"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hadisler ilimsiz yorumlara heba edilmemeli

Süleyman KÖSMENE
04 Mart 2019, Pazartesi
Âdem Bey: “Ahir zamanla ilgili olarak, Hazret-i İsa’nın nüzulü, Hazret-i Mehdî’nin zuhuru, Deccalın hurucu gibi rivayetler sahih değil midir? Sahihse bu konu neden inkâr ediliyor?”

İMTİHAN SIRRINI ÖRSELEMEMEK ÖNEMLİDİR   

Hazret-i Mehdî’nin zuhuru, Deccalın hurucu, Hazret-i İsa’nın nüzulü, dabbetü’l-arzın ve Ye’cüc ve Me’cücün çıkması gibi ahir zamanda meydana gelecek vakıalarla ilgili rivayetlerin içinde zayıfları olmakla beraber, elbette sahihleri de bulunuyor. Fakat hadisleri doğru yorumlamak şarttır. Bu da ilimsiz ve ehliyetsiz olacak bir iş değildir.

Peygamber Efendimiz (asm) ahir zamanla ilgili bilgileri örtülü ve müteşabih bir üslûpla bildirmiştir. Bunun hikmetini Bediüzzaman Hazretleri beş noktada açıklıyor.

Bu noktalar özetle şöyledir:

Birinci Nokta: İman bir imtihandır. Gaybî haberlerin perdeli bir üslûpla verilmesi, imtihan sırrını örselememek içindir.

TEMSİLLER VE MECAZLAR   

İkinci Nokta: Allah tarafından bildirilen gaybî haberleri Hazret-i Peygamber (asm) teklif sırrına uygun biçimde temsillerle bildirmiştir. Bu tür hadisleri doğru yorumlamak için belâgat, mecaz ve edebiyat kaidelerini bilmek gerekir.

Meselâ, bir gün derin bir gürültü işitildi. 

Hazret-i Peygamber (asm) buyurdu ki: “Yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taş, bu dakikada Cehennem dibine düşmüştür.”

Bundan beş altı dakika sonra, yetmiş yaşındaki meşhur münafığın öldüğü haberi geldi. Bu haberde taşın yuvarlanması mecaz, Cehennemin dibine taş düşmesi temsil, taş da teşbihtir. Hakikat ise, yetmiş yaşındaki meşhur münafığın ölüp Cehenneme gitmesidir.

Bu haber, Cehennemin dibine taş düştü şeklinde anlaşılırsa doğru anlaşılmış olmaz. Ahir zaman haberleri de mecazlı, teşbihli, temsilli, müteşabih kalıplara sarılarak gelmiştir. Dolayısıyla doğru bir okuyuşa ihtiyaç vardır.

YANLIŞ YORUMLARIN SEBEBİ  

Üçüncü Nokta: Teşbihler ve temsiller suretinde rivayet edilen bir kısım hadisler, zamanla halkın dilinde hakikat manası ile anlaşılmaya başlıyor. Bundan dolayı yanlış yorumlanıyor, yorumlar gerçeğe uygun düşmüyor. Hadis zayıf zannediliyor.

Meselâ, “Dünya öküz ve balık üzerindedir.” Hadisi, yeryüzüne nezaret etmekle görevli öküz ve balık namında iki melâikeye işaret ettiği halde; zamanla halkın dilinde gerçek öküz ve gerçek balık şeklinde yanlış anlaşılmıştır.

GAYBÎ HABERLERDE İMTİHAN SIRRI 

Dördüncü Nokta: Gelecek haberleri zaten açık ifadelerle bildirilmiyor. Ecel, ölüm ve kıyamet saati bu sebeple hep gizli bırakılmıştır. Çünkü eğer kıyamet vakti bilinseydi, ilk çağlar ve orta çağlar âhiret fikrinden uzak ve vurdumduymaz olacaktı, son asra yaklaşıldığında ise korkunç bir dehşet yaşanacaktı. Bu durum ise imtihan sırrına zarar verecekti.

Diğer yandan gaybî haberlerin açık ifadelerle bildirilmesi teklif sırrına uygun düşmeyecek ve hür irade ile iman etme hikmetini bozacaktı. Bundan dolayı gaybî olaylar gizli bırakılıyor, açıkça hakikati bildirilmiyor. Herkes her vakit hem ecelini bekliyor, hem de uzun bir ömür yaşayacağını düşünüyor. Böylece hem korkusunu, hem de ümidini muhafaza ediyor; hem dünyaya, hem de âhirete çalışabiliyor.

Keza her asırda hem kıyametin kopacağından korkuyor, hem de dünyanın devamını düşünerek ve dünyanın faniliğini bilerek baki hayata çalışıyor.

İşte âhiret hayatı iman alanına girdiğinden yoruma ihtiyaç bırakmayacak ölçüde açıkça haber verilmiş olmasına rağmen; dünya ile ilgili haberler imtihan sırrını koruma gereği ile açıkça bildirilmemiş, kapalı ve perdeli bildirilmiştir. Bu sebeple perdeleri doğru biçimde açmak zorunludur. Yoksa doğru yorumlanmış olmaz.

RAVİ YORUMLARI, ANA METİNDEN AYIRT EDİLMELİ   

Beşinci Nokta: Ravi tefsirlerindeki hatalar görülmeli, hadislerin teşbihleri doğru açılmalıdır. Meselâ Deccalın komitesinin büyüklüğünü ve icraatının dehşetini haber veren hadisler, Deccalın şahsının ve cüssesinin büyüklüğü tarzında anlaşılmıştır.

Oysa Deccalın şahsını bir mikrop bile, bir nezle bile öldürebilir. Bu tür hadisleri tefsir eden raviler şahs-ı maneviyi şahıs olarak düşünmüşler; bu sebeple Deccal adına müthiş bir ucube ortaya çıkmıştır.1 

Dipnot:

1- Şuâlar, s. 498-501. 

Okunma Sayısı: 2612
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı