"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir dâvâ adamının portresi...

Tuğba AKTAŞ
08 Ağustos 2012, Çarşamba
İNSAN en çok neyi kaybetmekten korkar? İnsan için en mühim olanı nedir? Bu soruyu mutlaka sormuşuzdur kendimize. Ama o kadar nettir ki bu suâlin cevabı, pek irdelemeyiz: Hayat!...
Nitekim insan için, kaybetmeyi göze alamadığı ve kaybetmekten korktuğu belki de en mühim şeylerden bir tanesidir hayat. Hayatın bittiği anda ölüm başlar. Hayat bitince, dünyada yaşanılan tarzıyla, “zevk” olmaz, “neşe” olmaz, “hüzün” olmaz. Yani kısacası hayat, insanın yaşamasıdır ve onun son bulmasıyla insanın dünyadaki varlığının bitmesi demektir.
Fakat ne gariptir ki, insanlık tarihinde insanın müptelâsı olduğu şu hayata, dünya metâına sırtını çevirenler bile var... Veya başka bir ifadeyle, bir ideal uğruna hayatı hakîr görenler... “Bu cana minnet” diyerek şehadete koşanlar... Veya “Dâvâmız mihnetle kuru kavga değil. Dâvâmız fetih dâvâsı da değil. Dâvâmız bunların üstünde olan İ’lâ-i Kelimetullah dâvâsıdır. Bu uğurda bin canımız olsa fedâ olsun” diye dâvâsına sadece gönlünü değil, “hayat”ını verenler bile var... Bazılarının ölmekten korktuğu, bazılarının ise ölümü istihkar ettiği bir dünya... Bazılarının “zerrede boğulduğu”, bazılarında ise “dünyanın boğulduğu” bir dünyada yaşamak ne garip... On beş yaşında at sırtına binip, Atlas Okyanusuna kadar bütün Afrika’yı zabt-u rabt altına alan ve atını Arabın “karanlık deniz” dediği okyanusa süren ve sonra da: “Allahım, bu deniz önüme çıktı, çıkmasa idi, Senin İsm-i Şerifini denizler aşırı tâ ötelere götürecektim“ diyen Ukbe bin Nafiler... Ve daha niceleri...
Bu isimler sadece kitaplarda okuduğumuz, kendimize çok uzak bulduğumuz ütopik örnekler değil... Bilakis hayatın içinden... Gerçeğin en gerçek hâli... Çok geriye gitmeye de gerek yok. Asırlar önce gelen dâvâ erlerinin emsâllerini ahirzamanda da görmek mümkün... Doğrusu ne muntazam bir tablo... Yüzyılın en büyük dâvâ fedailerinden Aziz Üstad “Cemiyetin imanı nâmına bir Said değil, bin Said fedâ olsun...” diyerek bunu bilfiil hayatıyla göstermiştir. Bu uğurda bir ömür harcamış, cemiyetin selâmetini ve felâhını düşündüğü için, zindanlar, sürgünler onun yoldaşı olmuştur... Ve sonradan bu çizgiyi takip eden Zübeyirler, Talhalar, Ceylanlar... Ne gariptir ki, aynı insan taifesinden olan bizler sıcak evinde, sıcak çayını yudumlarken, hasta yatağında yatan ve Nurun kahraman bir fedaisi olan Zübeyir ağabey: “Durduramıyorum kardeşim şu kafamı, hizmeti düşünmekten durduramıyorum” demiştir... Ne büyük bir uçurum, ne farklı bir hizmet anlayışı...
Daha birçok misâl vermek mümkün. Fakat mühim olan, bütün bu misâllerde görülen ortak özellikler. İşte bu özellikleri bir araya getirdiğiniz zaman bir “dâvâ adamı portresi” oluşur. Bu portreye baktığınız zaman bir adam görürsünüz: Hayatı istihkar eden, ama bununla asla yetinmeyen bir adam. Çünki sadece hayatı değil, ölümü de istihkar eder. O, bazılarının delicesine kaçtığı ölüm hakikatiyle çoktan dost olmuştur. Bu yüzden dünyevî hiçbirşeyin kaybı onu korkutamaz. Çünki o mahiyetini anlamıştır, neden var olduğunu bilir, ama bunu bilmekle kalmaz, bilakis fiiliyata döker. “İnsanın kıymetini tayin eden mahiyetidir. Mahiyeti ise himmeti nisbetindedir. Himmeti ise hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar” diyerek özetlemiştir bunu Bediüzzaman. Dâvâ adamı mahiyetini anladıktan sonra, hedefini belirler, sonra o hedefe kilitlenir. Dünya yerinden oynasa, onun umrunda olmaz. Yaradanın verdiği istidat ve kabiliyetleri yine Yaradanın yolunda harcadıktan sonra, başka hiçbirşeyin önemi yoktur onun için...
Bir dâvâ adamı portresi... Yani nefis ve cismâniyet itibariyle olmuş, ruh ve hüda canibinde dirilmiş insan! Engellere değil, çözüme odaklanmış, neticeye niyetlenmiş insan... Bu uğurda verilmesi gereken ne varsa vermiş, fedakârlık fıtratına yerleşmiş, “anadan, yardan, serden ayrılmış” Zübeyir ruhlu insan! Yeise düşmemiş, daima ümitvâr olmuş, olasılığın en düşük olduğu anlarda dahi…
Bir dâvâ adamı portresi... Aslında onun ruhu çilekeş bir hayata sevdalıdır. Bu yüzdendir belki, kolayı değil, daima zoru tercih edişi... Çünki her insanın eza ve cefayı taşıyacak belli bir kapasitesi vardır. O buna ünsiyet peyda etmiştir, bu yüzdendir şikâyet dahi etmeyişi....
Bir dâvâ adamı portresi... Çizilmesi kolay, yaşanması zor... Ama ümitsiz değiliz... Çünki çok zor bir zamanda da yaşasak, ne büyük bir nimet ki, bu portrenin cisimleşmiş hâllerini görmek, imkânsız değil. Hayatıyla bir dâvâ adamı portresi çizebilen, âhir zaman çocuklarına selâm olsun... Zübeyirlere, Talhalara, Ahmedlere, Yasinlere selâm olsun...
Okunma Sayısı: 1724
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı