Tarihçe-i Hayat - page 419

y›ld›zlar›na perde çekilmez. “Gözünü kapayan yaln›z
kendi görmez, baflkas›na gece yapamaz.”
DÖRDÜNCÜ NOKTA:
Evhaml› birkaç sualin cevab›-
d›r:
B
‹R‹NC‹S‹
:
Ehl-i dünya bana der: “Ne ile yafl›yorsun?
Çal›flmadan nas›l geçiniyorsun? Memleketimizde tembel-
ce oturanlar› ve baflkas›n›n sa’yi ile geçinenleri istemiyo-
ruz.”
Elcevap:
Ben iktisat ve bereketle yafl›yorum. Rezza-
k›mdan baflka kimsenin minnetini alm›yorum ve alma-
maya da karar vermiflim. Evet, günde yüz para, belki
k›rk para ile yaflayan bir adam, baflkas›n›n minnetini al-
maz. fiu meselenin izah›n› hiç arzu etmiyordum. Belki
bir gururu ve bir enaniyeti ihsas eder fikriyle, beyan et-
mek bana pek nahofltur. Fakat, madem ehl-i dünya ev-
haml› bir surette soruyorlar; ben de derim ki:
Küçüklü¤ümden beri halklar›n mal›n› kabul etmemek
(velev zekât dahi olsa), hem maafl› kabul etmemek (Yal-
n›z bir iki sene Dârülhikmeti’l-‹slâmiyede dostlar›m›n ic-
bar›yla kabul etmeye mecbur oldum), hem maiflet-i dün-
yeviye için minnet alt›na girmemek bütün ömrümde bir
düstur-i hayat›md›r. Ehl-i memleketim ve baflka yerlerde
beni tan›yanlar bunu biliyorlar. Bu befl seneki nefyimde,
çok dostlar bana hediyelerini kabul ettirmek için çok ça-
l›flt›lar; kabul etmedim.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 419
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
memleket:
bir devletin topra¤›,
ülke, yurt, vatan, diyar.
mesele:
konu.
minnet:
iyilik, lütuf, ba¤›fl.
nahofl:
hofl olmayan, hofla gitme-
yen, iyi olmayan, be¤enilmeyen.
nefy:
sürme, sürgün etme, ceza-
land›rarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
ömür:
ömür, yaflama, yaflay›fl,
hayat.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n r›z-
k›n› veren ve ihtiyaçlar›n› karfl›la-
yan Allah.
sa’y:
çal›flma, çabalama, gayret
etme, ifl görme, emek sarf etme.
sual:
soru.
suret:
biçim, flekil.
velev:
olsa da, bile, hatta, ister,
isterse, farz edelim ki.
zekât:
‹slâm›n befl flart›ndan biri
olan, mal ve paran›n pakl›¤›n› ve
helâlli¤ini sa¤lamak üzere, Allah
için mal›n belli bir k›sm›n›n her y›l
zekât verilebilecek kimselere da-
¤›t›lmas›.
zira:
çünkü, ondan ki, flundan, flu
sebepten ki, onun için.
arzu:
bir fleye karfl› duyulan
istek, heves.
belki:
hatta.
bereket:
Allah vergisi bolluk.
beyan:
anlatma, aç›k söyle-
me, bildirme, izah.
düstur-i hayat:
hayat kanu-
nu, hayat kaidesi.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
ehl-i memleket:
ülke ahalisi,
bir ülkeye mensup olanlar.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
fikir:
düflünme, düflünce.
gurur:
kibir, kurum, kurulma.
icbar:
zorlama, zorla ve iste¤i
d›fl›nda bir ifl yapt›rma, mec-
bur etme, bask›.
ihsas:
hissettirme, sezdirme,
üstü kapal› olarak dile getir-
me, aç›ktan söylememe, du-
yurulma.
iktisâd:
tutum, biriktirme, ar-
t›rma, tasarruf.
izah:
aç›kça ortaya koyma,
aç›klama yapma, bir konuyu
ayr›nt›lar›yla ortaya koyma,
eksiksiz anlatma.
madem:
çünkü, için, de¤il mi
ki, ...den dolay›, böyle ise, he-
le.
maiflet-i dünyeviye:
dünya-
da yaflamak için lüzumlu olan
fley.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla
bir ifle giriflmifl, bir ifli yapmak
zorunda kalm›fl.
1...,409,410,411,412,413,414,415,416,417,418 420,421,422,423,424,425,426,427,428,429,...1390
Powered by FlippingBook