MİLLETİ saf zanneden asıl ALIK onlardır.

  • Halis

    14.10.2015 08:22:15

    Hiç kimsenin hiçbir sorumluluğu üstlenmediği herkesin sorumsuz olduğu bir düzen olabilir mi? Bu ne biçim bir iştir? cümlesi hakikaten can alıcı. Bu ülke sahipsiz anlamına geliyor. Hiç kimse hiçbir şey için sorumluluk kabul etmiyor. Hakikaten böyle devlet mi olur?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı