"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kimin zihni daha berrak?

Mehmet KARA
09 Mayıs 2015, Cumartesi
Siyasette seçimle ilgisi olmayan garip ve ilginç bir tartışma yaşanıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun Hükümet-Cemaat kavgası başlamadan birkaç ay önce Pensilvanya’da Gülen’le görüşmesinin ortaya çıkmasından sonra, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Davutoğlu arasındaki söz düellosu ibretlik bir hâl aldı. Davutoğlu, Gülen’le yaptığı görüşmeden Gül’ün haberinin olduğunu söylemişti. Gül, bunu ânında yalanlamış ve görüşmeden haberinin olmadığını söylemişti. Davutoğlu buna karşılık, “Zihnim Berrak. Abdullah Gül’ü bilgilendirdim” açıklaması yapmıştı. Gül de buna “Benim de zihnim berrak, görüşmeyi öğrenince rahatsız oldum, unutmam imkânsız” şeklinde karşılık vermişti. Bu söz düellosu 1-2 gün de olan bir hadise…

Bütün bu sözlerden sonra Gül, “Benim için artık bitti” diyerek tartışmaya son noktayı koysa da, bu uzun süre tartışılacak bir konu. 

Kamuoyu “Kimin zihni daha berrak? Kim doğru, kim yalan söylüyor?” diye düşünürken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç öyle bir değerlendirme yaptı ki, evlere şenlik. “Sayın Başbakanımızın sözleri mutlaka doğrudur. Sayın 11. Cumhurbaşkanımızın sözleri de mutlaka doğrudur…” dedi, ama kimse bir şey anlamadı tabiî…

Yani düelloyu şöyle özetleyebiliriz. Gül Davutoğlu’nu, Davutoğlu Gül’ü yalanladı. Sonra Gül, Davutoğlu’nu tekrar yalanladı. Arınç ise ikisini doğruladı… Şimdi çıkın işin içinden bakalım. İki sözden hangisi doğru, hangisi yalan… “Mutlak doğru” hangisinin sözleri… Birisi de çıkıp bunu açıklamalı…

DÜŞÜNDÜRÜCÜ!!!

Seçimler yaklaşırken, seçim güvenliğinin tartışması gerçekten düşündürücü. Geçtiğimiz mahallî seçimlerde elektriklerin kesilmesi “trafoya kedi girdi” şekilde savunulurken, seçimin adil yapmadığı ve seçim güvenilirliğini gündeme gelmişti. 

Araştırmacı-yazar Tarhan Erdem’in, “seçimin güvenliğinin siyasal felâket doğuracak bir tehditle karşı karşıya olduğunu” söylemesi ile yapılan bir araştırmayı yan yana koyduğumuzda 7 Haziran genel seçimleri için bu endişeleri daha çok artırıyor.

“Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikler”i başlıklı araştırmadan çıkan sonuçlara göre millet seçimlerin “adil” olmayacağına inanıyor. 49 ilde iki binden fazla kişinin katıldığı araştırmaya göre, seçimin adil bir şekilde yapılmayacağına inananların oranı yüzde 43’e çıkmış. Araştırma sonuçlarına göre 2007’de yüzde 28, 2011’de yüzde 30 düzeyinde olan “seçimler adil olmayacak” diyenlerin oranı 2015’te yüzde 43’e çıkıyor. “Seçimler adil olacak” diyenler de 2007’de yüzde 70, 2011’de yüzde 57 iken 2015’te yüzde 48’e düşmüş. “Tam anlamıyla adil olacaktır” diyenlerin oranı ise sadece yüzde 25…

Bu sonuçlara göre başta ülkeyi yönetenlerin ve Yüksek Seçim Kurulu’nun oturup “7 senede bu kadar güvensizlik nasıl arttı? Halkımız neden böyle düşünüyor?” diye kendilerine sormaları gerekiyor mu?

Bunun yanında araştırmada bir de, son bir yılda ekonominin kötüye gittiğine inananların oranında ciddî bir artış var. Başkanlık sistemine verilen destek ise sadece yüzde 27. Bu üç konuyu biraz düşünmek gerekmez mi?

DİN ÜZERİNDEN YAPILAN SİYASET...

Din ve dinî değerler üzerine yapılan siyasetin dine ne kadar büyük zarar verdiğini bu seçimde bir kez daha görüyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan en son olarak Siirt ve Mardin’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı Kürtçe Kur’ân-ı Kerîm’i alıp meydandaki vatandaşlara göstermesi, diğer siyasetçiler tarafından da bunun eleştirilmesi “bu zararı” bir kez daha gündeme getirdi.

Kılıçdaroğlu’nun, “Kenan Evren gibi Kur’ân-ı Kerîm’i istismar yapıyor” eleştirisini, “Kılıçdaroğlu ben Kur’ân’la büyüdüm, Kur’ân ile yaşıyorum. Onu sen kendine söyle. Kendi şahsında Kur’ân’ın yerinin ne olduğu malûm” diye cevaplıyor. 

Peşinden Kılıçdaroğlu buna cevap verirken, “Kur’ân ile büyüse, hırsızlığın haram kılındığını bilmez mi” diye eleştirisini sürdürüyor.

İşte bu tartışma bile başlı başına din adına siyasetin ne kadar zararlı olduğunu gösteriyor. Mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’i siyasî tartışmaların içine sokuluyor. 

Kur’ân başta olmak üzere son günlerde Peygamberimiz (asm), Kâbe, başörtüsü siyasetin polemik konusu yapıldığını da buraya eklemek gerekiyor.

Bırakın artık din üzerinden siyaset yapmayı sayın genel başkanlar. Siz vaatlerinizi ortaya koyun, icraatlarınızı anlatın. Vatandaşı rahatlatacak ne gibi ekonomik tedbirleriniz var, dış politikada neler yapacaksınız onları anlatın… 

Mukaddes değerlerimizi daha fazla yıpratmayın, dinimize daha fazla zarar vermeyin…

Okunma Sayısı: 1640
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Vefalı

    9.5.2015 13:00:15

    Adı üzerinde, biz siyasal islamcıyız, mesleğimiz bu diyorlar. Kendi kendilerinimi yoketsinler?

  • Hüseyin İLHAN

    9.5.2015 07:49:37

    PALAVRACI DAVUT a çıraklık yakışmamış.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı