"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gazze, ateşle imtihanımızdır

Ahmet DURSUN
22 Temmuz 2014, Salı
Hafta sonu İstanbul’da gök gürültüleriyle birlikte şiddetli bir yağmur vardı. Gece boyunca devam eden, şiddetli gök gürültüleriyle sarsılan şehirde bir çok çocuk, benimkiler gibi, geceyi battaniyesine sımsıkı sarılarak geçirdi. Bomba seslerini andıran bu sesler çocukları ürkütmüştü. Çocuklarımız, canparelerimiz… Eminim, o geceyi bir çok anne-baba, çocuklarını teskin ile geçirmiştir. Çocuklarımız korkmasın, çocuklarımıza bir şey olmasındı. Ya Gazzeli yavrular? Bir buçuk milyarlık İslam âlemine emanet edilen o masum biçareler? Onları kim, nasıl teskin edecekti?

Gece yarısı açtığım televizyonda İsrail’in Gazze’ye girdiği haberiyle sarsılıyorum. Vahşi Batı’nın ‘orantılı güç kullanmak’ kaydıyla vahşeti savunduğu, koca İslam dünyasının da zulme rıza göstererek bu orantısız saldırılara, tarifsiz vahşete ortak oldukları bir savaş bu. Anlaşılan o ki, günlerce insanlık dışı görüntülerin altına imzasını atan, kumsaldaki çocukları katleden, insanlık tarihinin vahşet sayfalarından birine daha adını yazdıran İsrail, tefrikalarla kendini bitirmiş bir coğrafyada, masumlara kanlı darbelerinden birini indirmeye hazırlanıyor. Bombalar ard arda patlıyor, insanlığa kan sıçrıyor, dünya yalnızca bakıyor. Çocukların havaî fişek zannettiği görüntüler İsrail’in bombalarına ait. Birer havaî fişek görüntüsüyle Gazzeli çocukların, onlara siper olmaya çalışan anne-babaların üzerine yağan bombalar bunlar. Korkudan tir tir titreyen masum çocuklar, kana bulanmış minnacık bedenler, yürekleri dağlayan acı görüntüler geliyor ekranlara. Alıştığımız görüntüler artık bunlar; ama vicdanım soramadan edemiyor: Ya bu çocuklar kimin? Cevabı bulmak yerine, birkaç kanal daha gezindikten sonra uyumak için televizyonu kapatıyorum; bizim çocuklar güvende ya…
Sahi, biz ‘Müslümanız değil mi? “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir” hadisi nerede, benim bu vahşeti kanıksamış halim nerede? Bir babanın kanlar içindeki minik yavrusunu bağrına basarak dünyayı inlettiği feryatları nerede, benim “yazık yahu”dan öteye gitmeyen isyanım nerede? Milyonlarca altın karşılığında Filistin’de ikamet etme serbestliği isteyen Yahudileri, “Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmıştır. Bu vatan bana ait değil milletime aittir. Bir karış toprağı dahi satmam” diyerek yanından kovan Abdülhamid hassasiyeti nerede, savsaklayıcı tavırlarıyla öylesine bu olayı kınayan İslam dünyasının liderleri nerede? Beş on milyonluk nüfusuyla bâtılda sebat eden, dünyayı dize getiren Yahudiler nerede, “Bütün Müslümanlar kardeştir” ilkesini ayaklar altına alan bir buçuk milyarlık İslâm âlemi nerede? Biz Louis Mossignon’ın tesbit ettiği “Onların her şeylerini tahrip ettik, felsefeleri, dinleri mahv oldu, artık hiç bir şeye inanmıyorlar, derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun bir hale geldiler” diyerek tarif ettiği Müslümanlarız artık. Kur’ân’dan soğutulmuş, uzaklaştırılmış, genetiğiyle oynanmış Müslümanlar. Bizden öncekilerle en büyük farkımız bu olmalı.
Eskidendi işte… Gazzeli çocuklar Abdülhamid’in de çocuklarıydı, o yüzden yanaşamadılar. Filistinliler hepimize emanetti, bizim kardeşlerimizdi, o yüzden yan bakamadılar. Biz, üç kıta hakikaten kardeştik; o yüzden Çanakkale’de takıldılar. Biz hakikaten bir vücut gibiydik, bir uzvumuz rahatsızlandığında bütün vücudumuz aynı acıyla yanardı. O yüzdendi cihana hükmedişimiz. Şimdi umursamazız, adam sendeciyiz. “Zaten onlar kendi içlerinde bile anlaşamıyorlardı. Hamas rahat dursaydı. Nemize lazım şimdi bu işlere bulaşmak. Alemin akıllısı biz miyiz canım!” Vicdanı kemiren sorulardan kaç kaça bildiğin kadar. Bilmem mahşerde işimize yarar mı?
Nizamü’l-Mülk’ün meşhur sözüdür. “Küfr ile dünya durur, zulm ile durmaz.” Zulm elbette ki devam etmeyecek. Bu zulmü durduranlar, durduracak olanlar keşke Müslümanların uhuvveti olsa. Cenab-ı Hakk’ın gazabına uğramadan keşke üzerimize düşeni yapabilsek.
Gazze, ateşle imtihanımızdır artık. Gazze sıradan bir öykü değildir. Müslümanlığımızın; Müslümanlıktan öte insanlığımızın sorgulanışıdır.

Okunma Sayısı: 1673
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı