Tarihçe-i Hayat - page 339

BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSΒN‹N ESK‹fiEH‹R
MAHKEMES‹ MÜDAFAATINDAN B‹R KISMI
1935
Eskiflehir Mahkemesinde, Said Nursî’nin siyasî fleylerle
meflgul olmad›¤› tahakkuk etmifl, sadece bir ayet-i kerîmeyi
tefsir eden bir risalesinden dolay› ceza verilmifltir ki; ayet-i
kerîme tefsirinden dolay› bir müfessiri cezaland›rmak, dün-
yan›n hiçbir mahkemesinde görülmemifltir. Elbette ve elbet-
te büyük bir adlî hatad›r. O müdafaadan bir parça:
Ey heyet-i hâkime!
Beni dört-befl madde ile ittiham edip tevkif ettiler.
B‹R‹NC‹ MADDE:
‹rtica fikriyle dini alet edip, emni-
yet-i umumiyeyi ihlâl edebilecek bir teflebbüs niyeti oldu-
¤u ihbar edilmifl.
Elcevap:
Evvelâ,
imkânat baflkad›r, vukuat baflkad›r.
Her bir fert, çok adamlar› öldürebilmesi mümkündür. Bu
imkân-› katil cihetiyle mahkemeye verilir mi? Her bir kib-
rit, bir haneyi yakmas› mümkündür. Bu yang›n imkân›y-
la kibritler imha edilir mi?
Saniyen:
Yüz bin defa hâflâ! ‹fltigal etti¤imiz ulûm-i
imaniye, r›za-i ‹lâhiyeden baflka hiçbir fleye alet olamaz.
Evet, günefl kamere peyk ve tâbi olmad›¤› gibi, saadet-i
ebediyenin nuranî ve kudsî anahtar› ve hayat-› uhreviye-
nin bir günefli olan iman dahi, hayat-› içtimaiyenin aleti
olamaz. Evet, bu kâinat›n en muazzam meselesi ve flu
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 339
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
lirlik.
imkânat:
imkânlar› olabilirlilikler,
olmas› ve olmamas› ihtimal dahi-
linde olanlar.
irtica:
gericilik.
ifltigal:
bir ifl iflleme, bir iflle u¤-
raflmak, bir ifl üzerinde çal›flma,
meflgul olma.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kâinat:
dünya.
kamer:
Ay.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
mesele:
konu.
meflgul:
ilgilenen, u¤raflan.
muazzam:
ehemmiyetli, önemli.
müdafaa:
savunma.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
müfessir:
tefsir eden, aç›klayan,
k›sa bir fleyi geniflletip anlam›n›
ortaya koyan, kapal› söylenmifl
bir fleyi aç›p anlatarak anlam›n›
ve maksad›n› a盤a ç›karan.
mümkün:
mümkün, olabilir, im-
kân dahilinde, kabil.
niyet:
maksat, meram.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
peyk:
her hareketinde birine
ba¤l› bulunan, bir baflkas›na ba¤-
l›l›¤› bulunan.
r›za-y› ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›, hofl-
nutlu¤u.
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
saniyen:
ikinci derecede, ikinci
olarak.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, siya-
setle ilgili, siyasete ait.
tâbi:
ba¤l›.
tahakkuk:
gerçek olarak meyda-
na ç›kma, bir fleyin do¤rulu¤unun
meydana ç›kmas›, gerçekli¤inin
anlafl›lmas›.
tefsîr:
aç›klama, tamamen aç›kla-
ma, izah.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için ha-
rete geçme, bafllama, giriflme.
tevkif:
cezaî tahkikat s›ras›nda,
zanl›n›n mahkeme karar›na ka-
dar geçici olarak hapsedilmesi.
ulûm-i imaniye:
iman ilimleri,
imanla ilgili ilimler.
vukuat:
vak’alar, vuku bulan fley-
ler, hâdiseler, olaylar.
adlî:
adaletle ilgili.
alet:
vas›ta.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’›n aye-
ti.
ceza:
suç, kusur, veya yanl›fl
hareket sonunda tatbik edi-
len müeyyide.
cihet:
sebep, vesile, mucip,
bahane.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
emniyet-i umumîye:
genel
güvenlik.
evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk önce.
fert:
flah›s, kifli.
fikir:
düflünme, düflünce.
hane:
ev, mesken, beyt, ika-
met edilen yer.
hâflâ:
asla, katiyen, hiç bir va-
kit.
hata:
yanl›fl, yanl›fll›k, galat.
hayat-› içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayat›, toplum
hayat›.
hayat-› uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
heyet-i hâkime:
hâkimler
heyeti, hakimler kurulu.
ihbar:
haber verme, bildirme,
anlatma, duyurma.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤-
laml›¤›na zarar verme.
iman:
hak dini kabul etme,
‹slâm dinini kabul etme, ‹slâ-
m›n gerekli olan esaslar›na
inanma, Allah’a inanma.
imha:
bozma, yok etme,
mahvetme, ortadan kald›rma,
y›kma.
imkân:
olabilecek hâlde bu-
lunma, mümkün olma, olabi-
1...,329,330,331,332,333,334,335,336,337,338 340,341,342,343,344,345,346,347,348,349,...1390
Powered by FlippingBook