"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çok şükür Yarabbi!

Mü'mine GÜNEŞ
08 Ekim 2014, Çarşamba
Halinden son derece razı ve mutlu bir insandı. Bir inşaat şirketinde alış veriş işlerinde çalışıyordu. Ona eski bir motor vermişlerdi. Çarşı yakındı. Ne istenirse hemen alıp getiriyordu. Namâzında niyazında, kendi halinde biriydi. Çok seviyorlardı onu. Sanki iş yerinin olmazsa olmazıydı.
Hanımı oldum olası çok güzel yemek pişirirdi. Her iş gelirdi elinden. Onu da işe almışlardı. İşçilere günde iki kez yemek çıkarıyordu. Hem mutfak olarak kullanacakları, hem de arkasındaki iki odada kalacakları bir baraka vermişlerdi onlara. Temizlik ve tertibi parmak ısırtıyordu.
Büyük bir arazi içindeydi şantiye. Ulu ağaçlar vardı çevresinde. Geceleri herkes yerlerine çekilince, barakanın arkasına çıkarlar, yıldızlara bakarak çay içerlerdi. Gecenin sessizliği bir duâ gibi, şükürlerle sarardı, çevrelerini. Zaten onlar da çok şükreden insanlardı.
Bu kadar işsiz ve ihtiyaçlı kişiler varken, onlara hem kalıcı, hem sigortalı iş vermişler, patronları, ilkokula başlayan çocuklarının okul masrafını da üslenmişlerdi. Burada herkes uyumluydu. Sanki büyük bir aile hep birlikte pikniğe gelmiş gibiydiler. Herkes masalarda neş’e içinde yemeklerini yerken, onları mutlu ettiklerini düşünüp, daha da güzel yemekler pişirmek için plânlar yapıyorlardı.
Bugün de erkenden alış verişe gitmeliydi ki, yemekler vaktinde yetişsin, kimsenin keyfi kaçmasın istiyordu. Yemek alış verişi dışında, her ne istenirse, anında alıp getirmekle vazifeliydi o. Bu yüzden patronlarının gözünün içine bakıyor, bir dediklerini ikiletmiyordu.
Sabah erkenden kalktı. Siparişleri ve yemek alış veriş listesini kaydetti. Anayolun kenarına geldiğinde, akıp giden trafiğe şöyle bir baktı. Ne güzel arabalar vardı. Onun da bir arabası olsa ne olurdu. Merakla takip etmeye başladı arabaları. Kendini içinde onları sürerken tahayyül etti. Ne var ki, bir türlü bir marka beğenemedi. Yorulmuştu iyiden iyiye. Uyanmalıydı bu hayâlden. Bu sefer kamyonları takip etmeye başladı. Hepsine tek tek sahiplenerek baktı. Ne çok iş yapar, ne çok para kazanırdı. Karısına, çocuğuna neler alırdı. Belki bir ev bile alırdı. (...)
Şimdi de TIRlara takıldı gözleri. Cillop gibi, gıcır gıcır tırlar. Böyle bir tırı olsa herhalde çok daha büyük işler yapardı. Çok değişik memleketler görüp, yeni yeni insanlarla tanışırdı. İyi de belki çok uzun süreler evine gelemeyecek, sevgili eşini, biricik oğlunu göremeyecekti. Onlardan ayrılığa dayanamazdı. Yorgunluktan bunalmış bir halde, bu hayâlden de uyandı “Ne yapıyorum ben? İşi gücü olan bir insanım. Burada durmuşum hayâl kuruyorum. Beni bekliyorlar” dedi ve telâşla alış verişlerini yapmaya koştu.
Dönerken, kanâatsizliğin elde olanın da kıymetini sakladığını, insanı şükürden uzaklaştırarak, mutsuzluğa kapı açtığını düşünüyordu. İyi ve güzel bir eşi vardı. Kıymetli ve çalışkan bir oğlu, bir işi, anlayışlı ve adaletli patronları, kalacağı bir yeri... Daha ne isterdi. Onun durumunda olmaya can atan kaç kişi vardı kim bilir? Şükürsüzlüğünden utandı. Nankörlüğü için tövbeler etti.
Geri döndüğünde, sanki çok yaramazlıklar etmiş de uslanmış biri gibiydi. Sessiz ve mahcup günlük işlerini yapmaya devam etti. Akşam olup yine barakalarının arkasında çay içmeye çıktıklarında, hanımının yanında seslice söylenmeye başladı. “Çok şükür Ya Rabbi benim ne güzel ne iyi bir hanımım var. Gözümün nuru bir evlâdım, işim, aşım, her şeyim var. Hangi nimetine şükredeyim ki?”
Hanımı bunları duyunca, ”Ne oldu bey, bu kadar içten ve sesli şükretmenin sebebi nedir?” diye sordu. O da gündüz ki hayâl sahnelerinin onu nasıl üzdüğünü ve yorduğunu, şükürsüzlüğe ve elinde olan nimetlere nankörlük etmesine sebep olduğunu anlattı. Hanımı, “Sen şu anda eskisinden daha da fazla şükür üzeresin öyle değil mi?” diye sordu. Beyinin, “Evet!” cevabı üzerine, ikisi birlikte öyle bir “Çok şükür Ya Rabbi!” çektiler ki, dış kapının dibinde boy atmaya çalışan cılız fidancık, şiddetinden sarsılıp sallandı. Birbirlerine bakıp tebessüm ettiler. Onlar gerçekten çok şükreden, mutlu bir aile idi. Mutluluk da, kanâat, şükür ve elindekinin kıymetini bilip, tadını almaktan ibaretti aslında...  (Bizim Aile, Ekim 2014 sayısından alınmıştır.)
Okunma Sayısı: 2229
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı