90’lı yılların başı. Ben Hatay Hassa’dan, o ise sosyal hizmetler çıkışlı bir memur olarak Simav’dan gelmişti.
Manyas ilçesinde bir lisede yıllarca birlikte çalıştık. Azimliydi, gayretliydi; ancak memur olmak, yükselmek istiyordu. Sürekli kitap okur, benimle her sohbetinde dakikalarca soru sorar, her sorudan sonra yeni sorularla sohbetimizi çayla süslerdi.
Kadrosundan farklı olarak yanımda memur olarak çalışırken keşfettim onun okuma arzusunu.
Okula her gün Yeni Asya götürürdüm.
Okula getirdiğim ve odama koyduğum Yeni Asya gazetesi ile ilk tanıştığında “Ağabey, ne kadar farklı bir gazete bu; gerçi sen de farklı birisin ya” dedi.
Nurlar’a büyük ilgi gösterdi. Öyle ki, kısa zamanda bir çok kırmızı kitabı bir nefeste okuyor, “Ağabey yeni kitaplar istiyorum” diyerek beni de sürekli kitaplarla alâkalı tutuyordu.
Bir yıl sonra Süleyman gazeteye fahri muhabir oldu. Çevrede haber değeri olan tüm olayları gazeteye bildiriyor, Manyas’ta Nur dersleri için evini açıyordu.
Bizim “Nurlu Süleyman”, Nurcu Süleyman olmaya adaydı artık. Ben bazen okula gazeteyi getirmediğimde; “Ağabey, sakın gazete ile irtibatı kesme ha!” diye uyarırdı. Gazeteye çok önem verir, her aldığı fazla gazeteyi mutlaka gerekli bulduğu bir kişiye ya da bir dükkâna ulaştırırdı.
Kısacası Süleyman bizi hizmette Allah’ın izni ve inayeti ile geçmişti. Bundan da onur duyuyorduk.
Sonra onu üniversite okuması için teşvik ettim. Gayretle onu da başardı. Balıkesir, daha sonra Simav İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde memurluk ve şeflik, devamında yüksek okulda görev alması... Her yükseldiğinde hizmet aşkı ve tevazusu artarak devam ediyordu.
Son olarak Bandırma ziyaretinde birlikte olmuş ve yine Yeni Asya ve nur temalı sohbetler yapmıştık.
Kurban bayramından önce son kitaplarından birini redakte için göndermişti. Bayramdaki görüşme son olacakmış; nereden bilebilirdik?
Bu vesile ile anacığına, eşine, balasına ve oğullarına; bütün Nur camiasına başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eyleye. Binler Fatihalar...