Tarihçe-i Hayat - page 426

hukuk-i medeniyetten ›skat etmifl gibi, haks›z olarak befl
sene bir köyde muhabereden ve ihtilâttan memnu bir
tarzda ikamet ettirdiniz. Her menfiyi flehirlerde dost ve
akrabas›yla beraber b›rakt›n›z ve sonra vesika verdi¤iniz
hâlde, sebepsiz beni tecrit edip bir iki tane müstesna hiç-
bir hemflehri ile görüfltürmediniz. Demek beni efrad-› mil-
letten ve raiyetten saym›yorsunuz. Nas›l kanun-i mede-
niyetinizin bana tatbikini teklif ediyorsunuz? Dünyay› ba-
na zindan ettiniz. Zindanda olan bir adama böyle fleyler
teklif edilmez. Siz bana dünya kap›s›n› kapad›n›z; ben de
ahiret kap›s›n› çald›m; rahmet-i ‹lâhiye açt›. Ahiret kap›-
s›nda bulunan bir adama, dünyan›n karma kar›fl›k usul
ve âdât› ona nas›l teklif edilir? Ne vakit beni serbest b›-
rak›p memleketime iade edip hukukumu verdiniz, o va-
kit usulünüzün tatbikini isteyebilirsiniz.
‹
K‹NC‹
M
ESELE
:
Ehl-i dünya diyorlar ki: “Bize ahkâm-›
diniyeyi ve hakaik-› ‹slâmiyeyi talim edecek resmî bir da-
iremiz var. Sen ne salâhiyetle neflriyat-› diniye yap›yor-
sun? Sen madem nefye mahkûmsun, bu ifllere kar›flma-
ya hakk›n yok.”
Elcevap:
Hak ve hakikat inhisar alt›na al›nmaz. ‹man
ve Kur’ân nas›l inhisar alt›na al›nabilir? Siz dünyan›z›n
usulünü, kanununu inhisar alt›na alabilirsiniz; fakat haka-
ik-› imaniye ve esasat-› Kur’âniye, resmî bir flekilde ve
ücret mukabilinde dünya muamelât› suretine sokulmaz.
Belki bir mevhibe-i ‹lâhiye olan o esrar, halis bir niyet ile
ve dünyadan ve huzuzat-› nefsaniyeden tecerrüt etmek
âdât:
âdetler, görenekler, al›fl-
kanl›klar, gelenekler.
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem.
ahkâm-› diniye:
dine ait hüküm-
ler, dinle ilgili hükümler.
akraba:
yak›nlar, aralar›nda soy-
ca yak›nl›k bulunanlar, h›s›mlar.
efrad-› millet:
milletin fertleri.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
esâsât-› Kur’âniye:
Kur’ânî esas-
lar, Kur’ân esaslar›.
esrar:
s›rlar, gizlenilen ve bilin-
meyen fleyler, akl›n eremeyece¤i
fleyler.
hakaik-› imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakaik-› ‹slâmiye:
‹slâmiyetin
gerçekleri, ‹slâma ait hakikatler.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
halis:
temiz, saf, samimi.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
hukûk:
haklar , kanunun verdi¤i
haklar.
hukûk-› medeniye:
medenî hu-
kuk, temel hak ve hürriyetler.
huzûzat-› nefsanîye:
nefsin haz-
lar›, nefse hofl gelen fleyler.
›skat:
düflürme, düflürülme.
iade:
geri gönderme, gönderilme,
geri çevirme, geri verme, geri
döndürme.
ihtilât:
kar›fl›p görüflme, iliflkide
bulunma, beraber yaflama.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inhisar:
yaln›z bir kifliye ait olma.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kanun-i medeniyet:
medeniyete
ait olan kanun.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
memleket:
bir insan›n do¤up bü-
yüdü¤ü yer.
memnu:
yasaklanm›fl, menedil-
mifl, mâni olunmufl, yasak edil-
mifl, yasak.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün edil-
mifl, sürgün.
mevhibe-i ‹lâhîye
:
Allah vergisi,
Cenab-› Allah’›n ihsan ve hediye-
si.
muamelât:
muameleler, ifllemler.
muhabere:
haberleflme, mektup-
laflma, yaz›flma.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k, muâdil.
426 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
müstesna:
ayr› tutularak, ha-
riç, ayr›k.
nefy:
sürme, sürgün etme,
cezaland›rarak baflka bir yer-
de ikamet etmeye mecbur
etme.
neflriyat-› diniye:
dinî neflri-
yat, din ile ilgili yay›nlar, dinî
konularda yaz›lm›fl kitap, ga-
zete, dergi vs.
niyet:
kalbin bir fleye karar
vermesi, bir iflin ne için yap›-
laca¤›n› bilmesi.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n
sonsuz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
raiyet:
bir devletin tebaas›
olan ve vergi veren halk.
resmî:
devletin olan, devlete
ait, devletle ilgili.
salâhiyet:
yetki, bir ifle kar›fl-
maya veya vazife icab› bir ifli
yapmaya, bir harekette bu-
lunmaya hakk› olma.
serbest:
tutuklu veya ba¤›m-
l› olmayan, kay›ts›z, hür.
suret:
biçim, flekil, tarz.
talim:
ö¤retme, yetifltirme.
tarz:
biçim, flekil.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
tecerrüt:
soyutlanma, s›yr›l-
ma.
tecrîd:
bir kiflinin baflka bir in-
san veya nesneyle olan iliflki-
sini kesme.
teklif:
birinden eziyetli, zah-
metli fakat di¤eri hakk›nda
yararl› bir ifl isteme.
usûl:
tertip, düzen, esaslar,
kurallar.
vesika:
izin k⤛d›.
zindan:
hapishane.
1...,416,417,418,419,420,421,422,423,424,425 427,428,429,430,431,432,433,434,435,436,...1390
Powered by FlippingBook