"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sema denizinde uçağın karnında bir yolculuk hikâyesi

Zübeyir ERGENEKON
11 Aralık 2014, Perşembe
“Ey hakareti içinde mağrur ve mütemerrid ve ey zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan cin ve ins! Nasıl cesâret edersiniz ki, isyanınızla öyle bir Sultan-ı Zîşânın evâmirine karşı geliyorsunuz ki; yıldızlar, aylar, güneşler, emirber neferleri gibi, emirlerine itaat ederler.” (Sözler, s. 166)

İlk binişim olacaktı uçağa. Tereddüt, korku ve heyecan kaplamıştı içimi. Benim için “bilinmeyen” bir yolculuktu uçak yolculuğu. Araştırmalar yaptım, uçakta seyahat hakkında yazılar okudum. Yakınlarımla paylaştım. Ne yaptımsa da içimdeki bilinmeze karşı duyulan ürperti ve korku geçmedi. Bunu uçağa binince daha rahat anladım...

***

Uçağa bindiğimde cam kenarındaki dar yerime yerleşince iyice arttı heyecanım. Küçük uçakta ve fiziken dar bir yerde olmak kabri ve çaresizliği hatırlattı bana. İstediğin gibi hareket edemediğin dar bir yerdesin. Şarkî Anadolu’ya gidiyordum ilk defa. Bilinmez bir yolculukla, dar ve hareketsiz bir yerde oturarak benim için bilinmeyen bir varış noktasına gitmek, içimdeki ürpertiyi iyice artırmıştı. Vee... Havalandı uçak. Uçağın tekerleri yerden kesilince anladım dünyaya ve fanilere ne kadar bağlandığımı. Havada olduğunu bilmek, o muazzam boşlukta seyahati düşünmek içimdeki ürpertiyi arttırdı. Tutunamıyorsun havada hiçbir şeye. Tutunduğumuz faniler gibi her şeyin ‘faydasız’ olduğunu anlıyorsun sema sayfasında...

Gürültü, kavga ve rekabet sebebi olan dev eserlerin uçak yükseldikçe küçücük kaldığını görünce  fark ettim azamet-i İlâhiyeyi. Celil-i Zülcemal’in memleketinin genişliğini...

Sabiha Gökçen Havalimanından ayrılan uçağımızda yolculuk devam ederken, denizdeki gemileri görmüştüm. Arkalarında dalgalar bırakarak nazlı nazlı ilerliyor görünüyorlardı gemiler. Daha sonra görüntüler ufaldı, biz de iyice yükseldik. Uçağın penceresinden, arkasında iz bırakıp giden cismin gemi değil yakınımızdaki başka bir uçak olduğunu fark edince hatırladım “sema denizinde” olduğumuzu... Öyle ya, sema da bir denizdi...

Uçakta kendimizi pilotun himayesine bırakmış olmak, dar koltukta ve küçük uçakta hareketsiz kalmak ve sema denizinde seyahat etmek hem Yunus’un (as) balığın karnındaki hikâyesini hatırlattı hem de benim için güzel bir “rabıta-i mevt” vesilesi oldu. Yunus’u (as) balığın karnında çaresiz bırakan ahval içerisinde idim. Her taraftan ümit kesilmiş. Sema denizinde bir damla hükmünde olan uçağımız... Yunus (as) denizde bir balığın karnında idi, ben de sema denizinde, bir uçağın içinde. İstikbalimiz karanlık, düşer miyiz bilinmez. Koca semada kaybolan bir damlacıksın...

Uçak yolculuğu, ebedi âlemlere olan seyahatimizi hatıra getirdi verdiği ürperti ile. “Bilinmez âlemlere bilinmez yolculukların yolcusu” olmak endişelendirdi asıl beni. İnsanın en büyük endişesinin bu yolculuklar olması gerekiyordu nefsimizin malayani şeylere olan düşkünlüğünün aksine. Uçak yolculuğunda bir kaza olsa dünyevî hayatım sona erecekti. Diğer seyahatteki sorumsuzluklarım ise ebedî yolculuğumu etkileyecek ve o yollarda beni perişan edecekti.

Herkesi aciz, herkesi hayran bırakan sema sayfasında, sema denizinde O’na sığınmaktan, acziyetimizi ve kusurumuzu itiraf ederek dergâhına iltica etmekten başka çare olmadığını ihtar etmişti bu uçuş. “Yer ve gök iki mutî asker gibi emirlerine bakan bir Zâta isyan edilmez, edilmemeli.” (Sözler, s. 340) O Sultan’ın ne denizleri vardır, ne geniş memleketleri vardır! Mülkünden kaçamayız, hududundan başka hudud yok. O Sultan’a abd olan, her yerin sahibi olan O Sultan’ın bütün memleketlerinden kolaylıkla geçer. İki menzil hükmünde gibi kolay olur bir âlemden diğerine geçiş. O şartla ki O’nun azametini tanıyalım ve bilelim. 

Sema, insana kendisi gibi geniş düşünmeyi öğretiyor. Üzerinde boğuştuğumuz, günahlara daldığımız ve uğruna birbirimizi kırdığımız dünya ne kadar küçük. O Sultan’ın sema gibi sayfaları gösteriyor ki, herkese yetecek mülk O Sultanın mülkünde vardır ve O Sultanın mülkü de hadsizdir.

İnsan ne kadar çok bağlanırsa dünyaya, o kadar zor ‘havalanıyor’. Faniye ne kadar bağlanmışsak, faninin fenası da bizi o derece ürkütüyor. Uçakla birlikte havalanmak işte bu yüzden korkutmuştu beni. Bakiye kalbolmayan fani, insana zarardan, korkudan, telâştan ve geçici bir menfaatten başka bir şey sağlamıyor. 

Faninin büyülü oyuncaklarından kâinatta yer alan azametli eserleri hissedemiyoruz ve göremiyoruz. Ama sema sayfası ile biraz haşir neşir olunca dünyamızın ne kadar hakir olduğunu hemen anlıyor insan. 

Allah’a abd ve asker olana her şey musahhar olmaktadır. Herkesin ve herşeyin bize musahhar olması bizim kudretimizden değildir. Nazik ve zayıf bir çocuğa bütün imkânların sunulması gibi Cenâb-ı Hak da uçak gibi teknolojik harikaları bizim acziyetimize binaen ihsan etmiştir. O’nun mülkünün genişliği ve kemâli karşısında, aciz ve zayıf olan bizlerin yapmış olduğu eserlerin ne kıymeti ola ki! Oysa bizler, sena edilmesi gereken sözlerin çoğunu medeniyet harikaları için sarfediyoruz.

***

Sema denizindeki ürpertici  ve beni korkutan seyahatim, Yunus (as) gibi Rabb-i Rahime iltica ederek şirin hale gelmişti. Kalbim ve aklım bu tevekkül ve itimad ile rahatlamıştı. Sema denizi ile Rububiyetinin genişliğini ve saltanatının haşmetini görmüş ve ömrümü O’nun yolunda harcamam gerektiği dersini almıştım.

İlk uçak yolculuğum ürpertili başladı, ama îmanî hakikatler ile tatlı bitti. Van Havaalanına hem ilk uçak yolculuğunu kazasız belâsız atlatmış olmanın mutluluğu hem de “ebedî yolun yolcusu” olduğumuzu hatırlamanın süruru ile indim.

Okunma Sayısı: 1839
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı