Tarihçe-i Hayat - page 346

ÜÇÜNCÜ MADDE:
Risale-i Nur’un müsaade-i hükû-
met al›nmadan intiflar› ve hissiyat-› imaniyeyi kuvvetlefl-
tirmesiyle, ileride belki hükûmetin serbestâne prensiple-
rine sed çeker ve emniyet-i umumiyeyi ihlâl eder.
Elcevap:
Risale-i Nur, nurdur. Nurdan zarar gelmez.
Siyaset topuzunu on üç seneden beri elinden atm›flt›r. Ve
bu vatan›n ve bu milletin hayatlar›n›n temel tafllar› olan
hakikat-i kudsiyeyi tespit eder. Ve bu mübarek milletin
yüzde doksan dokuzuna zarars›z menfaati oldu¤una, ec-
zalar›n› okuyan bütün zatlar› iflhat edebilirim.
Haydi biri ç›ks›n, desin: “Bunda bir zarar gördüm.”
Ve saniyen
: Benim matbaam yok ve müteaddit kâtip-
lerim yok. Birisini zorla bulabilirim. Ve hüsn-i hatt›m
yok. Yar›m ümmîyim, bir saatte ancak bir sahifeyi çok
noksan yaz›mla yazabilirim. Merhum As›m Bey gibi baz›
zatlar, benim için bir yadigâr olarak, güzel yaz›lar›yla yar-
d›m ettiler. Benim çok hazin gurbetimdeki hat›rat›m›
yazd›lar. Sonra, o envar-› imaniyeyi derdine tam derman
bulan bir k›s›m zatlar, onlar› okumak istediler ve okudu-
lar; hayat-› ebediyelerine tam bir tiryak oldu¤unu hakkal-
yakîn gördüler, kendilerine istinsah ettiler. Elinize geçen
ve nazar-› teftiflinizde bulunan Fihriste Risalesi gösteriyor
ki, Risale-i Nur’un her bir cüz’ü, bir ayet-i Kur’âniyenin
hakikatini tefsir eder. Ve hususan erkân-› imaniyeye da-
ir ayetleri öyle vuzuhla tefsir eder ki, Avrupa feylesofla-
r›n›n bin seneden beri Kur’ân aleyhinde haz›rlad›klar›
hücum plânlar›n› ve esaslar›n› bozuyor. fiimdilik elinizde
aleyh:
karfl›, karfl›t.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi,
Kur’ân’›n surelerini oluflturan ‹lâhî
söz.
ayet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n ayeti.
cüz:
k›s›m, parça, bölük.
dair:
belli bir fley hakk›nda olan,
alâkal›, müteallik, ait, ilgili.
derman:
çare.
ecza:
cüz’ler, parçalar, k›s›mlar.
emniyet-i umumîye:
genel gü-
venlik.
envar-› imaniye:
iman nurlar›,
imana ait par›lt›lar.
erkân-› imaniye:
imana ait esas-
lar.
esas:
temel.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
gurbet:
yabanc› memleket, ya-
banc› yer, vatan d›fl›, do¤up bü-
yünülen ülke, flehir, köy d›fl›nda
kalan yerler, yâd el.
hakikat:
as›l, esas.
hakkalyakin:
imanî meselelerin
hakikatini tam olarak anlama.
hât›rât:
hat›ralar, hat›rda kalan
fleyler.
hayat-› ebediye:
ahiret hayat›.
hazîn:
keder meydana getiren,
ac› uyand›ran, hüzün veren.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
hücûm:
sald›rma, hamle ile ileri
at›lmak.
hükümet:
devlet.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤lam-
l›¤›na zarar verme.
intiflar:
yay›lma, da¤›lma, neflro-
lunma.
istinsah:
nasihat alma, ö¤üt iste-
me. nüshas›n› yazma, örne¤ini ç›-
karma, kopya etme.
iflhat:
flahit gösterme, tan›k getir-
me.
kâtip:
yazan, yaz›c›.
matbaa:
bas›m evi.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
346 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
karfl›l›¤› olan fley.
merhum:
rahmete kavufl-
mufl, ölmüfl, ölü.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
müsaade-i hükümet:
devleti
idare edenlerin, hükümetin
izni, uygun görmesi.
müteaddit:
ço¤alan, çok, bir-
çok, türlü türlü, çeflitli, birden
fazla.
noksan:
kusurlu, nak›s.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
plân:
bir fleyin, bir eserin dü-
zeni, tertibi, program›.
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
sahife
:
sayfa.
saniyen:
ikinci derecede,
ikinci olarak.
serbestâne:
serbestçe, ser-
best bir flekilde.
siyaset:
politika.
tefsîr:
aç›klama, tamamen
aç›klama, izah.
tespit:
sa¤lamca yerlefltirme,
sabit hale getirme, yerlefltir-
me, oturtma.
tiryak:
en iyi çare, bafl ilâç.
topuz:
bafl taraf› top fleklin-
de, sapl› eski bir savafl aleti.
ümmî:
okuma yazmas› olma-
yan, okumam›fl.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flan›lan ülke, yurt.
vuzuh:
vaz›h olma hali, aç›k-
l›k.
yadigâr:
yak›n bir dosttan ge-
len arma¤an.
zat:
kifli, flah›s, fert.
1...,336,337,338,339,340,341,342,343,344,345 347,348,349,350,351,352,353,354,355,356,...1390
Powered by FlippingBook