Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Ali Çolak’tan Turgenyev’e, Turgenyev’den Cevat Akkanat’a "baba" imgesi

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük deneme ustası Fransız Montaigne’i okurken, bir taraftan da başka kimleri okuyabilirim diye düşünüyordum. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri bizde de önemli deneme ustalarının yetişmiş olabileceği düşüncesinden hareketle küçük bir araştırma yaptım ve listenin epey kabarık olduğunu gördüm. Elbette bir tercih yapma durumuyla karşı karşıyaydım. Yenilerden başlamaya karar verdim ve denemenin yeni yüzlerinden Ali Çolak’ın yazılmış bütün denemelerini kitapçıma sipariş ettim, hemen ertesi gün jet hızıyla elime geçti bütün kitaplar. Açıkçası her zaman bu kadar şanslı olduğumu söyleyemem.

Ali Çolak imzalı kitaplardan; “Günün Ötesi”, “İnce Sözler”, “Periyi Uyandırmak”, “Bir Bahçe Düşü” ve “Günlük Güneşlik Şarkılar” Ötüken Yayınları tarafından; “Yitik Hüzün”, “Gün Sarısı”, “Söz Işıldağı, “Mavisini Yitirmiş Yaşamak” ise Zaman Kitap tarafından yayıma hazırlanmış. Çolak 1996 yılında “Günlük Güneşlik Şarkılar” adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “Yılın Deneme Yazarı” ödülünü almaya lâyık görülmüş. İnsanı okuma ve yazmaya güdüleyen, çıtı pıtı kitaplar Çolak’ın kaleminden çıkanlar. Özellikle bu alanda seyr ü sülûk etmeyi düşünen gençlere Ali Çolak’ın denemelerinden başlamalarını salık veririm.

“Günün Ötesi”ni okurken bir başlık dikkatimi celbetti bir baba olarak: “Babalara Özgürlük”! Eee… Babaların halinden ancak babalar anlar, dedim. Adam, “horlanan,” “dışlanan,” “haksızlığa uğratılan” babaların “makûs talihi”ni gündeme getirmiş yazısında, ancak bu “makûs talihi” yenme konusunda yardımcı olmuştur diyemem doğrusu. Eh ne diyelim… Derdimize derman olmasa da en azından gündeme getirme nezaketinde bulunmuş, bize de sağ olsun demek düşer...

Babaların “dertleri”, “sıkıntıları”, “haksızlığa uğramaları” konusunda yazdıklarına bir diyeceğim yok, eyvallah! Hepsi başım üstüne… Lâkin analara dair yazdıklarına itirazım var. Elbette ‘baba’ konulu eserler, ‘ana’lardan bahsedenlerin yanında sönük kalır. Normal kardeşim; aylarca yemek kokusundan bunalarak mutfağa giremeyen, dokuz ay yavruyu karnında taşıyan, doğurduktan sonra “kırk gün mezarı açık kalan” sen miydin? Allah bilir ya hanım gece vakti hastahanede doğum yaparken, belki de evde uyuyordun! O kadar da değil diyebilirsin! Ama anası her gece çocuğu emzirirken veya ateşi çıkmış olduğu halde sürekli ateşini kontrol ederken sen ne yapıyordun? Sormaya ne hacet efendi, yaptığın belli: sırtını dönmüş uyuyordun! Ondan sonra da gelmiş “edebiyat müthiş bir baba düşmanıdır” diyorsun! En iyisi bu bahsi burada kapatalım. Allah muhafaza, babaların gazabı pek fena olur! Babası olan bir baba olarak çok iyi bilirim bu durumu!

Espri bir yana, ‘baba’ konulu edebî eserler edebiyat literatüründe pek de az sayılmaz doğrusu. Çolak’ın yazısını okuyunca, hafta boyu ‘baba’larla yatıp kalkmaya karar verdim. Gözüme iki kitap—birisi şiir içerikli—ve bir film kestirdim. Kitaplar; İvan Sergeyeviç Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”ı ile Şair Cevat Akkanat’ın “Baba, Bu Kitap Sana” başlıklı şiir kitabı idi. Film ise; Türkiye’de seyirci ve hâsılat rekorları kıran, son yılların en duygusal yerli filmlerinden “Babam ve Oğlum” idi.

Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”ının bu konuda önemli bir klasik olduğu su götürmez bir gerçektir. 28 Ekim 1818’de Rusya’nın Oryol şehrinde doğan İvan Sergeyeviç Turgenyev zengin bir toprak ağasının oğluydu. Küçük yaşından beri babasıyla çok iyi anlaşan İvan, annesinden çok korkardı. Çocukların sıkı bir baskı altında yetiştirilmesi düşüncesinde olan bu kadın, oğluna bezdirecek kadar eza, cefa ediyordu. İvan, bu baskıdan kendini okumaya-yazmaya vererek ancak kurtarabiliyordu. Anasından kaçıp babasının limanına sığınan ender insanlardan biridir Turgenyev. Bu hafta okumak için kütüphaneden büyük umutlarla aldığım “Babalar ve Oğullar”ı, maalesef büyük baskı hataları yüzünden tam olarak okumaya muvaffak olamadım. Allah’tan Akkanat’ın şiir kitabı, teveccühleri sayesinde “Bursa hatırası olarak” elimin altında bulunuyordu da ikinci bir hayal kırıklığı yaşanmadı.

Çolak, “Bir ‘baba’ şiiri okudunuz mu hiç?” diyerek belki de, şairlere sitem ediyor bir ‘baba’ şiiri yazmadıkları için. Babalar için söylenen şiirleri bir antolojide toplayan Cevat Akkanat da, belki bu durumu bildiği için kitabının önsözünde meseleyi açıklığa kavuşturuyor: “Baba şiirimizin gözbebeğidir. Şairler, genel kanaatleri tersyüz eden kişiler olarak, “şiirimizde baba teması fazla işlenmemiştir” diyenleri de sükût ile baş başa bırakmışlardır.”

Akkanat sayesinde o kadar çok ‘baba’ temalı şiir okudum ki hangisinden başlayacağımı bilemiyorum doğrusu. Önce isterseniz Mehmet Akif ve sonra sırasıyla; Kemalettin Kamu ve Necip Fazıl’ın şiirlerinden birer bölümü sizlerle paylaşalım:

“Üç beyinsiz kafanın derdine,

üç milyon halk,

Bak nasıl doğranıyor?

Kalk, baba, kabrinden kalk!

Mehmet Akif Ersoy

Dediler ki: ‘-Yok baban,

Babanı aldı vatan!’

Meğer burada yatan

Senmişsin, babacığım!

Kemalettin Kamu

Zindan iki hece, Mehmed’im lafta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta…

Halimi düşünüp yanma Mehmed’im!

Kavuşmak mı?.. Belki… Daha ölmedim!

Necip Fazıl Kısakürek

İnanın o kadar çok ‘baba’ temalı şiir var ki, bırakın buraya şiirlerden birer bukle almayı, isimlerini yazmaya bile satırlarımız yetmez. Sabahattin Ali’den Bahaeddin Karakoç’a, Attila İlhan’dan Erdem Bayazıt’a kadar tam 168 şairin ‘baba’ temalı şiirini buraya almış şair ve yazar Cevat Akkanat.

Evet… Siz de Ali Çolak ile aynı fikirde iseniz lütfen bir an evvel kendinize bir iyilik edin, Cevat Akkanat imzalı “Baba, Bu Kitap Sana” isimli antolojiyi okuyun…

Şefaattin DENİZ

09.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004