Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Savunma hakkını kullanıyoruz

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, masum vatandaşlara, güvenlik güçlerine silâh doğrultana, kurşun sıkana ‘’kader kurbanı’’ gözüyle bakarak müsamaha gösteremeyeceklerini bildirerek, ‘’Türkiye’nin teröre karşı kendini savunma hakkı tartışılmazdır. Şu anda yapılan operasyon da bu hakkın kullanılmasından ibarettir’’ dedi.

Erdoğan, yaklaşık 1 ay aradan sonra yapılan partisinin TBMM grup toplantısındaki konuşmasına, milletvekillerinin ve vatandaşların Kurban Bayramını kutlayarak başladı. Hristiyan vatandaşların Noel bayramı ile Musevî vatandaşların Hanuka bayramlarını da kutlayan Başbakan Erdoğan, toplumsal dokunun bozulmadan korunmasının, gelecek nesillerin emniyet ve güven içinde yaşamasının, kadim değerlerin, insanî meziyet ve geleneklerin gelecek kuşaklara intikaline bağlı olduğunu anlattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Aksi halde, dünyayı bir çatışma alanı olarak görmekten, güçlü olanın zayıf olana tahakkümünden kurtulamayız. Bizim hükümet olarak, siyasî irade olarak bütün çabamız, milletimizin huzurudur, refahıdır, mutluluğudur. Ne yazık ki geçmişin büyük hataları, geçmişin büyük yanlışları bize ağır maliyetler ödetmiştir. Bu ülkenin evlâtlarının bir kısmı, soğuk savaş yıllarının iki kutuplu dünyasında kurulan bazı tuzaklara düşmüş, ülkelerine bağlılıkları zedelenmiş, hatta anne ve babalarına bile küsmüşlerdir. Tezgâhın gerisinde insanlık düşmanı arzularını gizleyen silâh tüccarlarının, uyuşturucu tüccarlarının, terör tacirlerinin, uluslararası mafyanın kirli tuzaklarından, kimin ekmeğine yağ sürdüğünden bile habersiz bazı gençler, kendilerine de anne babalarına da bu ülkeye de büyük acılar yaşatmışlardır.

Ne var ki masum vatandaşlarımıza, güvenlik güçlerimize silâh doğrultana, kurşun sıkana ‘kader kurbanı’ gözüyle bakarak müsamaha gösteremeyiz.

Gelinen noktada, terörün milletimize yaşattığı acılar için ‘yeter artık’ dedik ve Meclisimizin verdiği karar doğrultusunda, terörizmle mücadelede gereken her türlü adımı güçlü bir şekilde uygulamaya geçirdik.’’

Başbakan Erdoğan, hiç kimsenin kendilerinden, terörist saldırılara, bir çok insanın canına mal olan bu menfur eylemlere sessiz kalmalarını bekleme hakkı olmadığını söyledi. ‘’Türkiye’nin teröre karşı kendini savunma hakkı tartışılmazdır’’ diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

‘’Şu anda yapılan operasyon da bu hakkın kullanılmasından ibarettir. İlk gün söylediğimiz gibi, sınır ötesi operasyonların tek hedefi, terör örgütü PKK’dır. Fakat muhalefetin, maalesef bu konulara yaklaşımında, ‘AK Parti veya AK Parti iktidarı, teröre karşı gerekeni yapmıyor veya geç kaldı. Terör için bu gibi adımlar mı atılmalı?’ gibi, bu işi küçümseyici, ‘Efendim, siyasî, diplomatik, askeri konularda gerekenler yapılmıyor’ gibi hâlâ bu tür yaklaşımlar içerisinde olması, gerçekten düşündürücüdür. Siz bağcıyı mı dövüyorsunuz, üzüm mü yiyorsunuz? Sizin derdiniz ne? Yapılacak bir şeyler var da bu iktidar bunu yapmıyorsa, gel onu söyle. Ama bunların ne yazık ki böyle düşündükleri, üretecekleri bir projeleri de yok zaten. Biz ülkemizde huzuru, barışı nasıl tesis edeceğiz, bunun gayreti içindeyiz.’’

/ ANKARA

26.12.2007


 

Çiçek: Operasyonlardan rahatsız olmayın

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Kuzey Irak operasyonlarıyla ilgili olarak, “Türkiye durup dururken, keyfi olarak bir operasyon yapmadı. Türkiye’nin bu operasyonlarından rahatsız olanların, evvela PKK’nın varlığından rahatsız olmaları gerekir” dedi.

Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ‘’Temenni ederiz ki buna ihtiyaç kalmaz biz bunu arzu etmeyiz, ama o belâ orada durduğu, Türkiye rahatsız olduğu sürece de operasyonlar, ihtiyaç olduğunda devam edecektir’’ dedi.

Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamasının ardından soruları cevaplandıran Çiçek, terörle mücadele konusundaki tedbirlere ilişkin bir soru üzerine, terörle mücadelenin Türkiye’nin en önemli meselesi olduğunu ifade etti. Terörle mücadelede askerî tedbirlerin devam ettiğine dikkati çeken Çiçek, şöyle devam etti:

‘’Alınan yetki çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri, ihtiyaç duyduğunda, daha evvel kendisine verilmiş direktif çerçevesinde, bunun zamanını, şümulünü, miktarını kendisi tayin ediyor, bunu hükümetle mutabık kalarak, bu operasyonları yürütüyor, bundan sonra da yürütecek. Ne zamana kadar? Evvela yetki açısından bakıyorsak, 17 Ekim 2008’e kadar. Çünkü bir yıllığına verilmiş bir yetkidir. Temenni ederiz ki buna ihtiyaç kalmaz, biz bunu arzu etmeyiz, ama o belâ orada durduğu sürece, Türkiye rahatsız olduğu sürece de operasyonlar, ihtiyaç olduğunda devam edecektir. Şu da açık ve nettir; daha evvel bunlar bu netlikte kabul edilmiyordu, demek ki orada bir PKK terör örgütü var. O örgüt Türkiye'yi rahatsız ediyor. O zaman şikayet edenlerden bizim de talebimiz şu ki bunları orada barındırmasınlar. Bu operasyona gerek kalmaksızın biz bu belanın oradan def edilmesini her platformda söyledik. Türkiye durup dururken, keyfi olarak bir operasyon yapmadı. Türkiye'nin bu operasyonlarından rahatsız olanların, evela PKK'nın varlığından rahatsız olmaları gerekir.''

/ ANKARA

26.12.2007


 

Genelkurmay: Tüm hedefler vuruldu

Genelkurmay Başkanlığı Kuzey Irak operasyonu ile ilgili yaptığı açıklamada, “PKK terör örgütünce kullanılan 3 adet komuta, 2 adet muhabere, 2 adet eğitim ve 9 adet lojistik tesisi ile 182 adet muhtelif sığınak/barınak, 10 adet uçaksavar mevzii ve 14 adet silah/mühimmat deposunun tahrip edildiğini” belirtti.

Genelkurmay Başkanlığı, 16 ve 22 Aralıkta Irak’ın kuzeyindeki terör örgütüne yönelik harekâtta, terörist kayıpları konusundaki çalışmaların devam ettiğini, ilk belirlemelere göre, açıkta veya korunaksız yapılarda bulunan 150-175 teröristin etkisiz hale getirildiğinin anlaşıldığını bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan sınır ötesi harekatlarla ilgili açıklama şöyle: “Türk Silahlı Kuvvetlerinin, PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne karşı, 16 ve 22 Aralık 2007 tarihlerinde, Irak’ın kuzeyinde ve Kandil Dağı bölgesinde icra ettiği harekatın hasar ve zayiat tespiti ile ilgili değerlendirmeler devam etmektedir. 16 Aralık 2007 tarihinde icra edilen harekât esnasında, Irak’ın kuzeyinde Metina, Zap, Avaşin ve Hakurk bölgelerinde 22, Kandil Dağı bölgesinde 11 olmak üzere; her birinin içinde pek çok tali hedef bulunan, ayrıntılı bir analiz sonucu tespit edilmiş, defalarca doğrulanmış ve sadece teröristlerin kullandığı tesislerden oluşan toplam 33 adet hedef grubu (200’den fazla münferit hedef) savaş uçaklarımız ve karada konuşlu ateş destek unsurlarımız tarafından ateş altına alınmıştır. En gelişmiş hedef tespit ve atış kontrol sistemlerinin kullanıldığı hava harekâtında, ateş altına alınan tüm hedefler tam isabetle vurulmuştur. Bu kapsamda; PKK terör örgütünce kullanılan 3 adet komuta, 2 adet muhabere, 2 adet eğitim ve 9 adet lojistik tesisi ile 182 adet muhtelif sığınak/barınak, 10 adet uçaksavar mevzii (mürettebatı ile birlikte) ve 14 adet silah/mühimmat deposu tahrip edilmiştir. Terörist kayıpları konusundaki çalışmalar devam etmekle birlikte; ilk belirlemelere göre, açıkta veya korunaksız yapılarda bulunan 150-175 teröristin etkisiz hale getirildiği anlaşılmıştır. Bu rakamlara hava harekatı sonucunda çöken sığınak ve mağaralarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı dahil değildir. Ayrıca, çok sayıda yaralı teröristin, Irak’ın kuzeyinde yer alan Erbil, Raniyah, Kaladiza ve Choman’daki hastanelere götürüldüğü tespit edilmiştir. 22 Aralık 2007 tarihinde uçaklarımız ve ateş destek vasıtalarımız tarafından icra edilen harekatta ise, Zap bölgesinde bulunan PKK terör örgütüne ait barınaklar ve uçaksavar mevzileri vurulmuştur. Öte yandan, 24 Aralık 2007 tarihinde Irak’ın kuzeyi ve merkezi hükümeti temsilen yapılan basın toplantısında, bir yetkilinin ağzından verilen ‘hava harekâtında bir çok sivilin hayatını kaybettiği’ şeklindeki beyanat tamamen gerçek dışıdır.”

/ ANKARA

26.12.2007


 

Uçaklar yeniden bombaladı

Türk uçaklarının, dün de sınır ötesi bir operasyon düzenleyerek Kuzey Irak’taki PKK mevzilerini bombaladığı bildirildi.

Kürt yönetimine bağlı sınır muhafızları, Reuters ajansına yaptıkları açıklamada Türk uçaklarının bugün bir bombardıman daha gerçekleştirdiğini belirtti. Muhafızlar, bombardımanda ölen olmadığını kaydetti.

Sınır bölgelerinde terör örgütü PKK’ya karşı hava destekli operasyonlar devam ederken, kritik noktalarda ise Mehmetçiklerin nöbeti sürüyor.

Soğuk hava ve elverişsiz tabiat şartlarına rağmen Cudi Dağı ve Gabar Dağı başta olmak üzere Kuzey Irak sınırının sıfır noktalarında askerler elleri tetikte bekliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK kamplarına havadan yaptığı operasyonun ardından sınır güvenliği daha da artarken PKK’nın uzaktan kumandalı mayınlı tuzaklarına karşılık da Mehmetçik mayın tarama faaliyetlerini aralıksız sürdürüyor.

Öte yandan Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’ndan kalkan Skorsky ve Kobra helikopterleri, Gabar ve Küpeli Dağındaki arama tarama faaliyetlerine destek veriyor.

/ ERBİL

26.12.2007


 

301 raftan iniyor

Türk Ceza Kanununun 301. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik, 15 gün içinde Bakanlar Kuruluna sunulacak. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, maddedeki en önemli değişikliğin soruşturma izninin yeniden Adalet Bakanlığına verilmesi olduğunu söyledi.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesiyle ilgili değişikliği 15 gün içinde başbakanlığa gönderebileceklerini, alternatiflerin hazır olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği’nin bir an önce değiştirilmesini istediği tartışmalı madde, “Türklüğü, Cumhuriyet’i ve devletin organlarını alenen aşağılayanlar”a verilen cezaları düzenliyor. Hemen her fırsatta düzenlemeyi eleştiren AB, son İlerleme Raporu’nda da “301’inci maddeyi değiştirin” demişti.

Cnn Türk’ün haberine göre, Hükümet o günden bu yana 301 ile ilgili çalışmalarına hız verdi. Adalet Bakanı Şahin, Meclis’te çalışmanın artık sonuna gelindiğini açıkladı:

“Alternatifler üzerinde çalışıyoruz. Değişikliği 15 gün içinde başbakanlığa gönderebiliriz.”

1. Seçenek:

Mevcut maddede “Türklüğü alenen aşağılayan kişi 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” ifadesi bulunuyor.

Maddedeki “Türklük” tanımının yerine “Türk ulusu” ya da “Türk milleti” ifadesinin getirilmesi gündemde. Ayrıca 3 yıllık hapis cezası sınırının da aşağıya çekilmesi öngörülüyor.

2. Seçenek:

Maddeden “Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede işlenmesi halinde verilecek ceza 3’te 1 oranında artırılır” hükmü çıkartılıyor.

3. Seçenek:

Yargılamanın izne bağlanması da hükümetin önündeki seçenekler arasında bulunuyor. Buna göre; doğrudan dâvâ açılamayacak; yargılama iznini Adalet Bakanı ya da oluşturulacak bir komisyon verecek.

Maddedeki değişikliğe bu seçenekler doğrultusunda karar verilecek.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in açıklamaları; Hrant Dink, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hasan Cemal, İsmet Berkan gibi birçok ismin yargılandığı 301’inci maddenin yeni yılda değiştirileceğini gösteriyor.

Siyasî af tartışmaları

Bakan Şahin, “Hükümetimizce herhangi bir af hazırlığı yapılmadığı gibi, bu konuda verilmiş bir söz de bulunmamaktadır” dedi.

Bakan Şahin, DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, “Af hazırlığı var mıdır? Hazırlık yapılıyorsa, bu affın hangi suçları ve suçluları içermesi öngörülmektedir? Terörle mücadele konusunda işbirliği yapılacağı söylenen herhangi bir ülkeye, afla ilgili olarak hükümetiniz düzeyinde verilmiş bir söz var mıdır?” konularındaki soru önergesine yazılı cevap verdi.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Bahçeli: AB riyakâr

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Avrupa Birliği’nin PKK örgütü ve etnik bölücülük konusundaki tutumu her yönüyle bir riyakarlık örneği olmuştur. PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul eden AB, bunun gereklerini bugüne kadar yerine getirmekten ısrarla kaçınmıştır” görüşünü ileri sürdü.

MHP grup toplantısında konuşan Genel Başkan Bahçeli, 2007 yılının son çeyreğinde bölücü örgüt PKK’nın siyasallaşma stratejisinde kayda değer bir mesafe alındığını belirterek, bu dönemde Türkiye’nin bölünmesi reçetelerinin alenen tartışıldığını kaydetti. Etnik bölücülüğünün siyasi amaçlarının, siyasî yollarla gerçekleştirilmesi ümit ve beklentisinin yerleştiğini dile getiren Bahçeli, “Teröristlerle siyasi müzakere çağrıları ve siyasi af tartışmaları bizzat Sayın Başbakan tarafından gündeme taşınmıştır” dedi.

Türkiye’nin kanlı terör ve etnik bölücülükle mücadelede çok nazik bir döneme girdiğini vurgulayan Bahçeli, Türkiye’nin haklılığının bütün dünya tarafından anlaşıldığı şeklideki haberlerin gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Bahçeli, bu noktada AB’nin Türkiye’nin terörle mücadelesi konusundaki "samimiyetsiz" tutumu üzerinde özellikle durmak istediğini ifade ederek şöyle konuştu: “Avrupa Birliği’nin PKK örgütü ve etnik bölücülük konusundaki tutumu her yönüyle bir riyakârlık örneği olmuştur. PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul eden AB, bunun gereklerini bu güne kadar yerine getirmekten ısrarla kaçınmıştır. PKK’nın kara para aklama kaynakları ve finansman alt yapısı AB ülkelerinde faaliyetlerini serbestçe sürdürmektedir. Terör örgütünün sözde siyasî kadroları AB ülkelerinde koruma altına alınmıştır. Kırmızı bültenle aranan teröristler, AB resmi makamlarınca korunmuş ve meşru muhatap muamelesi görmektedir.”

/ ANKARA

26.12.2007


 

Yargıtay, başkanını seçiyor

Osman Arslan’ın yaş haddinden emekliye ayrılmasının ardından başlayan Yargıtay Başkanlık seçimlerinin üçüncü oylamasından da sonuç çıkmadı. Seçimin 4. oylamasında, 3. oylamada en çok oyu alan 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker ile 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın yarışacak.

Yargıtay Başkanını seçmek için bu sabah sandık başına giden Yargıtay Büyük Genel Kurulunda ilk 3 oylama tamamlandı. Üçüncü oylamada oyların adaylara dağılımı şöyle gerçekleşti:

9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker: 69, 7. Ceza Dairesi Başkanı Turan Demirtaş: 2, 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın: 60, 18. Hukuk Dairesi Başkanı Mahir Ersin Germeç: 39, 10. Ceza Dairesi Başkanı Refik Dizdaroğlu: 3, 19. Hukuk Dairesi Başkanı Coşkun Koçak: 59 . Bu sonuçlara göre, üçüncü oylamada en fazla oy alan adaylar Gerçeker ve Aydın, 4. oylamada yarışacak. Bu oylamada da adaylardan biri Büyük Genel Kurul üye sayısının salt çoğunluğu olan en az 126 oyu bulamaması halinde her iki aday 5. oylamada yarışacak. Birinci turun 5. oylamasından da sonuç çıkmaması halinde başa dönülerek, oylamalara devam edilecek.

/ ANKARA

26.12.2007


 

‘Noel Baba’ AİHM’e gidiyor

Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut, Noel Baba Vakfının kapatılması konusundaki mahkeme kararına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde itiraz edeceklerini bildirdi.

Muammer Karabulut, yaptığı yazılı açıklamada, merkezi Antalya’da bulunan Noel Baba Vakfının kapatılmasına ilişkin kararın 19 Aralık 2007 tarihinde kendilerine tebliğ edildiğini ve iç hukuk yollarının tükendiğini belirtti. Karabulut, Noel Baba Vakfının, mahkeme nezdinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün kapatma istemini, asılsız suçlama ve belgeler ile oluştuğunu ispatlamasına rağmen, vakfın kapatılma isteğinin karara bağlandığını savundu. Dava dosyasında bazı hileli gerekçeler yer aldığını, ancak bunun mahkemelerce görülmediğini iddia eden Karabulut, ‘’Vakıf da hakkını maddî, manevî aramak üzere, vakıf avukatı Süleyman Çetin aracılığı ile AİHM götürmeye karar verdi’’ dedi.

/ ANTALYA

26.12.2007


 

Haluk Koç: CHP değişmeli

CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklayan Samsun Milletvekili Haluk Koç, CHP’nin yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade ederek, “CHP’nin bu değişimi yaşaması gerekiyor. Ayrıştırıcı değil bütünleştirici olmak zorundayız” dedi.

Haluk Koç, çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere geldiği İzmit’te, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı ‘’Dünyada ve Türkiye’de Sosyal Demokrasi Nereye Gidiyor?’’ konulu sohbet toplantısında, Türkiye’nin, mutlaka bir ulusal sanayi programını ortaya koyarak üreten bir ülke durumuna gelmek zorunda olduğunu söyledi. Türkiye’de tarım, sanayi ve işsizlik konusunda söylenecek çok sözler olduğunu, ancak tüm bunları yaparken çağdaş, özgürlükçü, demokrat ve sol düşünceden korkmadan, siyaset arenasında ısrarla yola devam edilmesi gerektiğini ifade eden Koç, şunları kaydetti: ‘’CHP güçlü olduğu sürece Türk demokrasisi kazanacaktır. Çözümü demokrasinin dışında aramak yanlıştır. Çözüm sandıkta olacaktır. Milletin, halkın kararı doğrultusunda olacaktır. Demokrasi içinde olacaktır. Ama bugün seçenek oluşturabilmek için CHP’nin yeniden yapılandırılması gerekiyor. CHP’nin bu değişimi yaşaması gerekiyor. Ayrıştırıcı değil bütünleştirici olmak zorundayız. Küstürücü değil barıştırıcı olmak zorundayız. Dağıtıcı değil kucaklayıcı olmak zorundayız.’’

Koç, CHP Genel Başkanlığı’na adaylığı konusunda da, ‘’Benim adaylığım demokratik bir haktır. Partinin kendisini savunmasıdır. Partinin yenileşmesini sağlayacak bir adımdır. Partinin haklarını güçlendirecek bir adımdır’’ dedi.

/ İZMİT

26.12.2007


 

Japonya’da İslâm doğuyor

Japonya’daki İslâm Merkezi’nin hocalarından Nimetullah Hoca, “Bazen günde 50 kişinin üzerinde Japon’un, Japonya’da faaliyet gösteren İslâm Merkezi’ne gelip Müslüman olduğunu müjdelemek isterim. Bununla beraber mescid sayısı da çoğaldı.” diyor.

Daha önce Lâtin Amerika’da Müslüman olanların sayısının oldukça fazla olduğunu belirtmiştik. Bu seferki haberimiz ise Uzak Doğu’dan olacak. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de olan Nimetullah Hoca ile görüşme imkânı bulduk. Nimetullah Hoca Japonya’da uzun yıllardır İslâmî tebliğ ve irşad hizmetleri yürüten bir Türk vatandaşı. Kendisi bize çok müjdeli haberler iletti.

Japonya’da Müslümanların sayısı kesin bir bilgi olmamakla birlikte 50 bini Japon asıllı olmak üzere yaklaşık 300-350 bin civarında. Japonya’nın her tarafına dağılan Müslümanlara ait 100 İslâmî kurum ve kuruluşun yanı sıra 180 kadar da cami var. Son zamanlarda Japonların İslâm’a olan yoğun ilgisinin arttığı ve binlerce Japon’un İslâm’a girdiği Tokyo İslâm Merkezi Müdürü tarafından ifade edilmektedir.

Osmanlılarla temas neticesinde İslâm’la tanışan Japonların son yüz yıl içinde, İslâm’a ilgileri giderek artmaya başlar. İkinci Dünya Savaşı esnasında Çin, Endonezya, Malezya ve Filipinler’e giden Japonların bir kısmı, savaş sonrası Müslüman olarak Japonya’ya döndüler. Bu Japon Müslümanlar 1953’de ilk İslâmî cemiyetlerini kurarlar. Japonya’da inşa edilen ilk cami Kobi Camii’dir. Tarihi 1935. Bundan üç yıl sonra da Tokyo Camii yapılır. Zamanla tahrip olan Tokyo Camii birkaç sene önce Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yeniden inşa edilir. 1975 yılında da Tokyo’da Japonya İslâm Merkezi inşa edilir. Japonlara İslâm dinini doğru bir şekilde anlatmaya ve tanıtmaya başlayan İslâm Merkezi vasıtasıyla binlerce Japon İslâm dinine girmiş oldu. Merkez halihazırda, İslâmî bir okul inşaatını sürdürmektedir. Japon hükümeti tarafında resmen tanınan ve bağımsız dinî bir müessese olan İslâm Merkezi, Japonca İslâmî kitapların dağıtımı, Japonlar için İslâm ve Arapça dersleri vermek, konferans ve sempozyum düzenlemek, Japonca’ya dinî kitaplar tercüme etmek ve Müslümanlara evlenme ve İslâm kimliği belgelerini vermek gibi işler yapmaktadır.

JAPONLAR İSLÂMA İLGİLİ

Biz de bir vesileyle Türkiye’ye gelen, Japonya’daki İslâm Merkezi’nin Türk hocalarından Nimetullah Hoca’ya Japonya’daki İslâmî hizmetlerin durumunu sorduk. İşte Nimetullah Hocanın bu konudaki sözleri:

“Japonya’yla 34 seneden beri alâkadarız. Oraya sürekli gidip geliyorduk. Bundan 20 sene evveline kadar sadece 2 cami bulunuyordu. Şimdi ise irili ufaklı mescitlerle birlikte 400’ü geçti ibadethane sayısı. Bazen günde 50 kişinin üzerinde Japon’un, Japonya’da faaliyet gösteren İslâm Merkezi’ne gelip Müslüman olduğunu müjdelemek isterim. Bununla beraber dediğim gibi mescid sayısı da çoğaldı. Oradaki bu insanlar bize sürekli şunu diyorlar, “Ey Müslümanlar, İslâm’ın bu sonsuz nurunu bize getirmekte neden bu kadar geciktiniz? Bizim komşularımıza bizden çok evvel geldiğiniz halde, meselâ Çin’e, Endonezya’ya, Filipinler’e, Malezya’ya çok seneler önce dininizi getirdiğiniz halde, bize neden gelmediniz. Biz insan değil miyiz?” diyorlar. Japonlar gibi milletlerin Müslüman olmaları çok daha kolay oluyor. Çünkü ilâhî dinlere tabi olmayan insanlar, diğerlerine göre daha kolay İslâmiyeti seçebiliyorlar. Oralarda misyonerlik faaliyetleri de çok yoğun. Biz de dilimiz döndüğünce İslâmiyeti anlatmaya çalışıyoruz. Budist profesörleri diyorlar ki bütün budistlerin yoğun bir şekilde Müslüman olma potansiyeli mevcut. Çünkü çevre ülkelerdeki Müslüman sayısı artıyor ve burada tebliğ ve irşad çalışmaları fazlalaşıyor.”

Japonya’da Müslümanların sayısı

İslâm Haber Ajansı dergisinin, Japon Müslümanları Birliği Başkanı Dr. Halid Galluş’a dayanarak verdiği bilgiye göre, Budizm ile Şintoizm gibi iki temel inancın hakim olduğu Japonya’da Müslümanların sayısı kesin bir bilgi olmamakla birlikte 50 bini Japon asıllı olmak üzere yaklaşık 300- 350 bin civarında. Japonya’nın her tarafına dağılan Müslümanlara ait 100 İslâmî kurum ve kuruluş yanı sıra 180 kadar da cami var.

Umut Yavuz

26.12.2007


 

Bala’daki depremzedelere konut yapılacak

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 5,7 büyüklüğünde depremin meydana geldiği Bala ilçesindeki ön incelemede, 80 adet ‘’oturulamaz’’ konut tesbit etti.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadık Yamaç, yaptığı açıklamada, depremden etkilenen yerleşim yerlerinde konutların yapısal hasarlarını belirlemeye yönelik ‘’ön hasar tespitinin’’ tamamlandığını, kesin tespit için de önceki gün çalışmalara başlandığını bildirdi.

Kesin tesbitin ardından hak sahipliliğinin belirleneceğini ifade eden Yamaç, ortaya çıkan tabloya göre konut yapımına başlayacaklarını belirtti. Konutlar yapılıncaya kadar hak sahiplerine kira yardımında bulunacaklarını kaydeden Yamaç, yaşadıkları bölgeden ayrılmak istemeyenlere de geçici barınma için prefabrik veya konteyner sağlanacağını söyledi. Yamaç, konutların, ‘’evini yapana yardım metodu veya ihaleli’’ olarak 2008 yatırım programı kapsamında inşa edileceğini bildirdi.

Yamaç, aynı bölgede 2005 yılında da 4,9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini hatırlatırken, ‘’Bu depremden sonra Sıra Pınar Köyünde 39, Çiğdemli Köyünde 1, Yeni Yapan Köyünde 2 afet konutu olmak üzere toplam 42 konutun 2007 yılı yatırım programında ‘evini yapana yardım metodu’ ile ödeneği ayrılmış olmasına rağmen, Sarı Pınar Köyünde seçilen yerin köy merası olması sebebiyle köylüler arasındaki anlaşmazlık sonucu 2007 yılında yapımına başlanamamıştır. 2008 yılı programı kapsamında yapılarak afetzedelere teslim edilecektir’’ dedi. Yamaç, ilk sonuçlara göre 80 adet ‘’oturulamaz’’ konut bulunduğunu vurguladı.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Balık ağına uçak enkazı takıldı

Kastamonu’nun İnebolu ilçesi sahilinde balıkçıların ağına, bir uçak enkazı takıldı.

Edinilen bilgiye göre, İnebolu’nun 3 mil açığında balık avlamak için trol ağlarını denize bırakan balıkçı Şaban Köprülüoğlu, bir süre sonra ağları çekmeye başladı.

Bu sırada ağlara bir uçak kanadı takıldığını gören Köprülüoğlu, bir süre şaşkınlık yaşadı. Balıkçı Köprülüoğlu, üzerinde Türk Bayrağı ile ‘’855’’ rakamı bulunan kuyruk parçasını, İnebolu Limanı’na getirdi. 80 metre derinlikte bulunan uçak enkazı parçasının oldukça aşınmış ve midyelerle kaplanmış olduğu görülürken, uzun süreden beri denizin dibinde olduğu bildirildi. Uçak enkazı parçası, Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerine teslim edildi.

/ İNEBOLU

26.12.2007


 

Araştırma etik kuruluna din adamı üyeler geliyor

Sağlık Bakanlığı, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanması amacıyla Türkiye’de yapılacak klinik araştırmalarla ilgili yeni bir yönetmelik taslağı hazırladı. Mevcut yönetmeliğe göre, yerel etik kurulların araştırmanın yapılacağı hastanede kurulyordu. Taslakta ise farklı hastanelerden uzmanların yer alacağı bağımsız bölgesel etik kurulların oluşturulmasının öngörüldüğünü belirtti.

Mevcut duruma göre etik kurullarda tıp, eczacılık ve hukuk alanlarından uzmanlar bulunurken yeni düzenlemede ise burada din adamları, tıp etiği uzmanı (deontolog), esnaf ve hasta hakları örgütlerinden temsilcilerin yer alması öngörülüyor.

Taslağa göre, bir klinik araştırma gönüllünün oluru, bölgesel etik kurulun olumlu görüşü ve Sağlık Bakanlığı’nın izniyle başlatılacak. Hamilelik, lohusalık ve emzirmeyle ilgili kullanılabilecek faydalı bilgiler sağlaması ve başka türlü gerçekleştirilememesi halinde, bu durumdaki kişiler üzerinde de klinik araştırmaya izin verilebilecek. Sağlık Bakanlığı İlâç ve Eczacılık Genel Müdürü Mahmut Tokaç, yaptığı açıklamada, Beşerî Tıbbî Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik taslağının sektörün görüşüne sunulduğunu ve buradan gelecek cevabın beklendiğini söyledi.

Taslağın AB mevzuatına uyum çerçevesinde düzenlendiğini ifade eden Tokaç, taslakta 1993’de çıkarılan yönetmelikteki bazı yetersizliklerin giderilmesinin amaçlandığını belirtti.

Mevcut yönetmeliğe göre özel sağlık kurumlarında klinik araştırma yapılamadığını, taslakta ise gerekli alt yapı ve kriterleri taşıyanlar için bunun önünün açıldığını kaydeden Tokaç, etik kurullarla ilgili de yeni düzenlemeler getirildiğini bildirdi.

Mevcut yönetmeliğe göre, yerel etik kurulların araştırmanın yapılacağı hastanede kurulduğunu hatırlatan Tokaç, taslakta ise farklı hastanelerden uzmanların yer alacağı bağımsız bölgesel etik kurulların oluşturulmasının öngörüldüğünü belirtti.

Halen Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak merkezde ilâç ve tedaviyle ilgili 2 ayrı etik kurul bulunduğunu, taslağa göre bunların birleştirileceğini anlatan Tokaç, etik kurullarla ilgili düzenlemelerin başvuruların yığılmasını da önleyeceğini söyledi.

Tokaç, etik kurulların oluşumuyla ilgili de yenilikler getirileceğini belirterek, mevcut duruma göre etik kurullarda tıp, eczacılık ve hukuk alanlarından uzmanlar bulunduğunu, yeni düzenlemede ise burada din adamları, tıp etiği uzmanı (deontolog), esnaf ve hasta hakları örgütlerinden temsilcilerin yer almasının da öngörüldüğünü bildirdi.

Tokaç, şöyle konuştu:"Etik kurulların oluşumu, Avrupa ülkelerinde de benzer şekilde oluyor. Biz de halen sadece merkez etik kurulunda hukukçu var, yerel etik kurulda yok. Merkez etik kurulda da deontolog bulunmuyor. Artık hukukçu ve deontolog hem merkez hem de yerel etik kurulda olacak. Mevcut durumda başvurulara sadece tıbbî bakış açısıyla yaklaşılıyor. Yeni düzenlemeyle hem hukukçu, hem din adamı, hem de diğer üyelerin gözüyle de bakılabilecek. Etik kurullarla ilgili olarak klinik araştırmalar yönetmeliğiyle aynı anda ayrı bir mevzuat çıkarılacak.’’

Yeni yönetmeliğin AB mevzuatına uygun olduğunun altını çizen Tokaç, ‘’Artık bilimsel araştırmalar kobay tartışmaları olmadan yapılabilecek. Ülkemizde ilâç geliştirilebilmesi için klinik araştırma yapılması lâzım.

Ancak bu etik değerlere uygun olarak yapılabilecek’’ diye konuştu.

Mevcut yönetmeliğe göre, kesin bir zorunluluk olmadıkça, 18 yaşını tamamlamamış olanlarla gebeler ve mümeyyiz olmayanlar üzerinde I. ve II. dönem ilâç denemeleri yapılamıyor. III. dönem denemeler ise velâyet veya vesayet altında bulunanlar için, ancak veli ve vasilerinin yazılı muvafakatıyla yapılabiliyor.

Yeni taslağa göre ise çocuklar üzerindeki klinik araştırmalar için kanunî temsilcisinin oluru aranacak. Ayrıca, kanunî temsilcinin oluru olsa dahi, araştırmaya iştirak edecek çocuğa, anlayabilme kapasitesine göre araştırmayla ilgili bilgiler, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olan veya bu alanda etik, klinik ve psikososyal problemler konusunda meslekî tecrübesi bulunan tıp doktoru veya psikolog tarafından bilgi verilecek.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Yurtkur taahhüt senetlerini istiyor

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundan (YURTKUR) burs, öğrenim ve katkı kredisi almaya hak kazanan öğrencilerin senetlerini, 28 Aralık Cuma günü mesai bitimine kadar YURTKUR’a teslim etmeleri gerektiği bildirildi.

YURTKUR’dan yapılan yazılı açıklamada, 2007-2008 öğretim yılında burs, öğrenim ve katkı kredisi almaya hak kazanan öğrencilerin burs ve kredi taahhüt senetlerini öğretim kurumlarından teslim alarak, noterde tanzim ve tasdik ettirdikten sonra 28 Aralık 2007 tarihi mesaî saati bitimine kadar YURTKUR’un bölge veya yurt müdürlüklerine teslim etmeleri istendi. Senetlerini belirtilen tarihte Kuruma teslim eden öğrencilerin burs veya öğrenim kredisi ödemeleri, 9 Ocak 2008 tarihinde Ziraat Bankasının ilgili şubelerinden yapılacak.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Kantinler risk altında

Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, okul kantinlerde satılan bazı yiyecek ve içeceklerin, öğrencilerin sağlığı üzerinde obezite, hipertansiyon, diyabet, koroner arter hastalığı gibi risk ve tehlikeler meydana getirdiğini söyledi.

Çakar, cips, kola, gazlı içecekler başta olmak üzere, öğrencilerin sağlığını tehlikeye sokan yiyecek ve içeceklerin de okul kantinlerinde satılmasının bir an önce yasaklanmasını istedi.

Dernek Genel Merkezinde basın toplantısı düzenleyen Çakar, okuldaki kantin, kafeterya ve yemekhanelerde öğrencilere satılan gıdalarla ilgili olarak velilerden gelen şikâyetler üzerine bir araştırma yaptıklarını bildirdi.

Çakar, şubelerinin faaliyet gösterdiği 40 il ve ilçedeki 300 dolayında ilköğretim okulu ve lisede yaptıkları araştırma sonucunda, öğrencilerin sağlığı açısından risk ve tehlike oluşturabilecek, cips, gofret, kek, şekerleme, çikolata, sucuklu, salamlı tost ve sandviç, bisküvi, kola ve diğer gazlı içecek ve meyve sularının ağırlıkta olduğunu belirlediklerini ifade etti.

Araştırmaları sırasında kantin ve kafeteryaların denetlenmediğini gördüklerine de işaret eden Çakar, bu gıdaların öğrencilerin sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili çeşitli bilim kuruluşlarından görüş istediklerini belirtti.

Derneğe, Hacettepe, Ankara ve Gazi üniversitelerinin ilgili birimleri ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gıda Enstitüsü’nün görüş bildirdiğini anlatan Çakar, şöyle konuştu: “Bilim kuruluşlarının ortak görüşlerine göre kantinlerde satılan bu yiyecek ve içecekler, öğrencilerin sağlığı üzerinde obezite, hipertansiyon, diyabet, koroner arter hastalığı, osteoporoz, alerji ve kanser gibi risk ve tehlikeler meydana getirmektedir. Bilim kurullarınca bu yiyecek ve içeceklerle öğrencilerin beslenemedikleri, yalnızca karınlarını doyurdukları belirtilmektedir.’’

PASTÖRİZE SÜT, TAZE SIKILMIŞ MEYVE SUYU

Çakar, söz konusu kuruluşların, kantin ve kafeteryalarda pastörize süt ve ayran, yoğurt, taze meyve, taze sıkılmış meyve suları, kurutulmuş meyve, kurutulmuş yağlı tohumlar, içme suyu, pastörize domates suyu, üzüm suyu, pastörize beyaz peynirle yapılmış tost ya da sandviç satılmasını önerdiğini belirtti.

Turhan Çakar, bu kuruluşların öğrencilerin yeterli ve dengeli şekilde beslenmesini sağlamak için doğru gıda seçimi konusunda eğitilmeleri, kantin ve kafeteryaların sattıkları ürünlerin hijyen bakımından yetkili kuruluşlar tarafından denetlenmesini ve okul kantinleri yönetmeliklerinin hazırlanmasını tavsiye ettiklerini de söyledi. Dernek olarak da cips, kola, gazlı içecekler başta olmak üzere öğrencilerin sağlığını risk ve tehlikeye sokan yiyecek ve içeceklerin okul kantinlerinde satılmasının bir an önce yasaklanmasını istediklerini belirten Çakar, ‘’Riskli gıdalarla ilgili özendirici reklâmlarla, bu gıdaların reklâmlarında çocukların reklâm aracı olarak oynatılması yasaklanmalıdır’’ dedi.

Sağlıksız bir nesil ve buna bağlı olarak sağlıksız bir toplum yetiştiğine dikkat çeken Çakar, hükümeti, Millî Eğitim, Tarım ve Köyişleri, Sağlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları ile RTÜK’ü göreve çağırdı.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Polis ‘neron’un peşinde

İstanbul’un çeşitli semtlerinde son 17 gün içinde meydana gelen 39 araç kundaklama olayına ilişkin polisin çalışmaları sürüyor.

Alınan bilgiye göre, özellikle ara sokaklarda meydana gelen kundaklama olaylarının faillerini yakalamak için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı terörle mücadele, asayiş, güvenlik ve istihbarat şube müdürlükleri ile ilçe emniyet müdürlükleri çalışma yapıyor. İlçe emniyet müdürlüklerine bağlı polis ekiplerinin bu tür olaylar üzerinde duyarlı olunması konusunda uyarıldığı öğrenildi. Yetkililer, gerek MOBESE gerekse olay yerlerinin yakınındaki bazı işyerlerinin güvenlik kamerası kayıtlarının incelendiğini, olay yerlerinden elde edilen deliller ve görgü şahitlerinin ifadelerinin de alınmasıyla konuya ilişkin bazı tesbitlerin yapıldığını ve faillerin yakalanmasına çalışıldığını belirttiler.

Yetkililer, vatandaşların konuya ilişkin olarak şüphelendikleri durumları polise bildirerek kendilerine yardımcı olabileceğini de dile getirdiler.

/ İSTANBUL

26.12.2007


 

Ardahan eksi 26

Doğu Anadolu Bölgesi’nde en soğuk gece, sıfırın altında 26 dereceyle Ardahan’da yaşandı.Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün kıyıları buz tuttu.

Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, gece ölçülen en düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Ardahan’da 26, Erzurum’da 24, Kars’ta 23, Ağrı’da 22, Iğdır ve Erzincan’da da 10 derece oldu. Soğuk havanın önümüzdeki hafta başına kadar sürdürmesinin beklendiği de kaydedildi.

Beyşehir Gölü’nün kıyıları buz tuttu

Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün kıyıları buz tuttu. Kıyı kesimlerindeki buzlanma; sisin etkisiyle de görüş mesafesinin düşmesi üzerine, Beyşehir Gölü’nde balıkçılık durma noktasına geldi. Geçimlerini sağlamak için avlanmaya çıkan balıkçılar, buzları kırarak su yüzeyinde hareket etmeye çalışıyor. Az sayıda balıkçı, yanlarında pusula bulundurmak suretiyle ya da kıyıları takip edip ilerleyerek, kaybolma riskine karşı tedbir almaya çalışıyor. Beyşehirli balıkçı Kâmil Özdemir, göl yüzeyindeki buz kalınlığının 5 santim olduğunu belirtti. Bu arada, Beyşehir Gölü’nün buz tutması sebebiyle çok sayıda balıkçı teknesi Eşrefoğlu Köprüsü altındaki limanda bekletiliyor.

Murat Nehri dondu

Muş’ta soğuk havanın etkisiyle Murat Nehri’nin yüzeyini buz kapladı. Alınan bilgiye göre, Fırat Nehri’nin en büyük kolu olan Murat Nehri, hava sıcaklığının sıfırın altında 15 dereceye kadar düşmesi sonucu buz tuttu. Bu arada, balık avlayarak geçimini sağlayan merkeze bağlı Kıyıbaşı, Domlusu, Akkonak ve Göçmenler köylerinde yaşayan vatandaşlar, nehrin buz tutması sebebiyle sıkıntı yaşıyor. Bu köylerde yaşayan ve balıkçılıkla geçimini sağlayan vatandaşlar, nehrin yüzeyini kaplayan buzu kırarak balık avlayabildiklerini belirtti.

/ ERZURUM - BEYŞEHİR- MUŞ

26.12.2007


 

54 ülkeye yardım eli

Yaklaşık 2 yıl önce kurulan Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin, bugüne kadar Türkiye de dahil 54 ülkede, 7 milyon YTL’lik yardım dağıttığı bildirildi.

Derneğin Genel Başkan Yardımcısı Cemalettin Lafçı, bir program için bulunduğu Konya’da, yaptığı açıklamada, Türkiye’de ulusal ve mahallî olmak üzere çok sayıda yardım derneği bulunduğunu söyledi. Bir derneğin sağlık, diğerinin gıda ve giyim yardımında bulunduğunu ifade eden Lafçı, ‘’Herkes işin bir tarafından tutmuş, yoksula, yardıma muhtaç kişilere yardım ulaştırıyor. Biz dernekler, devletin ulaşamadığı yerlerde hayırsever ile yardıma muhtaç kişi arasında köprü oluyoruz’’ dedi. (aa)

/ KONYA

26.12.2007


 

İlköğretimini yapamamış çocuklara telâfi eğitimi

Edinilen bilgiye göre, MEB 2005 yılında çalışmalarını başlattığı ‘’Telâfi Eğitimi’’ projesini, 2008-2009 eğitim öğretim yılında hayata geçirmeyi planlıyor. MEB yetkilileri, projenin ‘’Haydi Kızlar Okula Kampanyası’’nı destekleyen bir proje olduğunu belirttiler.

Kampanya yürütülürken, okula kazandırılan çocuklardan bir kısmının, yaşı büyük olanların tekrar okulu terk etme riskinin bulunduğunun görüldüğünü ifade eden yetkililer, bu terkleri önlemek, bunları azaltmak için böyle bir proje geliştirildiğini kaydettiler.

Belirtilen yaş grubundaki çocukların, kayıt oldukları sınıflarda bulunan öğrencilere göre yaşları daha ileri olması durumunda psikososyal açıdan uyum sağlama sorununun yaşandığını belirten yetkililer, projenin, okullaşma oranının yükselmesine katkı sağlayacağını da söyledi.

ÖĞRENCİLERİN ÖNCELİKLE

DÜZEYİ BELİRLENECEK

Proje, Jandarma Genel Komutanlığının genel koordinatörlüğünde, Avrupa Birliğinin malî kaynağıyla ve UNICEF’in teknik desteğiyle yürütülüyor. Proje, 10-14 yaş grubu arasındaki çocukların, özellikle ilköğretime kaydı olmamış veya çeşitli sebeplerle sistem dışında kalmış çocukların eğitim öğretim sistemi içerisine dahil edilmesini amaçlıyor. Bakanlık, ‘’Telâfi Eğitimi’’ projesinde belirtilen yaş grubu aralığındaki öğrenciler için okullarda ayrı bir sınıf oluşturacak. Bu sınıflar, her okulda olmayacak. Oluşturulacak komisyonca il-ilçe düzeyinde belirlenecek okullarda açılacak.

PROGRAMLAR YOĞUNLAŞTIRILMIŞ OLACAK

Proje kapsamında sisteme dahil edilecek öğrenciler için ‘’1. sınıf-3. sınıf’’, ‘’4. sınıf-5. sınıf’’, ‘’6. sınıf-7. sınıf’’ aralığında programlar oluşturulacak. Hiç okuma yazma bilmeyen birisi, öncelikli olarak okuma yazma programını alacak. Bunu geçtikten sonra ‘’1-3’’ programını ve sırasıyla ‘’4-5’’ ve ‘’6-7’’ programlarını alacak. Eğer bu programlardan birisini alması gerekmiyorsa, yaşının bulunduğu sınıfa kaydolacak. Üç grupta oluşturulan bu programlar, ilköğretim programlarında uygulanan programın yoğunlaştırılmış şekli olacak. Programda aynı kazanımlar verilecek. Çocuk kazanımlarına göre en fazla 7. sınıfa kaydolacak. Nakil belgesiyle öğrencinin eğitimi tamamlandıktan, programı bitirdikten sonra yaşına uygun sınıfa nakli yapılacak.

/ ANKARA

26.12.2007


 

Evlilik öncesi testler önemli

Ulusal Talasemi Önleme Projesi’nin başladığı 2002 yılından bu yana yürütülen çalışmalar ciddî sonuç verdi. Hastalığın yüzde 80 gerilemesi sağlanırken, 5 yıl içinde hasta sayısının sıfırlanması amaçlanıyor.

Talasemi hastalığının önlenmesi için getirilen evlilik öncesi test zorunluluğu da Türkiye’yi önemli ölçüde sağlık harcanmasından kurtardı. Evlilik kararı alan çiftlerin 5 dolar karşılığında yaptırdığı test sayesinde talasemi hastası çocukların doğumunun önüne geçildi.

Ulusal Talasemi Önleme Projesi ile zorunlu hale gelen kan testleri yapılmıyor olsaydı Türkiye’de her yıl 400 yeni hasta çocuğun doğmuş olacağını belirten Talasemi Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Duran Canatan, “Türkiye’nin bugünkü hasta sayısına 2 bin kişi daha eklenmiş olacaktı” dedi.

Bir Talasemi hastasının devlete maliyetinin 10 bin dolar olduğunu kaydeden Canatan, gerekli tedbirlerin alınmaması durumda talasemiye bir yılda 4 milyon doların harcanmış olacağını ifade etti. Canatan, kan testi için harcanan yıllık 2 milyon dolar göz önünde bulundurulduğunda devletin 5 dolarlık basit bir kan testi ile 5 yılda 10 milyon dolar tasarruf sağladığını aktardı.

/ ANTALYA

26.12.2007


 

En acı karşılaşma

Ankara-Konya karayolunda meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 8 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Bala ilçesinden Ankara’ya yolcu taşıyan Ömer Yalçın yönetimindeki 06 CNY 31 plakalı minibüs, Ankara-Konya karayolunun 28. kilometresinde yoğun sis ve yolun kaygan olması sebebiyle yoldan çıkarak devrildi. Minibüsteki yolculardan Mine Özdemir olay yerinde öldü. 2’si ağır, 8 yaralı ise ambulanslarla Gölbaşı ve Gazi Hastanesine sevk edildi.

Bu arada Ankara’dan Bala’ya kamu görevlilerini taşıyan servis otobüsünün şoförü Ercan Gültekin, kaza yerinden geçerken görevlilere yardım etmek için durdu. Yaralıların taşınması için sağlık ekiplerine yardım eden Ercan Gültekin, yolun ortasındaki cesedin ablası Mine Özdemir’e ait olduğunu görünce şoka girdi. Cesedin başında uzun süre gözyaşı döken Gültekin, görevlilerin müdahalesiyle sakinleştirilmeye çalışıldı.

/ GÖLBAŞI

26.12.2007


 

Yurda gelen yabancı sayısı arttı

Türkiye’yi ziyaret eden yabancıların sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,4 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu yıl Kasım ayına ilişkin “Giriş-Çıkış Yapan Ziyaretçileri” açıkladı. Buna göre Kasım’da, geçen yılın aynı ayına göre giriş yapan yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 15,4 oranında artarak 1 milyon 177 bin 475 kişi olarak gerçekleşti. Bu rakam geçen yılın aynı ayında 1 milyon 20 bin 106 kişi olmuştu. Giriş yollarına bakıldığında, geçen yılın aynı ayına göre karayolunda yüzde 3, havayolunda yüzde 22,1, denizyolunda yüzde 17,4 ve demiryolunda yüzde 12 artış oldu. Milliyet ayrımına bakıldığında, giriş yapan ilk on ülke sıralamasında Almanya birinci oldu. Bu ülkeyi sırasıyla, İran, Bulgaristan, Rusya, Gürcistan, ABD, İngiltere, Azerbaycan, Yunanistan ve Fransa izledi. Ekim ayında Türkiye’den çıkış yapan ziyaretçi sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20,8 oranında artarak 1 milyon 311 bin 983 kişi olarak gerçekleşti. Türkiye’ye Ocak-Kasım döneminde giriş yapan yabancıların sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,2, çıkış yapan yabancıların sayısı yüzde 19,8 arttı.

/ ANKARA

26.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri