ANAP’ın devamı olan bugünkü hükümetin muhalefeti olabilecek cephe – geçici de olsa- çökertilmiş  oldu. Demokrasi ortak paydasında CHP ile ittifak etmiş muhalefetteki partiler de çekilmiş oldular. Özgür ile Ekrem’in dâhil oldukları oyunun; neticesi itibariyle 12 Eylül’ün ömrünü uzatma ve demokrasiyi durdurma tiyatrosu olduğunu önceki yazılarımızda belirtmiştik.

Dünyamızın yeni  siyasî yörüngesindeki şartlara göre 12 Eylül’ün bitmesi gerekiyor. Devletimiz de bunun farkında… Üzerimize çok yakında doğacak demokrasi güneşine yakalanmamak üzere, 12 Eylülcülerin giriştikleri hummalı mıntıka temizliği de bunu gösteriyor. Bu çerçevede  ANAP ve AKP iktidarlarında  kullanılan “Kürtlük” meselesi ve unsurlarının bitirilmesi operasyonuna, kaderden gelen engelleri hayretle izliyoruz. Bahçeli ile Ahmet Türk’ün ecelin kıyılarındaki bekleyişleri, Önder’in ölümü ve ABD’li Neoconların tehditleri, PKK meselesinden kurtulmak isteyenlerimizin canını sıkıyor. Kaldı ki, Musk’ın USAİD’a (ABD’nin örtülü bir kasası) müdahalesi ve Avrupalı yeşillerin aniden sahadan çekilmeleri Marksist Kürt hareketini soluksuz bıraktı. Bahçeli ile AKP resmen bitirmezseler bile, PKK kendiliğinden çekilecek…

Türkiye’mizde, belki de farkında olamadığımız çok garip şeyler oluyor. 23 Nisan günü;  batıl dinlerdeki ritüelleri andıracak biçimde, öğrencilerini M. Kemal’in büstüne;  hürmet/tazim için getiren öğretmenler ve öğrenciler zelzeleye  yakalandılar. Ve diğer bir gariplik ise; bu zelzelede  merkez üssünün, on altı milyondan fazla İstanbullunun iradesini suçlamalarla hapsettikleri Silivri olması. 12 Eylülcüler muhalefete gözdağı vermek üzere İstanbulluların temsilcilerini buraya götürdüler. Türkiye’yi demokrasi platformlarında mahcup eden bu yanlışın zararı İmamoğlu’ndan ziyade, demokrasiye ve demokrasi yolunda muhalefetle işbirliği yapan CHP’ye oldu. İmamoğlu, Silivri ve Havuzun hergün manşete çektiği karalamalarla, demokrasi biraz daha gecikecek gibi…

Demokrasinin unsurları siyasî partileri, geçmişlerinden dolayı toptan karalamanın Allah’ın emrine isyan olduğunu, siyasetle uğraşanlar bilirler. Mantıksızca, cahilce, bağnazca ve basitçe dini siyasete alet edenlerin; “Kur’ân’da Allah’ın tam beş yerde, kişinin başkalarının suçlarıyla mahkûm edilmeyeceğini…” bilmelerini beklememiz de boşuna gibi… Suriye Baas rejiminin kurucu temsilcilerinden baba Esad’ın zulümlerinden, küresel ihtilâlcilere karşı vatanını savunan oğlu Beşar’ı sorumlu tutmanın günah olduğunu, AKP kurmaylarına anlatabilir misiniz? Suriye meselesinde, global dinsiz ihtilâlcilere karşı bu ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü müdafaa eden Kemal Kılıçtaroğlu, Temel Karamollaoğlu ve diğer bazı muhalefet liderlerinin zıddına; AKP’nin Suriye siyasetine destek veren konuşmalarıyla Özgür Özel de 12 Eylülcülere çalıştığını âdeta itiraf ediyor. (Silivri- Sednaya karşılaştırması). Bildiğiniz üzere Özgür Özel, Altılı Masanın zıddına hareketle, AKP’yi bitirecek demokrasi ittifakına da tersten darbe vurmuş oldu. Yani Özel çaktırmadan demokrasi cephesini dağıtırken, tek başına demokrasi nutukları atıyor. Ve bizim de samimiyetine inanmamızı istiyor.

12 Eylülcülerin veya AKP kurmaylarının Türkiye’de, bundan böyle muhalefeti de dizayn etmeleri kolay olmayacak. Zira onlara; bugüne kadar Genç Parti, Marksist Kürt Partileri, APO yakalamacaları, global sermaye ve AKP içindeki operasyonlarla yardım eden Küreselcilerin işleri kesat… Donald Trump’ın ekibine karşı, şimdilik gerilla savaşı veriyorlar. Yani yardıma gelemezler. İngiltere’nin durumu daha da kötü. AB ve insaniyete, neoliberal cephede elli seneden bu yana yaptığı ihanetleri ortaya çıkıyor. Globalcilerle Enternasyonal ihtilâlcilerin ABD’deki ittifakları yeni hükümetçe engellenince de, maddeten köşeye sıkıştılar. Neoliberallerin bir yol bir kuşak projeleri de manasını yitirmeye başlayınca, Brexit ile Avrupa Demokrasilerine ceza vermek isteyen Londra’nın hesapları suya düştü.

Netice-i kelâm: Muhalefet tehlikesini bertaraf için CHP’de operasyon yapan 12 Eylülcüler, (temsilcileri AKP) belki de bu müdahaleleriyle, parti içindeki demokrasi karşıtı Kemalist/Marksistleri deşifre etmiş oldu. Ayrıca devlet yönetiminde ve siyasette, rüşveti gelenek içinde sistemleştiren 12 Eylülcü partiler eliyle tokatlanan muhalefetin, demokrasi yolunda samimi ve cesur olması için bu musibete uğraması, kaderin bir cilvesiymiş.