Tarihçe-i Hayat - page 108

lâz›md›r. Sair cemiyetler, milleti, asker gibi mazhar-› mu-
habbet ve uhuvvet etmek içindir.
Amma ‹ttihad-› Muhammedî (a.s.m.) ki, umum mü’-
minlere flamildir. Cemiyet ve f›rka de¤ildir. Merkezi ve
saff-› evveli gaziler, flehitler, âlimler, mürflitler teflkil edi-
yor. Hiçbir mü’min ve fedakâr asker —zabit olsun, nefer
olsun— hariç de¤il ki, tâ intisaba lüzum kals›n. Lâkin ba-
z› cemiyet-i hayriye, kendine ‹ttihad-› Muhammedî diye-
bilir. Buna kar›flmam.
Ben ki adî bir talebeyim; böyle büyük uleman›n vazi-
felerini gasp ettim. Demek cinayet ettim.
D
OKUZUNCU
C
‹NAYET
:
Mart›n otuz birinci günündeki
dehfletli hareketi, iki üç dakika uzaktan temafla ettim.
Müteaddit metalibi iflittim. Fakat, yedi renk sür’atle çev-
rilse yaln›z beyaz göründü¤ü gibi, o ayr› ayr› matlâplar-
daki fesadat› binden bire indiren ve avam› anarflilikten
kurtaran ve efrat elinde kalan umum siyaseti mu’cize gi-
bi muhafaza eden lâfz-› fleriat yaln›z göründü. Anlad›m ifl
fena, itaat muhtel, nasihat tesirsizdir. Yoksa, her vakit
gibi yine o ateflin söndürülmesine teflebbüs edecektim.
Fakat avam çok; bizim hemflehriler gafil ve safdil; ben
bir flöhret-i kâzibe ile görünüyorum. Üç dakikadan son-
ra çekildim. Bak›rköy’üne gittim. Tâ beni tan›yanlar
kar›flmas›nlar. Rast gelenlere de kar›flmamak tavsiye et-
tim. E¤er zerre miktar dahlim olsa idi, zaten elbisem be-
ni ilân ediyor, istemedi¤im bir flöhret de beni herkese
gösteriyordu. Bu iflte pek büyük görünecektim. Belki,
adî:
basit, normal, her zaman ya-
p›lan.
âlim:
ilim ile u¤raflan; çok bilgili;
bilgin.
avam:
s›radan biri, fakir halk ta-
bakas›; okuyup yazmas› az olan;
ilim ve irfân› az, basit yaflay›fla sa-
hip kimse.
cemiyet:
topluluk, birlik, heyet.
cemiyet-i hayriye:
hay›rl› cemi-
yet.
cinayet:
birisini öldürmek, katl.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karfl›s›nda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karfl›s›ndaki
flaflk›nl›k.
efrat:
fertler, kifliler.
fedakâr:
fedâ eden, k›ymet ve
ehemmiyet verilen bir fley u¤run-
da herfleyi gözden ç›karan.
fenâ:
yokluk, yok olma.
f›rka:
grup, parti, topluluk, tü-
men.
gafil:
gaflette bulunan; dikkatsiz,
iyi düflünmeyen, uyan›k olma-
yan; habersiz, dikkatsiz; ihmal
eden.
gasp:
baflkas›n›n mal›n› r›zâs› ol-
madan zorla almak.
hemflehri:
ayn› flehirden, ayn›
memleketten olan.
intisap:
ba¤lanma, emrine girme,
mâiyetine girme.
itaat:
söz dinleme.
‹ttihad-› Muhammedî:
Süheyl
Pafla, Mehmed Sad›k, Ferik R›za
Pafla, Dervifl Vahdeti ve arkadafl-
lar› taraf›ndan 5 Nisan 1909 tari-
hinde ‹stanbul’da kurulan cemi-
yetin ad›.
lâfz-› fleriat:
fleriat›n sözü, lafz›.
mazhar-› muhabbet:
muhabbe-
te eriflmek, sevgiye ulaflmak.
metalib:
istekler, arzular, talep
108 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
edilen fleyler.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanlar›n âciz kald›¤› fley.
muhafaza:
korumak.
muhtel:
bozuk, kar›fl›k.
mü’min:
Allah’a ve emirleri-
ne, kànunlar›na îman eden,
inanan.
mürflit:
do¤ru yolu gösteren,
irflad eden.
müteaddit:
ayr› ayr›, birkaç,
çeflit çeflit.
nasihat:
ö¤üt.
nefer:
asker, er.
safdil:
saf kalplilik, safl›k.
saff-› evvel:
ön safta, ilk safta
bulunanlar. Ǜ¤›r açanlar.
sair:
baflkas›, di¤eri, birfley-
den geri kalan, maadâ.
flamil:
kaplayan, içine alan,
ihtivâ eden, çevreleyen.
flöhret-i kâzibe:
geçici, yalan-
c› flöhret, aldat›c› nâm.
temafla:
hofllanarak bakmak,
seyretmek, ibretle bakmak.
tesir:
etki; iz b›rakma.
teflebbüs:
bir ifle giriflmek,
sa¤lam bir niyetle bir fleye
bafllamak.
teflkil:
meydana getirme, or-
taya koyma.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i, samîmi dostluk.
ulema:
âlimler, bilginler.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
zabit:
subay, askere kuman-
da eden rütbeli asker, kuv-
vetli, yavuz; zabteden.
zerre:
maddenin en küçük
parças›, atom. Risâle ismi.
1...,98,99,100,101,102,103,104,105,106,107 109,110,111,112,113,114,115,116,117,118,...1390
Powered by FlippingBook