Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Gerilimin taraf olmayız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Biz hiçbir zaman gerilimlerin tarafı olmadık, yine gerilimlerin tarafı değiliz. Germek isteyenlere hiçbir zaman iltifat etmedik” dedi.

Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile geldiği İzmir Adnan Menderes Havalamanı’nda, VIP binasının önünde bekleyen partililere yönelik kısa bir konuşma yaptı.

Sehpanın üzerine çıkarak partililere seslenen Başbakan Erdoğan, Mesir Festivali’ne katılmak üzere yola çıktığını, kısa süre önce İzmir’de de bulunduğunu belirterek, ‘’Bundan sonraki yolculuğumuzda da inşallah el ele birlikte olacağız’’ dedi.

Partililerin ‘’Türkiye seninle gurur duyuyor’’ sloganı üzerine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Biz hiçbir zaman bugüne kadar gerilimlerin tarafı olmadık, yine gerilimlerin tarafı değiliz. Germek isteyenlere hiçbir zaman iltifat etmeyeceğiz. Bizler her zaman aynı kararlılıkta ülkemize hizmet, milletimize hizmet yolculuğumuza devam edeceğiz. Dün Gaziantep’imizde gördüğümüz ilgi, alaka, zaten milletimizin kendi partisine her geçen gün nasıl daha fazlasıyla sahip çıktığını göstermektedir.’’

Başbakan Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra Mesir Festivali’ne ve toplu açılış törenine katılmak üzere ‘’Oba’’ helikopteriyle Manisa’ya gitti.

/ İZMİR

24.03.2008


 

Üniversiteye herkes girebilmeli

Sami Selçuk: “Üniversiteye türbanlı giremezsiniz deniliyor. Peki, üniversiteye giden kişi kaç yaşında? 18 yaşında. Medenî Kanun, 18 yaşını bitirene 'ergin' diyor. Ancak, 'üniversiteye belli bir kılıkta girebilirsin' diyorlar. Üniversitenin sözlük anlamı 'evrenkent'tir. Herkesin kolaylıkla girebilmesi gereken bir bölgedir.”

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, başörtüsü ile üniveresiteye girmek isteyen kızlara, ‘Başörtüsünün üstüne peruk tak’ denildiğini hatırlatarak, “Yani ‘olduğun gibi görünme, ikiyüzlülük yap’ diyor. Bu, ahlâka aykırıdır. Ne olursa olsun, devlet ahlâka karşı çıkamaz ve bireyi ahlâksızlığa zorlayamaz” dedi.

Eğitim-Bir-Sen ve Platform Adana tarafından düzenlenen ‘’Türkiye’de Demokrasi, İnsan Hakları ve Anayasa’’ konulu panelde konuşan Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk da demokrasinin sürekli bir nefes darlığı çektiğini, yokuşa geldiği zaman durduğunu, çıkamadığını ve o sırada darbe olduğunu söyledi.

Demokrat bireylerin çok azınlıkta olduğu bir ortamda demokrasinin kaderinin bu olacağını savunan Selçuk, ‘’Türkiye’de şu anda demokrasinin hukuksal tabanı 1982 Anayasası’dır. Meşruluğunu hem biçimsel hem maddi açıdan yitirmiş bir anayasayla siz demokrasiyi kuramazsanız, AB’ye giremezseniz. Bu anayasa değiştirilmeyecek, topyekun kaldırılıp çöpe atılacaktır’’ dedi.

Demokrasinin olmazsa olmaz kuralları bulunduğunu anlatan Selçuk, şunları kaydetti:

‘’Bunu herkesin benimsemesi gerekiyor. En önemli olmazsa olmaz kural, özgürlükçülüktür. Eğer siz, davranışlarıyla, düşünceleriyle onaylamadığınız bir insanın hak ve özgürlükleri ortadan kaldırıldığı zaman seviniyorsanız, siz demokrat olamazsınız. Herkesin kendi demokrasisi olmaz. Karşıdakilere demokrasiyi fazla gördüğünüz sürece demokrasiyi inşa etmeniz mümkün değildir. ‘Üniversiteye türbanlı giremezsiniz’ deniliyor. Peki üniversiteye giden kişi kaç yaşında, 18 yaşında. Medeni Kanun, 18 yaşını bitirene ‘ergin’ diyor. Ancak, ‘üniversiteye belli bir kılıkta girebilirsin’ diyorlar. Üniversitenin sözlük anlamı ‘evrenkent’tir. Herkesin kolaylıkla girebilmesi gereken bir bölgedir. ‘Başörtüsünün üstüne peruk tak’ diyorlar. Yani ‘olduğun gibi görünme, ikiyüzlülük yap’ diyor. Bu, ahlâka aykırıdır. Ne olursa olsun, devlet ahlâka karşı çıkamaz ve bireyi ahlâksızlığa zorlayamaz. Üniversitesiyle bütün kurumlarıyla, demokrasinin olmazsa olmazlarını yerine getirmek zorundadır. Özgürlük insanları maske takmaya zorlamaz. Olduğu gibi görünmelerini sağlar.’’

DEMOKRATİK ALIŞKANLIK YOK

Türkiye’de henüz demokratik alışkanlıkların bulunmadığını savunan Selçuk, şöyle devam etti: ‘’1960 yılında içlerinde en yüksek rütbelisi albay olan 40-41 subay darbe yapmıştır. Bu, Türkiye’nin başına gelen ve daha sonra alışkanlığa dönüşen ilk hatasıdır. Demokrasinin olmazsa olmaz yasalarına müdahale ederseniz patlamalar olur. 1960 darbesinin ardından bir mahkeme kuruldu, 3 insan idam edildi. Yargı yara aldı, kurumlar yara aldı, devlete güven kalmadı. Daha sonra darbeciler, kendilerinde bir hak görmeye başladılar. ‘Bundan sonra askeri hareket olursa, hiyerarşik düzen içinde yapılacak’ dediler. ‘Darbe, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla yapılacak’ diyorlar. Bundan sonra yapılmış, her askeri müdahalede hiyerarşik düzen vardır. Başında Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları vardır. Böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir ülkede demokrasiyi kurabilir misiniz?’’

Selçuk, Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasından bu yana 23 partinin kapatıldığını, böyle bir rekorun başka hiçbir ülkede olmadığını dile getirdi. Türkiye’nin, düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlâl ettiği için 11 ayrı davadan 1 gün içinde 11 kez hüküm giyen tek ülke olduğunu da ifade eden Selçuk, ‘’2005’te, AİHM tarafından kabul gören, ‘düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlâlle ilgili 59 davadan 39’u Türkiye’ye aittir. Gerisini 45 ülke paylaşmaktadır’’ dedi.

GÜZEL: CHP OLİGARŞİSİ, SANDIK DÜŞMANI

Eski bakanlardan Hasan Celal Güzel de, ‘’1960 darbesini düzenleyen unsurlara baktığımızda, Türkiye’nin bugünkü haliyle benzerlikleri göreceksiniz’’ dedi. Hasan Celal Güzel, “Türkiye’de CHP oligarşisi, hiçbir zaman sandıktan çıkamayınca, sandık düşmanı haline gelmiştir. Türkiye’de parlamentonun çoğunluğunu hakir görmüştür, millete de gizli bir hınç beslemiştir” dedi. Türkiye’de parti kapatmalarda en çok neden olarak ‘’irtica’’ sorununun gündeme getirildiğini, 100 yıl önce de irtica söylemlerinin bulunduğunu vurguladı. Türkiye’de hiçbir zaman irtica tehlikesinin olmadığını belirten Güzel, ‘’Laiklik karşıtı olmak, irtica tehlikesi, Türkiye’de egemenliğini devam ettirmek isteyen oligarşik azınlık güçlerin hep istismar ettiği uydurma halüsinasyonlardır’’ dedi.

/ ADANA

24.03.2008


 

İlnur Çevik: Türkiye Bediüzzaman'la medenîleşiyor

Gazeteci-Yazar İlnur Çevik, Bediüzzaman Said Nursî’nin ve takipçilerinin Türkiye’de, demokrasinin gelişimine önemli katkılar yaptığını belirterek,“Bediüzzaman ve talebelerinin bu sivil mücadelenin içinde yer almamış olsaydı, Türkiye’de önemli sosyal olayların meydana gelebileceğine” dikkat çekti.

Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 48. yıldönümü münasebetiyle Yeni Asya gazetesi Trabzon Temsilciliği ve Risale-i Nur Enstitüsü Trabzon Temsilciliği tarafından “Bediüzzaman Haftası” çerçevesinde düzenlenen “Meşrutiyetin Yüzcüncü Yılında Türkiye’nin Demokrasi Serüveni”” konulu panel, İntizam Seyda Durgun’un yöneticiliğinde, Gazeteci Yazar İlnur Çevik, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Gazeteci Yazar Ali Ferşadoğlu’nun katılımıyla Trabzon Zorlu Grand Otel konferans salonunda gerçekleştirildi.

Panalelin açılışını ve sunuculuğunu Arif Emre Karpuz’un yaptı. Panele, Trabzon halkı yoğun ilgi gösterdi. Trabzon’un en büyük toplantı salonunda yapılan program, Said Nursî’nin Meşrutiyet, Cumhuriyet ve demokrasi konularındaki görüşlerinin anlatıldığı bir sinevizyon gösterisiyle sona erdi.

Konuşmasına, “Bulunduğum şehrin sokaklarını, caddelerini bile bilmezken, çok daha önemli olan meşrutiyetin, cumhuriyetin, demokrasinin yollarını nerden bulacağız?” diye başlayan Ferşadoğlu şöyle devam etti: “Fert, aile, devlet ve İslâm alemi olarak en büyük zaaflarımızdan birisi, hürriyeti iyi anlayamamızdır. Tevekkül ve kanaati yanlış anladığımız gibi, hürriyeti, özgürlüğü de yanlış anladık ve ona cephe aldık. Oysa hürriyet imanın en büyük özelliklerinden birisidir. Aydınımız ve ilim adamlarımız dahi bu konuyu yeterli düzeyde anlayamamıştır. Bundan yaklaşık 100 yıl önce Bediüzzaman, meşrutiyetin ve hürriyetin, imanın özelliği olduğunu dile getiriyordu. Kur’ân ve sünnet birçok yönüyle, hak ve hürriyetlere vurgu yaptığı halde, hâlâ bir kısım insanlar İslâmın şiddeti içerdiğini düşünebiliyor. Bugün bazı çevreler, İslamın demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmayacığını konusuyor. Oysa İngiliz Filozof Bernard Schaw der ki, ‘Demokrasinin bir adım ötesi İslâmiyet'tir. ”

Prof. Dr. Ahmet Battal ise, “Hilafetten Cumhuriyete geçmedik, Saltanattan Cumhuriyete geçmeye çalışıyoruz. Toplum kendi iç dinamikleriyle ayakta durur. Her toplum tabiatıyla düzene muhtaçtır ve kendi düzenini bulur. İnsanı insan yapan eşitlikçi ilişkilerdir. Devlet tabiatı gereği, insanların tepesinde güç kullanan ve dolayısıyla da mecburen dik ilişkinin üstün tarafındadır.”

Battal Abdulhamit Han tahttan indirilmesinden sonra dört tür fikir akımı ortaya çıktığını belirterek, Bu fikir akımlarının İhtihatçılık, Milliyetçilik,İslamcılık ve Meşrutiyetçilik olduğunu kaydetti. Battal, bu fikir akımlarının günümüzde de çeşitli partiler tarafından siyaset sahnesinde varlığını devam ettirdiğini kaydetti.

BEDİÜZZAMAN VE TAKİPÇİLERİ

DEMOKRASİYE ÖNEMLİ KATKI YAPTI

Panelin son konuşmasını yapan İlnur Çevik, Bediüzzaman Said Nursî’nin ve takipçilerinin Türkiye’de, demokrasinin gelişimine önemli katkılar yaptığını ifade etti. Çevik, “Bediüzzaman ve talebelerinin bu sivil mücadelenin içinde yer almasaydı, Türkiye’de önemli sosyal olayların meydana gelebileceğine” vurgu yaptı.

Çevik şöyle devam etti: “Türkiye’nin iki hedefi var. 1.si Türk-Kürt kardeşliğini anlayacak, diyalogu kuracak şartlar ortaya çıkarmamız lazım. 2. si Türkiye’de dini inanışları olan dini hassasiyetleri olan büyük bir kitle vardır. Onlar saygı beklemektedir. Türkiye’de başörtüsü meselesi çözümsüzlüğe doğru gitmektedir. Avrupa birliği ile başlayan değişim süreci, reform süreci sonradan yavaşlamaya başladı. Biliyorsunuz bir savcı Şemdinli’de bir iddianame hazırladı diye başına gelmedik kalmadı bu ülkede. Genelkurmay başkanının ismini bu iddianameye soktu diye adam mesleğinden oldu, savcılıktan oldu ve bugün esamesi bile okunmuyor. Bir savcı için bu yapıldı. Peki bir başsavcı için hükümet bir şey düşünmüyor mu? Bir karşılık vermeyecek mi? Ne yapılacaktır peki bu ülkede. Herkes şapkasını önüne koyacak. Buradaki kitle, sizler, Bediüzzaman’a gönül verenler, her zaman demokrasinin yanında olmuştur. Darbe yapıldı bu ülkede, yine o kitle, (12 Eylül döneminde) anayasa hazırlanırken yalnız bu kitle, o anayasaya faal bir şekilde ret oyu vermiştir. Sizler Türkiye’nin gururusunuz. Yasakların kalkması da, demokrasinin getirilmesi de sizlerin sayesinde olmuştur. Biz millet olarak Türküyle Kürdüyle hiç fark etmiyor, bu bayrak altında bulunan insanlar, dayanışmayla bunların üstesinden gelebiliriz.”

Fatih KARPUZ / TRABZON

24.03.2008


 

Yardımseverler İstanbul’da buluştu

“Zorluklarla Yüzleşmek ve Zorluklara Çözümler Bulmak” başlığı altında dünyanın dört bir yanından gelen etkin ve ünlü hayırseverlerin ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla “1. Uluslararası Yardı

Kongre; aralarında İngiltere’nin ilk Müslüman bakanı olan İngiltere Uluslararası Kalkınma Bakanı Shahid Malik, Güney Afrika Western Cape Başbakanı İbrahim Rassol, Merkezi Amerika da bulunan Zeytuna Enstitüsü kurucusu Hamza Yusuf Hanson ve Doha Akademisi Kurucusu olan Katar prensesi Sheikha Aisha Al-Thani gibi renkli ve ünlü isimleri bir araya getirdi.

İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, İslâmî yardım kuruluşları ve insanî örgütlerinin, çok önemli zorluklar ve engellerle karşı karşıya olduğunu belirterek, bu zorlukları aşabilmek için ciddî bir yol haritası hazırlanması gerektiğini söyledi. İKT’nin programında, insanî faaliyetlerin çok önemli yer tuttuğunu ve sınırlı, ama başarılı insanî faaliyetleri başlattığını dile getiren Ekmeleddin İhsanoğlu, Afganistan, Nijerya, Bosna Hersek, Endonezya ve son zamanlarda Gazze’ye yapılan yardımların bunlara örnek olduğunu kaydetti.

Kongrenin ilk gününde Müslüman yardımseverlere konuşan Doha Akademisi Kurucusu Prenses Al Thani, yardımseverlik zaman zaman kötü yönetildiği için doğru yerleri bulamadığını söyledi. Prenses Al Thani, dünyayı değiştirme ve insanlara yardım etme konusundaki kararlılıkları sayesinde daha fazla insana ulaşabileceklerini belirterek şunları söyledi : “Gençlerin bilincinin artırılması, eğitimin artırılması eğitim gelecekte sürdürülebilirlik anlamına geliyor. 100 milyondan fazla çocuk hâlâ ilkokula gitmiyor. Yeni doğanların sayısını göz önünde bulundurduğumuzda hızlı bir şekilde bu oranın iyileştirilmesi gerekiyor. Müslüman yardımseverler olarak bizler erken yaşlardan itibaren çocuklara yardım etmeliyiz. Bütün eğitim programlarının yetenekleri artırıcı şekilde ayrımcılık gözetmeden herkese ulaştırılması gerekiyor. Hükümetlerle, özel teşebbüslerle ortaklıklar kurmalıyız.”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ise dünyada olup bitenler dikkatli ve duyarlı bir şekilde incelendiğinde, büyük acıların yaşandığının görüleceğini, insanoğlunun dünyayı kaos ortamına çevirdiğinin görüleceğini söyledi. Kur’ân-ı Kerim’in de baştan sona, “kendinizi değil, yanı başınızdakini düşünün” vurgusunu yaptığını ifade eden Bardakoğlu, “İyilik, yönünü doğuya batıya güneye çevirmek değil, en çok sevdiği malını başkası için harcayabilmektir.” diye konuştu.

İkinci gün oturumları dün yapılan Kongre daha sonra konukların Tarihi İstanbul Gezisi ile devam etti. Kongre faaliyetleri kapsamında konuklar bugün İstanbul’da hayır projelerini ziyaret edecekler.

Ahmet CEYLAN / İSTANBUL

24.03.2008


 

Selçuk serbest, yurt dışına çıkışı yasak

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve savcılıkça serbest bırakılan Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Avukatı, soruşturmada gizlilik kararı olduğu için müvekkilinin ne ile suçlandığını, hakkındaki delilleri bilmediklerini söyledi.

“ERGENEKON Soruşturması’’ kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki işlemleri tamamlanan İlhan Selçuk’un, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne sevkedildi. Beşiktaş Adliyesi’nde cumhuriyet savcısına ifade veren İlhan Selçuk’un, daha sonra savcılıkça serbest bırakılmasına karar verildi. Cumhuriyet savcısı, Selçuk hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulması istemiyle nöbetçi mahkemeye başvurdu. Cumhuriyet savcısının talebini değerlendiren nöbetçi mahkeme, Selçuk hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasına karar verdi. Selçuk, işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeden ayrıldı.

İlhan Selçuk’u adliye dışında bekleyen ve zaman zaman destek amacıyla çeşitli sloganlar atan bir grup, Selçuk’un adliyeden ayrılışı sırasında da sevgi gösterisinde bulundu. İlhan Selçuk, adliyeden, Şişli’deki Cumhuriyet Gazetesine gitti. Selçuk’u burada gazete çalışanları, okurları ve sevenleri karşıladı. Öte yandan, soruşturma kapsamında adliyeye sevk edilen 4 kişinin de savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldığı öğrenildi.

İlhan Selçuk’un avukatı Akın Atalay, ‘’Ergenekon Soruşturması’’ kapsamında gözaltına alınan ve savcılıkça serbest bırakılan müvekkilinin, soruşturmada gizlilik kararı olduğu için ne ile suçlandığını, hakkında ne deliller olduğunu bilmediklerini belirtti. İlhan Selçuk, serbest bırakıldıktan sonra Şişli’deki Cumhuriyet gazetesine gelerek, burada yaklaşık bir saat kaldı. Burada doktoru tarafından sağlık kontrolünden geçirilen ve avukatlarıyla görüşen Selçuk, kendisini bekleyen basın mensuplarının yoğun ısrarlarına rağmen bir açıklama yapmadan gazeteden ayrıldı.

/ İSTANBUL

24.03.2008


 

OSBÜK Başkanı Yılmaz'dan Başbakan’a mektup

BOTAŞ Genel Müdürlüğünün Organize Sanayi Bölgelerine (OSB) verdiği doğalgaza uyguladığı yüzde 3’lük indirimi, yüzde 1’e düşürmesini eleştiren Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu (OSBÜK) Başkanı Mahmut Yılmaz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e birer mektup yazarak, yüzde 3’lük iskontonun devam ettirilmesi konusunda OSB’lere sahip çıkılmasını istedi.

Alınan bilgiye göre Yılmaz, mektubunda, OSB’lerin, yasalardan aldığı yetki ve güç ile ‘’Tek Durak Ofis’’ olarak Türk sanayine ‘’Minimum Maliyet-Maksimum Verimlilik’’ ilkesiyle kesintisiz hizmet vermeye çalışırken, BOTAŞ A.Ş. Yönetim Kurulunun OSB’lerin müktesebatlarını elinden alarak kapatma cezası vermek istediğini öne sürdü. Mektubunda, 1989 yılından beri BOTAŞ’ın en büyük müşterilerinden olan OSB’lere bölge içi dağıtım şebekelerini yaparak, işletme teşkilâtını kurmaları halinde, bu OSB’lere iskontolu fiyattan doğalgaz vereceğini bildirdiğini, bunun üzerine bölge içi dağıtım şebekesi ve işletme teşkilâtı için 300 milyon YTL civarında yatırım yapan, 47 OSB’nin BOTAŞ’a abone olduğunu anlattı.

/ ANKARA

24.03.2008


 

Kosovalı başkanlar Türkiye’de eğitim alacak

Merkezi stanbul’da bulunan Türk Dünyası Belediyeler Birliği, bünyesinde ‘Yerel Yönetimler Eğitim Merkezi’ni açıyor. Söz konusu merkezde, yerel yönetimlerin genel olarak hizmet alanlarına giren su yönetimi (içme ve atık su), altyapı, katı atık, sosyal ve kültürel hizmetler v.b. konularında teorik ve pratik eğitim verilecek.

Mart-Nisan, Mayıs-Haziran, Ekim-Kasım aylarında olmak üzere yılda üç dönem halinde gerçekleştirilmesi planlanan merkezden ilk eğitimi alacak olan bağımsızlığının yeni kazanan Kosova ile Makedonya ve Batı Trakya belediye başkanları olacak.

Açılışa ve eğitime katılacak olan belediye başkanları ise şöyle: Kosova’dan Gilan Belediye Başkanı Qemajl Mustafa, Lipyan Belediye Başkanı Shukri Buja, Ipek (Peja) Belediye Başkan Yardımcısı Muhamet Kelmendi, Dragaş Belediye Başkanı Salim Jenozi, Prizren Belediyesi Kültür, Gençlik ve Spor Müdürü Adnan Yağcılar, Prizren Belediyesi Başkan Yardımcısı Ercan Spat, Mamuşa Belediye Başkanı Arif Bütüç, Mamuşa Belediyesi Encümen Müdürü Abdülhadi Krasnic, Priştine Belediyesi Meclisi Başkan Yardımcısı Nevzat Hüdaverdi.

Makedonya’dan Üsküp Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Lyubişa Geodgievsk, Manastır Belediye Başkanı Vladimir Taleski, Gostivar Belediye Başkanı Nevzat Beyta, Kalkandelen Belediye Başkanı Hazbi Lika, Radoviş Belediye Başkanı Robert Velkov, Merkez Jupa Belediye Başkanı Nuzi Şahin, Plasnitsa Belediye Başkanı Fidail Salifoski. Türk Dünyası Belediyeler Birliği Genel Merkezi’nin Beykoz’daki hizmet biriminde başlayacak olan program bugün saat 10.30’da başlayacak.

Yeni Asya / İSTANBUL

24.03.2008


 

DTP'li vekiller hakkında fezleke

DTP Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlandı.

ŞANLIURFA'DA 2 ayrı faaliyette yaptıkları konuşma ve eylemler nedeniyle Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlandı. Edinilen bilgiye göre, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iki ayrı fezlekede, Binici’nin 2007 yılında terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın doğum yıl dönümü bahane edilerek, Halfeti’nin Ömerli köyüne gitmek isteyen gruptSAa yer aldığı ve buradaki eylem ve konuşmalarına, Mardin Milletvekili Ayna’nın da Ocak ayında Viranşehir ilçesinde belediyece düzenlenen ‘’Yerel Yönetimler, Ekonomik Kalkınma ve Siyaset’’ konulu sempozyumda yaptığı konuşmalara yer verildi.

HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA

AHRİK SUÇLAMASI VAR

Söz konusu konuşma ve eylemlerinde Binici’nin ‘’Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’’na muhalefet ettiği, Mardin Milletvekili Ayna’nın ise sempozyumdaki konuşmasında ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme’’ suçunu işlediği belirtilen ve sözü edilen fiillerin Meclis dışında işlendiğine değinilen fezlekede, söz konusu suçlarla ilgili soruşturma yapılabilmesinin anayasanın 83. maddesine göre milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlı bulunduğu kaydedildi. Fezleke, TBMM Başkanlığına sunulmak üzere Adalet Bakanlığına gönderildi.

/ ŞANLIURFA

24.03.2008


 

Almanya PKK'lıları mahk3m etti

Alman Mahkemesi 7 PKK’lıyı 2 yıl 2 ay hapis cezasına mahkûm etti. Karar dosyasının bir örneği de Türkiye’ye gönderildi. Türkiye’ye iade için dosya hazırlıyor.

Alman Mahkemesi verdiği kararda, terör örgütü PKK için, ‘’PKK, Almanya’da Türk kurumlarının yanı sıra Alman kurum ve kuruluşlarına da terör saldırıları düzenlemiştir’’ ifadesini kullandı. Alınan bilgiye göre, Almanya’da çeşitli tarihlerde terör örgütü PKK adına faaliyet yürütüp, eylem yaptıkları gerekçesiyle yargılanan terör örgütünün sorumlularından Vehbi Azak, Halat Kesbir, Ali Seven, Bozan Ateş, Ali Kıran, Hasan Adır ve Sait Hasso, 2 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Alman Mahkemesi, sanıklarla ilgili karar dosyasının bir örneğini de Türkiye’ye gönderdi. Mahkeme kararının bulunduğu dosyada, terör örgütü PKK’nın kuruluşu ve Almanya’daki yapılanmasına yer verildi.

Alman Mahkemesinin 30 sayfadan oluşan kararında, terör örgütü PKK’nın 1984 yılından itibaren kısmi olarak Suriye veya Irak topraklarında üstlenmek suretiyle Türkiye’ye karşı eylemlere başladığını belirterek, ‘’Kürtlere yaptığı baskılar ve propagandalar sonucunda, örgütün Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi ile Orta Doğu ve Avrupa’da yaşayan Kürtlerden destek görmeye başladığını’’ kaydetti. Yaşanan çatışmalar nedeniyle büyük bir çoğunluğu sivil halktan olmak üzere çok sayıda insanının hayatını kaybettiği de vurgulanan kararda, ‘’Silahlı şiddet eylemleri PKK örgütünü arzulamış olduğu hedeflere hiçbir şekilde yakınlaştırmamıştır’’ denildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya’da 2 yıl 2 ay hapis cezası alan terör örgütü PKK’nın sorumluları olduğu bildirilen 7 sanığın Türkiye’ye iadesinin yapılması için dosya hazırlığına başladı. Hazırlanacak dosyanın önümüzdeki günlerde Adalet Bakanlığına gönderileceği bildirildi.

/ DİYARBAKIR

24.03.2008


 

Reformu yapmazsak maaşları ödeyemeyiz

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, ‘’Sosyal güvenlik reformunu yapmak zorundayız. Aksi takdirde 5-10 yıl sonra emeklilere maaş ödeyemeyecek duruma geleceğiz’’ dedi.

Hayati Yazıcı, Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde düzenlenen AKP Rize İl Kadın Kolları Kongresi’nde yaptığı konuşmada, sosyal güvenlik yasa tasarısıyla ilgili olarak vatandaşların aklını çelmeye çalışanlar olduğunu belirtti.

Yazıcı, ‘’Spekülasyon yapıyorlar, bunlara kanmayın. İktidarımız süresince yüzünüzü yere baktıracak veya size baktığımızda yüzümüzü kızartacak hiçbir iş veya icraat yapmadık’’ diye konuştu. Yazıcı, sosyal güvenlik yasa tasarısı ile emeklilik maaşlarının düşeceğinin söylendiğini, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını savundu.

/ RİZE

24.03.2008


 

Gölcük depremi, güçlü devlet imajını değiştirdi

Arama Kurtarma Derneği Başkanı Nasuh Mahruki, Aydın’ın Nazilli ilçesinde, ‘’Vatan Lafla Değil, Eylemle Sevilir’’ isimli kitabını tanıttı. Ahmet Şensan Kültür Merkezi’ndeki tanıtımda Nasuh Mahruki, 6. kitabı olan ‘’Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir’’ isimli kitabını 40 yaş hesaplaşması olarak yazdığını söyledi.

Kitabında, AKUT’un çalışmalarını ve karşısına çıkan engelleri de anlattığını ifade eden Mahruki, 1999 ve 2000 yıllarında 2 yıl üstüste AKUT’un Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile birlikte ‘’Türkiye’nin en güvenilir kurumu’’ seçildiğini, bu nedenle daha sonra AKUT’un önüne kesmek için çok çaba harcandığını ileri sürdü.

17 Ağustos depreminin Türkiye’nin zihin haritasını ortaya koyduğunu vurgulayan Mahruki, şöyle konuştu: ‘’Toplam 45 saniye süren Gölcük depremi, 18 bin insanın canını aldı. Gölcük Depremi, güçlü devlet göstergesini değiştirdi ve devletin eksiklerini gördük. O dönemde AKUT öne çıktı. Çünkü devletin 17 Ağustos’un ciddiyetini algılaması 2 gün sürdü. Bu süreç halkın harekete geçmesine neden oldu. Halk, kendi imkanlarıyla arama ve kurtarma işlemlerine başlayarak enkazların içinden canlılar çıkarmaya başladı. Bölgeye yardım etmek amacıyla akın akın insanlar geldi. Gelemeyenler de topladıkları tonlarca yardımı bölgeye yolladılar. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi tek yumruk olunmuştu.’’

/ NAZİLLİ

24.03.2008


 

Dünya günden güne ormansızlaşıyor

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devlet Toksoy, dünyada yaklaşık 3.9 milyar hektar alan üzerinde yayılış gösteren orman ekosistemlerinin önemli bir bölümünde tahribatın devam ettiğini söyledi.

Yaptığı açıklamada ‘’Yapılan araştırmalara göre dünyada her yıl 9.4 milyon hektar orman alanı yok olmaktadır.’’ diyen Toksoy, kaybolan her orman parçasıyla birlikte havanın, suyun ve toprağın bir parçasının yani insanların hayat sigortasının yok olduğunu vurguladı. Türkiye’nin yüzde 27’sinin, yani 21.2 milyon hektarlık alanın orman sayılan alanlarla kaplı olduğunu ifade eden Toksoy, ‘’Ne yazık ki bu ormanların yarısı hâlâ verimsiz. Ülkemizdeki orman azalmalarının yüzde 56’sı yasal düzenlemelerden kaynaklanmaktadır’’ dedi.

/ TRABZON

24.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri