"Gerçekten" haber verir 15 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Aile

Çocukluğumuzun oyunları Antalya'da yaşatılıyor

aşı otuz ve üzerinde olanların çok iyi hatırlayacağı eskinin vazgeçilmez oyunları Antalya’da yaşatılıyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesinin Cumhuriyet Meydanına yaptırdığı eskinin oyunları büyük ilgi görüyor.

Antalya’ya gelenlerin uğrak yeri olan Antalya Valiliğinin önündeki meydanın çevresinde yaptırılan eski oyunlarımızdan; seksek, bilye, çember, beş taş gibi oyunların temsili figürleri yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Hemen her görenin yanında bir fotoğraf çektirdikleri bu figürler yerli ve yurt içinden gelen halkada bir nostalji yaşatıyor.

Neşeli, sorumsuz, güzel ve en masum günlerimiz, şüphesiz yaşanılan çocukluk anlarımızdır. Varlıklı da, yoksul da olsak, bu değişmezdi. Yüzdeki gülümsemeler, kahkahalar, heyecanlar hep aynıydı. Hele ki, mahalle aralarında, sokaklarımızda oynanan oyunlar, çocukluğumuzun unutulmazları olmuştu. Özellikle, otuz-kırk yıl evvelki oyunları unutmak ne mümkün. Öğretmenlerimizin verdiği ödevler yapılır yapılmaz, atardık kendimizi dışarı. Sanki anlaşmış gibi, aynı anda buluşurduk sokakta. Önce oturur, karar verirdik; hangi oyunları oynayacağımıza. Tatlı geçen bir münakaşadan sonra ellerimizde demir çemberleri çevirmekle başlardık oyunlara… Ceplerimizdeki en kralından olan cam bilyeleri tokuşturmakla sürdürürdük eğlenmeyi.

Karanlık basmadan bir köşeye sakladığımız çelik-çomağımızı çıkartıp, birkaç cam kırılana kadar oynar, neşemize neşe katardık. Birçok oyunu da kız arkadaşlarımız ile birlikte paylaşırdık. Dokuztaş, Saklambaç, Köşe Kapmaca gibi… Birdirbir, Uzuneşek, Topaç çevirmeyi yalnız erkekler oynardı. Futbolcu kartları, gazoz kapakları bizim oyunlarımızın değişmez birer parçaları olmuştu. Müllerli, Peleli kartları kazandığımızda değmeyin keyfimize… Ne heyecanlanır, ne zevk alırdık, bir bilseniz.

Hele bir de bizi, renkli, renkli tellerden tel arabası yaparken görseniz, şaşırırdınız. Öyle bir itina, öyle bir hırsla yapardık ki, yaptığımız araba en kıyağı olsun diye…

Karanlık basarken yorgun, argın eve giderken bile “ebem sende” oyununu oynardık. Hani dokunup kaçma oyunu… Nasıl unutulur bu oyunlar, mümkün mü? Hem bedenimiz, hem de arkadaşlığımız kuvvetlenirdi. Birlikte karar vermeyi, eğlenmeyi, gülmeyi, küsmeyi öğretti, bu oyunlar bize. Hırsı, kıskançlığı, öfkeyi yaşadık bazen de. En güzeli hayal kurmayı, kurduğumuz hayalleri gerçekleştirmeyi başardık, o günleri yaşayan bizler…

Tazı olmalıydı, kaçan tavşanı tutan... Tavşan da vardı tazı da, ama ne kaçan oldu ne tutan…

Yakan top muydu o çarpan, hiç canımın kalmadığı anda beni oyundan çıkaran, Buldum saklambaçtı benim oyunum. Ya kimse bulamazsa beni, oyunun kuralı bu ama saklamalıyım kendimi...

Kutu kutu pense ne demekti acaba? Elmamı da yediler işte... Bana da sapı kaldı...

Al satarım balda satarım, götürmeyin beni amca zorunlu eğitimi ben tamamladım.

Bir kayıkçı vardı yüreği küreğinde olan, peki ama su nerde? İnek içti, inek nerde? Dağa kaçtı. Dağ nerde? Site oldu, Apartman oldu, Bilgisayar oldu.

Çocuktuk. bu oyunları oynardık. Annelerimiz evden çağırınca gitmez, kulakları kaptırınca üst baş çamur, eller kollar çizik içinde evin yolunu tutardık. İlk fırsatta tekrar dışarı fırlar, oyunumuza kaldığımız yerden devam ederdik.

Elimiz yüzümüz çizilirdi belki ama zevk alırdık oynadıklarımızdan. Arkadaşlarımız kendi mahallemizden, her gün onlarca kez kavga edip onlarca kez barıştığımız arkadaşlarımız vardı. Bilgisayarımız yoktu, İnternetten edindiğimiz yabancı arkadaşlarımız da yoktu.

Şimdiki çocukların hayatları dolu; fen bilgisi, tarih ve matematik ile. Her geçen gün eklenen bir yeni büyük sınavla hayatlarını karartmaya devam ediyoruz, Oyun-moyun yasak onlara! Ne bilirler yakar topu, çelik-çomağı, çember çevirmeyi? İstopu, topaç çevirmeyi, beştaş oyununu bilirler mi? Mahallesinde, sokağında oyunlar oynayıp tadına varabilmişler mi? Birlikte oldukları arkadaşları ile terleyip güldükleri, hüzünlendikleri, bazen de kavga ettikleri anları hiç oldu mu? Kısacası hayal kurabiliyorlar mı? Nerede çocuklarımızın hayalleri? Nerede?.. Oynadıkları tek şey bilgisayardaki oyunlar… Sanal ortamda, ancak sanal çocuk yetişir. Kurdukları hayallerde sanaldır; inanın buna.

Evet, eskinin bu güzelim oyunları ne yazık ki unutuldu. Her gördüğümde içimin sızladığı kağnı, dirgen, yaba, döven ve karasaban gibi artık bu oyunları temsil eden figürler parkları bahçeleri süslüyor.

Şu an okullarda yalnızca öğrenim gören, eğitimi aileye bırakılan bir nesil yetiştiriyoruz. Zamanlarının en kıymetlisini olan çocukluklarını elinden aldığımız çocuklarımız, bizim geleceğimiz. Artık bir şeyler yapalım. Nasıl mı? Gelin onlara eskiden oynadığımız oyunları öğretmekle bir başlangıç yapalım. Yalnızca anne, baba olarak değil; okul, Hepimiz seferber olalım…

Onların hayallerini ve hayatlarını kurtaralım! Yüzlerindeki gülümsemelerini, kahkahalarını, neşelerini ve mutluluklarını geri verelim!..

“Tarihini bilmeyen bir millet tarih olur” sözüne istinaden bize tarihimizdeki bu güzelim oyunları hatırlattığı için Antalya Büyükşehir Belediyesine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

AZİZ ÖZKAN

15.10.2008


Her hırıltı astım değildir

ÇOCUKLARDA bazen uzun, bazen de kısa sürebilen hırıltılı nefes alıp verme, astım dışında sebeplere de dayanabiliyor.

Çocuklarda akciğerin bir bölümü ya da bütün bronşları ilgilendiren daralmaların hırıltı yapabileceğini belirten Uzm. Dr. Burhanettin Alkan, “Çocuklarda her hırıltı astım anlamına gelmez. Astım yüksek oranda 5 yaş altında başlamasına rağmen, hastalığın astım olup olmadığına çocuğun bulgularının niteliği, tekrar durumu ve tedavi cevabı gibi klinik bulgularla, benzer hastalık yapan sebeplere ait laboratuvar testleri yapıldıktan sonra karar verilmelidir” dedi.

Uzm. Dr. Burhanettin Alkan, yaptığı açıklamada, bazı çocuklarda yadsınamayacak oranda ailesel bir alerjik hastalık yatkınlığı da olabileceğini kaydederek, bunun erken çocukluk döneminde teşhis edilemeyeceğini söyledi.

Yapılan araştırmalarda astımın ilk bulgusunun yüzde 70 oranında ilk 5 yaşta başladığının görüldüğünü anlatan Dr. Alkan, “Astım yüksek oranda beş yaş altında başlamasına rağmen, hastalığın astım olup olmadığına çocuğun bulgularının niteliği, tekrar durumu ve tedavi yanıtı gibi klinik bulgularla, benzer hastalık yapan nedenlere ait laboratuvar testleri yapıldıktan sonra karar verilmelidir. Bazen altı aylık bir çocukta geçirilmiş bir bronşiolit 1-3 ay süren bronş aşırı duyarlılığı yaparken, bazen de sekiz yaşında bir çocuk da mikoplazma dediğimiz enfeksiyon etkenleri astım benzeri bulgulara neden olabilir” diye konuştu.

Her hırıltılı nefes alıp vermenin astım anlamına gelmeyeceğinin altını çizen Alkan, ancak problemin devam veya yineleme gösterdiği durumda bir çocuk alerji ya da çocuk solunum uzmanının bulunduğu merkeze başvurulması gerektiğini söyledi.

15.10.2008


Erken teşhisle kanser yok edilebiliyor

GAZİANTEP Sağlık İl Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, kanserde erken teşhisin çok önemli olduğunu belirterek, bulgular erken fark edilebilirse, kanserin iz bırakmadan yok edilebileceğini söyledi.

Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, yaptığı açıklamada, öldürücü olması, bıraktığı sakatlıklar ve tedavideki yüksek maliyetler sebebiyle kanserin, ülke ekonomisi ve iş gücünde ağır kayıplara sebep olduğunu, bu yönüyle önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini bu günde koruduğunu ifade etti. Kanserin her yıl dünyada 10 milyon kişiyi etkilediğini, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılında her yıl yeni kanser teşhisi konan hasta sayısının 17 milyona, 2050 yılında 24 milyona yükseleceğini öngördüğüne dikkat çeken Yıldırım, bu tablonun en trajik yanının ise söz konusu kanser türlerinin 1/3’ünün etkili kanser kontrol programları yürütüldüğünde önlenebilecek nitelikte olduğunu bildirdi. Yıldırım, “Ülkemizde halkımızın yüzde 80’i kanseri en önemli sağlık sorunu olarak nitelendirirken, ancak yüzde 2’si kanserin erken belirtilerini, önlenebilme yollarını ve tarama metotlarını bilmektedir. Kanser hastalığı ile mücadelede; sağlıklı beslenme, sigara ve güneş ışınlarından korunma, güvenli su kullanımı, erken teşhis ve tedavi önemli bir yer tutmaktadır.” diye konuştu.

15.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır