Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hüseyin HİÇDURMAZ

Sağlıkta tekelleşme tehlikeli olur

Sağlık sektöründeki gelişmeleri değerlendiren Doruk Tıp Merkezi Başhekimi Dr. Mustafa Esgin, ‘Altı çizilecek bir kaygı şudur; sağlıkta yapılan reformlar sonucu girilen yeni süreçte bir tekelleşmeye gidilirse, bu durum, devlet, sağlık sektörü ve vatandaşlar için ciddî bir risk olur’ dedi.

*Türkiye’deki sağlık ortamına genel bakış açınız nasıl?

Türkiye’de 58. ve 59. hükümetlerin iş başına gelmesinden sonra bilindiği gibi sağlıkta dönüşüm adı altında bir program uygulamaya konuldu. Bunlar bizim daha değişik platformlarda, Bursa Tabip Odasında, sağlık kuruluşları derneğinde 2000’li yılların başında söylediğimiz elzem nitelik taşıyan bir takım uygulamaları içeriyordu.

* Ne gibi?

Bunları kısaca özetlersek, meselâ sağlıkta eş güdüm diyebileceğimiz sağlık hizmeti sunumunun tek çatı altında toplanması çok önemli bir uygulamadır. Sağlıkta hizmet sunumunu standardize eden bir yaklaşım ortaya konulmuştur. Hükümetin genel sağlık sigortası adı altında sağlık hizmetinin finansmanını tek çatı altında toplaması son derece önemli. Kaynakların daha verimli kullanılması ve yine sağlık hizmet veriminin finansmanında adaletin sağlanması noktasında çok önem arz eden bir uygulama. Bunlar bizim de hükümet daha kurulmadan, Ak Parti kurulmadan yapılması gerekli olan şeyler olarak altını çizdiğimiz noktalardır. Özel sağlık hizmetleri bu ülkede sürekli üvey evlât muamelesi gördü. Rahmetli Özal döneminde bir açılım söz konusu olmuştur. Bu hükümet döneminde de özel sağlığa uygulanan bu üvey evlât muamelesi yaklaşım bazında en azından ortadan kalktı. Sağlık hizmet sunumunda özel sektöründe imkânlarından yararlanma ve insanlara halka özel sağlık sektörünün imkânlarını açma noktasında bir açılım söz konusu olmuştur. Bizim de söylediğimiz ve vurguladığımız bir nokta var. Sağlık hizmeti bir kamu hizmetidir. Bu hizmetin kamu tarafından veya özel sektör tarafından verilmesi bu sonucu değiştirmez. O açıdan oldukça gecikmiş ve önemli yaklaşımlar son 3-4 yıllık süreç içerisinde uygulamaya kondu. Bunlar Türkiye açısından son derece önemli gelişmedir.

* Sağlıkta eş güdüm dediniz, zaman zaman Emekli Sandığı, Bağ–Kur, SSK üyeleri çeşitli özel hastahanelere gittiğinde tedavide bazı sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Sizce bu sıkıntılar nereden kaynaklanıyor olabilir?

Sağlıkta, kalite diye bir kavram var. Bu kavram özel hastahaneler sayesinde gündeme gelen bir süreç. Kamunun ürettiği sağlık hizmetlerinde aşırı yoğunluk ve kalite kavramı birkaç yıllık sürece kadar hiç telâffuz edilmeyen düşünülmeyen bir uygulama ve bir yaklaşımdı. Görüldü ki, sağlık hizmeti özel bir hizmet. Bir doktorun hasta bakma sayısı belli, bir hastahanenin verebileceği hizmet belli, ondan çok daha fazlasını bu kurumdan talep etmek hizmetin niteliksizleşmesini ve hizmet alanlar açısından bir olumsuz tabloyu ortaya koyuyor. Bu açıdan sağlık hizmetlerinde kalite kavramı ön plana çıkıyor. Bunu sağlayan özel sektördür. Hep diyoruz; insanca ve hakça bir sağlık hizmeti hepimizin hakkı, ancak bugüne kadar kamuda böyle bir hizmet söz konusu olmadı. Nedense bu soruyu kamuda çalışırken kendimize de sormadık. Bir türlü sağlık personelinin yüzünü güldüremedik! Hastaya müşfik bir yaklaşım sergileyemedik! Onların da duâsını almaya yönelik bir yaklaşım olmadı, inşallah bundan sonra olur.

*Bursa’da kısa zaman da çok sayı da özel hastahaneler açılıyor, sizce bu sağlıklı bir gelişme mi?

Ben iyi bir fizibilite yaparak Bursa’ya geldiklerini düşünmüyorum. İstanbul’a yakın olması ve benzer bazı özelliklerini baz alarak bu noktada bir yaklaşımları var. Biz bunu yetkililere de ifade ediyoruz. Altı çizilecek bir kaygı şudur; sağlıkta , özelleşmede veya bundan sonraki süreçte, bilemiyoruz bir özerkleşmede, yani kamu hastahanelerinin özerkleşme sürecinde bir tekelleşmeye gidilirse, bugün Türkiye çapında global sermaye, yarın uluslar arası bir sermaye bu son derece ciddî bir risk olur. Ben bunun altını çizmek istiyorum. Yani hükümet, birkaç doktorun bir araya gelerek hastahane veya bir sağlık hizmeti açmalarının yolunu açmalı, bunun önünü tıkamamalı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, bugün halka daha fazla, daha kolay açılabilen, daha küçük sermaye ile açılabilen, halka daha yakın, bunların denetimi yapılmalı, yani global ölçekli sermayenin de denetimi yapılmalı. Üç günde SSK anlaşması yapılmamalı! Eğer bir özel hastahane altı ayda SSK anlaşmasını yapamıyorsa, bir başka özel hastahane eğer üç günde yapıyorsa, bu soruyu da yetkililere sormak lâzım.

*Denetim yapılmıyor mu?

İnşaallah yapılır. Denetim mekanizması var, fakat bununla ilgili sıkıntıları da zaten yetkililer ifade ediyor. Biz şunu istiyoruz; biz kimsenin küçük ve orta ölçeklilerinde diğerlerinin yanında kavrulsun-korunsun, yani böyle bir şeyimiz yok, ama herkese eşit imkânlar tanınsın. Herkese hayat hakkı tanınsın. Bu noktada bir ayrıcalığa gidilmesin, tekelleşme, hükümet açısından da sıkıntı oluşturur. Olaydan duyduğumuz kaygı, bu ticaretin meta haline dönüşmesi, bunun dönüştürmeyecek şeyde küçük işletmelerinde küçük ve orta ölçekli o yöreden çıkmış o yörenin insanı tarafından tanınan ve gidecek başka bir yeri olmayan insanlar, bu insanların aşklarının, teşebbüslerinin yaşatılması gerekiyor. Benim kanaatim bu. Bunu bir risk olarak görüyorum. Yaklaşımlarım büyük ölçekli sağlık işletmelerinin yaklaşımlarını küçük ve orta ölçeklileri yok etme üzerine kurulu bir kapitalist anlayış olduğunu çok iyi biliyorum. Bu anlayışın ben payidar olamayacağını düşünüyorum. Ama yetkililer açısından payidar olamayacak anlayışa zemin teşkil edecek uygulamaları sahaya koymamalarını diliyorum.

*Özel Doruk Tıp Merkezin kurulmasına götüren yol nasıl başladı?

Ben İstanbul’da ihtisas yaptığım süreçte özelleşme süreci hızlı bir noktada idi. Türkiye’de ilk olarak İstanbul’da başladı biliyorsunuz. Özel hastahanelerin sayıları hızla arttı ve daha sonra kaliteleri de arttı. Birçok semt hastahanesinin devletin yetişemediği İstanbul, hızlı büyüyen metropol olmasından kaynaklanan nedenlerden dolayı bu, varoşlar başta olmak üzere, varoş olarak ifade edilen kentler başta olmak üzere bir çok semte özel hastahaneler açıldı. Bunların sayısı da niteliği de arttı. Bu süreci ihtisas yaptığım dönemde iyi gözlemlediğimi düşünüyorum. Daha sonra bu süreçte arkadaşlarla birlikte Bursa’da İstanbul’daki bu özelleşme süreci olacağını ön gördük ve bizde küçük bir tıp merkezide 1998 yılında yaklaşık 600 metrekarelik bir merkezde başladık. Ama hedefimiz büyüktü. Bir hastahaneleşme hedefini o günlerde taşıyorduk. Genç, dinamik bir kadro ile kendi alanında nihaî uygulamaları yapan bir anlayışla yola çıktık. Tıp ve Cerrahi merkezi olduk. Bugün Doruk Tıp dediğimiz merkezimiz yaklaşık 500 metrekare alanda hizmet veren ikinci basamak sağlık kuruluşudur.

*Hangi dallarda hizmet var?

Tüm branşlarda hizmet veren dört ameliyathanesi olan ve tüm branşlarda hizmet veren, ikinci basamak sağlık kuruluşuyuz. Geçtiğimiz yıl Bursalıların yakından bildiği Bursa’nın ilk özel hastahanesi Özel Bursa Hastahanesi’ni bünyemize katarak bu noktadaki yolculuğumuza ivme kazandırdık. Özel Bursa Hastahanesi’ni bir yıl içinde daha çok kadın doğum ve çocuk ağırlıklı bir hastahane olarak konumlandırdık. Altı çizilecek bir nokta yoğun bakım yatağı ihtiyacı malûm özellikle yeni doğan yoğun bakım dediğimiz çocukların doğumunda ilk bir ay kadar riskli döneminde onların yoğun bakım desteği verecek bir yoğun bakım ünitemiz 16 yataklı olarak hizmete girdi. Bu da Bursa içinde bir kazançtır. Bütün Emekli Sandığı, Bağ-Kur, ssk anlaşmaları yapıldı. Bu yönü ile güzel bir hizmet söz konusu oldu. İnşallah önümüzdeki yılda Bursa’nın Nilüfer bölgesinde yaklaşık 15000 metrekare kapalı alanı olan bir projeyi hizmete açacağız.

*Hastalar kendilerine ait sağlık haklarını yeterince biliyor mu? Bu konu da gözlemleriniz nedir?

Yeterince bilmiyorlar. Ancak geçmişle kıyaslandığında hasta hakları diye bir kavram var. İletişim son derece önemli. Bu noktada iletişim araçlarına, basına, bize eğitim kurumlarına devletin ilgili mercilerine önemli görevler düşüyor. Her şeyi devletten beklemek doğru değildir. Biz kendi adımıza şu çalışmayı yapıyoruz. Halka yönelik eğitim çalışmaları, seminerler, bilinçlenme kampanyaları. Dünya sigarasız günü diye bir gün var. 31 Mayıs, bunu bahane ederek tabi bir günde olmuyor bu işler. Daha önce biz yaptık bir panel düzenledik. Çocuklara dört dalda on yedi ödüllü bir yarışma düzenledik. Yani dikkati bu noktaya çekip sigaranın zararlarını, toplumsal nitelikli diğer unsurlarla ilgili bilgilendirme çalışması son derece önemli. Bunu klasik anlamda sadece bir panel sadece bir konuşma değil meselâ biz orada çocuklara sigaraya karşı bir slogan yarışması açtık. Güzel sloganı birinci seçtik. Bizim Bursa’da Emir sultan mezarlığı var malûm “sigara nokta net Emir sultana tek bilet” diye bir slogan birinci oldu. Karikatür yarışması yaptık. Salonlarımızda, teşhir ediyoruz dereceye giren eserleri. Sigara ile ilgili resim yarışması yaptık yine onları salonlarımızda sergiliyoruz. Çocukların dünyasına nasıl yansıdığını görüyorsunuz. Bu çalışmaları renklendirerek yapmak gerekiyor. Sizin sorumluluğunuz çok fazla. Çünkü, kitlelere ulaşıyorsunuz. Bu yüzden bizden ne talep ederseniz. Bu noktada size yardımcı olmaya hazırız.

*Sigaraya gösterilen tepki içkiye gösterilmiyor?

Sigara sembol olmuş, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) malûm bir hadisi var “İçki bütün kötülüklerin anasıdır” diye. Ama inşallah sigara içki gibi semboller altında, esrar ve uyuşturucu var. Bugün gençlerimizi tehdit ediyor. Hepsine beraber savaş açmak gerekiyor.

*Sizin ilâve etmek istediğiniz bir husus var mı?

Ben, Türkiye’nin bugününün dününden daha iyi olduğunu düşünüyorum. İnşallah yarını da bugünden daha iyi olacaktır diye umut ediyorum. Dr. Mustafa Esgin kimdir? 1967 doğan Esgin, Bursa Karacabeyli. 1991 yılında Bursa Tıp Fakültesini bitirdi. 1998 yılında İstanbul Haseki Hastahanesinde Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı olarak ihtisas yaptı. Daha sonra 1998 yılında Bursa Devlet Hastahanesine atanarak burada beş yıl idarecilik yaptı. 1998 yılında Bursa Devlet Hastahanesinden ayrılarak, Doruk Tıp Merkezini kurdu. Halen, Doruk Tıp Merkezi yönetim kurulu üyesi ve Doruk Tıp Merkezi Başhekimi olarak çalışıyor. Ayrıca, MÜSİAD Bursa şubesi ve Bursa Özel Sağlık Kuruluşları Derneği yönetim kurulu üyelikleri, Fakir ve Muhtaçlar Yardım Derneğinin Bursa Şubesinde yöneticilik görevlerini sürdürüyor.

Hüseyin HİÇDURMAZ

07.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (05.03.2007) - “28 Şubat hukukuna boyun eğmedik”

  (04.03.2007) - 28 Şubat, kışlayla caminin arasını açtı

  (03.03.2007) - Mehmet Barlas: Asıl tehlike darbeciler

  (02.03.2007) - Darbeler orduyu yıpratıyor

  (01.03.2007) - Hiçbir darbe başarılı olamadı

  (28.02.2007) - Mehmet Altan: Darbecileri hayat ayıkladı

  (25.02.2007) - İçeceğimiz suyla araba yıkıyoruz

  (24.02.2007) - İklim değişiklikleri ile birçok medeniyet tarihe karıştı

  (20.02.2007) - Düşünce suç haline getiriliyor

  (19.02.2007) - "Devlet vatandaşından korkuyor"

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004