"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aşk uğruna cehenneme gider misiniz?

Zübeyir ERGENEKON
30 Aralık 2014, Salı
-Yazdan kalma bir “aşk” yazısı-

Sadece söylenildiğinde bile insanın hislerini harekete geçirmeye yeten kuvvetli bir duyguydu bu: aşk… Aşk da, aşk ile ilgili konuşmalar ve yazılar da insanlık tarihi kadar rengin, zengin ve derindir. Aşk hakkında yazılanların ve söylenenlerin çok olması, âşıkları susmaya sevk etmemiştir, her âşık yangını nisbetinde aşkını değişik yollarla ifade etme gayreti içerisine girmiştir. Zira Fuzuli’nin de dediği gibi: “Doğru derler, her zaman bir âşıkın devranıdır.” hakikati tarihin her anında tezahür etmiş, zaman ve mekân daima yeni âşıklara, aşklara ve âşknamelere tanıklık edegelmiştir. 

Yine Fuzuli’nin “Her kim ki âşıktır, bütün işi âh-u figandır.” ifadesinde vurgulandığı gibi, âşıklar dertlerini dillendirmeye münasip bir ahvâl içerisindedirler. 

***

Aşka ve âşıklara beni götüren yaz mevsiminde artan düğünler oldu. Ramazan’ın da bitmesinin fırsat bilinmesi ile yoğun bir şekilde yapılan düğünlere tanık olduk. Sıcak ve nemli yaz akşamlarında yapılan gürültülü patırtılı mahalle düğünlerinde kulağımda hep bir şarkı sözü çınladı durdu: “Seninle cehenneme giderim.” İlk duyduğumda şaşırmış ve “Bunu söyleyen kişi, cehennemin nasıl bir yer olduğunu bilmiyor galiba” diye içimden geçirmiş ve bu sözü de münkirane bir hâl içerisinde söylenmiş bahtsız bir söz olarak addetmiştim.

Aşkı, âşıkların yaşadıkları sıra dışı ahvalleri ve aşkın hakikatini düşününce sözü tekrar bu hakikatler penceresinde değerlendirmeye başladım. Aşk, bütünüyle vazgeçmek değil miydi?  Aşk, adanmışlık ile eş değer değil miydi? Âşık, maşuku uğrunda her zorluğa katlanmayı göze alan kişiydi. Buna göre, yukarıdaki cümleyi söyleyen kişi cehennemin acı ve ıztırap dolu bir yer olduğunu kabul ediyor ama aşkı için cehennem dahil her türlü sıkıntıya katlanacağını ifade etmek istiyor olabilirdi.

Aşktaki adanmışlık ve aşkı uğruna serden geçmişlik cihetinde içinde bir dane-i hakikat bulunabilirdi bu cümlede. Ama kâinatı ihata etme istidadında bulunan şümullü bir duyguyu sadece tek bir vecihle açıklamak yanlıştı; önemli olan bize verilen bu muhabbet duygusunun nasıl istimal edilmesi gerektiği idi. Muhabbet duygusunun doğru kullanımı için Nur Risalelerine müracaat ettim.

***

Muhterem ve muallâ Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî “Milletimin imanını selamette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.” diyerek hem kararlılığının büyüklüğünü göstermiş hem davasına olan bağlılığın derecesini izhar etmişti.

Üstadımızın Sekizinci Mektub’da ifade ettiği gibi: Aşk, sadece mahbubunu nazara alır, âşık da bu yüzden sadece mahbubu için fedakârlığa katlanır. Aşk, her şeyi sevdiğine feda ettirir ve diğerlerini görmezden gelir. Oysa karşılık beklemeyen şefkat, karşılık bekleyen aşktan çok üstündür. İnsan şefkat ile bütün varlıklara şefkatini genişletir.

“Senin ile cehenneme giderim” sözünü söyleyen kişi de sadece mahbubu için fedakârlığa katlanıyordu, Üstadımız ise şefkat vasıtası ile bütün milletin imanını düşünmüş ve fedakârlığın derecesini de bu ölçüde yüksek tutmuştu. İnsan, kendisini saran hasletlerin tesiri ile ve adanmışlığı ile yapacağı fedakârlıkları izhar eder. İnsanı saran hasletlerin insandaki tesiri ve tezahürü nisbetinde de insanın göstereceği ve kabul edeceği fedakârlık artmaktadır. Üstadımız, yapacağı fedakârlığı kendisine has ve imanî bir şekilde dillendirirken, “Senin ile cehenneme giderim” sözünü söyleyen kişi ise bunu bencilce ve kulluğun edebine uymayan bir şekilde ifade etmiştir.

Aşk ve muhabbet, kudsî idi. Peki insana bu kuvvetli duygular niçin verilmişti ve nerede kullanılması gerekirdi? Üstadımız Dokuzuncu Mektub’da da insandaki her hissiyatın mecazi ve hakiki olmak üzere ikiye ayrıldığını ifade etmiş ve hissiyatın hafiflerini dünya umuruna, şiddetli olanları ise manevi ve uhrevi vazifelere sarf etmek gerektiğini beyan etmiştir. Aşkın da şiddetli muhabbet olduğunu ve mecazi mahbupların şiddetli muhabbetin fiyatına değmeyeceğini belirtmiştir.

Baki bir mahbubu bulmak için verilen şiddetli bir muhabbetin, sadece fani ve zail insanlara karşı gösterilmesi, fıtrata, hikmete ve hakikate uygun değildir. O’nun yolunda kullanıldığında bakileşen ve kudsileşen aşk, sadece fani varlıklara sarf edildikçe süflileşmekte ve kıymetini kaybetmektedir.

Üstadımız Yirmi Dördüncü Söz’ün Beşinci Dal’ının Birinci Meyvesi’nde muhabbet duygusunun kâinatın var olmasının bir sebebi olduğunu ifade ettikten sonra bu duygunun nasıl kullanılması gerektiği hakkında önemli bilgiler vermektedir: “Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit hakiki Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı Onun namiyle ve Onun aynası olduğu cihetle ıztırapsız sevebilirsin. Demek şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa muhabbet en leziz bir nimet iken en elim bir nikmet olur.”

***

Cehennem, ebrarın ve ahyarın değil eşrarın mekânıdır. Hem lütfun değil, kahrın mazharı ve tecelligâhıdır. Aşk duygusunun yanlış kullanılması neticesinde “cehenneme gideceğini” söylemek hikmete ve hakikate münasip değildir. İnsan sevdiğinin lezzetleriyle lezzet duyar ve elemleri ile de müteellim olur. Sözgelimi, insan sevdiği ile beraber cehennemde olsa, maşuku azabın bin bir türlüsünü çekerken âşık nasıl mesud olacaktır? Muhabbet ve aşk duygusunu kendimiz hakkında elem verici bir surete çevirmek veya bu duyguyu doğru istimal ederek lezzetli bir hayat sürmek bizim irademizdedir. Aşk duygusunu çok noksan bir şekilde anlayan ehl-i dünyanın bu yolda gösterdiği kararlılık, fedakârlık ve yazımıza konu olan “maşuku için cehenneme gitmeyi göze alma” adanmışlığı bizim kudsî meselelerde göstereceğimiz gayret için bir örnek teşkil edebilir. 

Okunma Sayısı: 1809
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı