Rivayetlerde ve salnamelerde anlatırlar; zamanın birinde Bursa’da Üftade Hazretleri, Üftade olmazdan evvel kadılık elbisesi ve ünvanıyla sokaklarda ciğer satmış. Nefsin; enaniyetini, satvet ve haşmetini ayaklar altına alarak bir fiilî riyazata, manevî ve maddî terbiyeye mazhar olmaya çalışmış.
Ve neticede Aziz Mahmud Hüdayi’lere şeyh ve mürşid, üstad ve hoca olacak kadar bir manevî mertebeyi elde edebilmiş.
Demek ki nefis ve şeytanın desiselerine, aldatmacalarına, heves ve hevalarına dur demeden kesin olarak bir manevî terakki ve mertebe elde edilemiyor.
Asırların arkasından zamanımızda da bir mürşid, bir terbiyeci, bir eğitimci var. Zamanımızın muhteşem tefsirleri olan Risale-i Nurlar da; Kur’ân’ın mürşidliğinde kalpleri, akılları, ruhları terbiye ve tezkiye ederek imanın, İslâmiyetin nurlarını parıl parıl parlatıyor ve karanlıkta/zulmette kalanların yollarını aydınlatıyor ve onlara rehberlik yapıyor.
Ne varki, Risale-i Nurlar okunmadan, anlaşılmadan bu işler maalesef olmuyor. Olsa da eğreti oluyor. Pamuk ipliği nerede binlerce ipliklerden meydana gelmiş kalın halat ipi nerede? Bu sebeple haftada bir kere başkalarının okuduğu Nur dersini dinleyerek Risale-i Nur ummanından bir katrecik elde etmekle yetinmeyelim. Böyle bir Nur ummanının içerisinde sanki sahip ve mürşit kendisi gibi her gün okuyarak, anlayarak, müstefid , memnun ve mesrur olalım.
Belki insanın kabiliyeti, imkânları ve zamanı zirve noktasına bu Risale-i Nurlar’ın anlamlarını elde etmeye, hemen elde etmeye kâfi gelmeyebilir, yetişmeyebilir. Önemli olan niyettir. Hedefte ve niyette böyle bir Risale-i Nur okumaları olsun… İnşallah Cenab-ı Hâkk’ın inayet ve keremi imdada yetişecektir.
Bizlerin de maddî manevî anladığımız ve zevk aldığımız… Lezzetlere, hazlara gark olduğumuz bir Risale-i Nur anlamaları gerçekleşecektir.