Tarihçe-i Hayat - page 416

ÜÇÜNCÜ NOKTA:
Hâlimi, istirahatimi düflünen ve
her musibete karfl› sab›r ile sükûtumu isti¤rap eden dost-
lar›m›n flöyle bir sualleri var ki: “Sana gelen zahmetlere,
s›k›nt›lara nas›l tahammül ediyorsun? Hâlbuki, eskiden
çok hiddetli ve izzetli idin, edna bir tahkire tahammül
edemezdin?”
Elcevap:
‹ki küçük hâdiseyi ve hikâyeyi dinleyiniz, ce-
vab›n› al›n›z:
B
‹R‹NC‹
H
‹KÂYE
:
‹ki sene evvel benim hakk›mda bir mü-
dür sebepsiz, g›yab›mda tezyifkârâne, hakaretli sözler
söylemiflti. Sonra bana söylediler. Bir saat kadar Eski Sa-
id damar›yla müteessir oldum. Sonra Cenab-› Hakk›n
rahmetiyle flöyle bir hakikat kalbe geldi, s›k›nt›y› izale
edip o adam› da bana helâl ettirdi. O hakikat fludur:
Nefsime dedim: E¤er onun tahkiri ve beyan etti¤i ku-
surlar, flahs›ma ve nefsime ait ise; Allah ondan raz› olsun
ki, benim nefsimin ay›plar›n› söyler. E¤er do¤ru söylemifl
ise, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan be-
ni kurtarmaya yard›md›r. E¤er yalan söylemifl ise, beni
riyadan ve riyan›n esas› olan flöhret-i kâzibeden kurtar-
maya yard›md›r. Evet, ben nefsim ile musalâha etmemi-
flim. Çünkü, terbiye etmemiflim. Benim boynumda veya
koynumda bir akrep bulundu¤unu biri söylese veya
gösterse, ondan dar›lmak de¤il, belki memnun olmak
lâz›m gelir. E¤er o adam›n tahkirat›, benim imana ve
Kur’ân’a hizmetkârl›¤›m s›fat›ma ait ise, o bana ait de¤il.
O adam›, beni istihdam eden Sahib-i Kur’ân’a havale
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
Cenab-› Hak:
Allah.
edna:
az, pek az.
esas:
temel.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
g›yab:
haz›r ve mevcut olmama,
göz önünde bulunmama, yokluk.
gurur:
kibir, kurum, kurulma.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa olan,
meydana ç›kan hâl.
hakaret:
hakirlik, hor görme, in-
citme, küçük düflürme.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k, gadap, h›-
fl›m.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
isti¤rap:
flafl›rma, flaflma, garip
bulma, hayret etme.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
hizmete alma, hizmet ettirme, bir
iflte çal›flt›rma, çal›flt›rma.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
izale:
giderme, giderilme.
izzetli:
fleref ve itibar sahibi.
kusur:
eksiklik, noksan.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzumlu.
memnun:
minnet alt›nda bulu-
nan, minnettar.
musalâha:
bar›flma, uzlaflma,
sulh, bar›fl.
416 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
musibet:
felâket, belâ, ans›-
z›n gelen belâ, dert, s›k›nt›.
müteessir:
teessüre kap›lan,
hisleriyle oynanm›fl, üzülmüfl,
hüzünlü, kederli, mahzun.
nefis:
kendi, flah›s.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤›fllama,
flefkat gösterme.
raz›:
r›za gösteren, kabul
eden, boyun e¤en, muvafa-
kat eden, hoflnut olan.
riya:
iki yüzlülük, yalandan
gösterifl, samimiyetsizlik.
sab›r:
sab›r, dayanma, katlan-
ma, zorluklara dayanma gü-
cü.
Sahib-i Kur’ân:
Kur’ân’›n ger-
çek sahibi olan Allah.
sevk:
yönlendirme.
s›fat:
hâl, keyfiyet, nitelik, va-
s›f.
sual:
soru.
sükût:
susma.
flah›s:
insan›n kendi nefsi,
kendi varl›¤›, nefis, zat.
flöhret-i kâzibe:
geçici, yalan-
c› flöhret, aldat›c› ün.
tahammül:
zora dayanma,
sabretme, sab›r gösterme.
tahkir:
hakaret etme, fleref
ve haysiyetini incitme.
tahkirat:
hakaret etmeler,
hor görmeler, küçük görme-
ler.
terbiye:
e¤itme, yetifltirme.
tezyifkârane:
alaya alan
kimse gibi, alay eden kimse-
ye yak›fl›r flekilde.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
1...,406,407,408,409,410,411,412,413,414,415 417,418,419,420,421,422,423,424,425,426,...1390
Powered by FlippingBook