"Gerçekten" haber verir 04 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Görüş

Bir yıldız kaydı göklerden

-Mustafa Karpuz Ağabeyimizin aziz hatırasına-

“Söyler dilim ağlar gözüm

Gariplere göynür özüm

Meğerki gökte yıldızım

Şöyle garip bencileyin”

Asırlar ötesinden böyle sesleniyordu Koca Yunus.

Garip bir hayat yaşadı o.

Yabancıydı bu âlemlere, gurbette yaşadığının farkındaydı. Ama asla gariban değildi.

Zira O’nu bulmuştu. “O’nu bulan zindanlarda dahi olsa bahtiyardır” diyordu Bediüzzaman.

**

O gece birisi, tam da, onun öldüğü saatlerde görmüştü bu rüyayı.

O rüyada, bir nur yumağı sesleniyor ve diyordu ki, “Bu gece göklerden bir yıldız kaydı…”

Gökteki yıldızlar yerde yaşar mıydı hiç?

Ya da yerdeki yıldızlar göklere çıkar mıydı?

**

O, yaşadığı ve yaşattığı dolu dolu bir hayatla böyle olabileceğini göstermiş birisiydi.

Gökteki yıldızlar yerde yaşardı demek.

Demek, gökteki yıldızlar melekleşir, bazen insan sûretine girer ve aramızda yaşardı.

Bazen de, yerdeki insanlar melekleşerek, gökyüzündeki yıldızlara dönüşür ve semâvî âlemlerde yaşamaya başlardı.

**

Hayatı ‘Nur’a hizmetle geçti. Bir hizmet varsa ve nerede ona ihtiyaç duyulursa, hep hizmetin içinde yer alırdı. Yapılacak bir faaliyet olduğunda ve fedakârlık gerektiğinde, ona sormaya gerek yoktu. Çünkü o, mutlaka bunu kabul ederdi. Şimdi onun ardında, bir bütün olarak ‘Nur’a hizmet eden bir aile var. Geriye bıraktığı en önemli miras bu olsa gerek.

**

Daima mütebessim bir sima… Tevazûnun ve mahviyetin bu zamanda bir resmi yapılsa, sanırım karşımıza Mustafa Karpuz Ağabeyimiz çıkardı. Hz. Peygamber (asm), bir hadisinde, “Mü’minin tebessümü, onun için sadakadır” diyordu. Belki de o yüzden, tebessümü yüzünden hiç eksik etmeyen ve hayatı sadakalarla geçen bir insan olarak, bereketli bir ömür yaşadı.

**

Onu düşündüğümde aklıma hep Hz. Osman (ra) gelmiştir. Dünya sözüyle birçok defa söylemek istememe rağmen, söyleyemedim bunu kendisine. Şimdi semavî âlemlerde beni duyduğuna eminim. Hz. Osman (ra), yumuşak huyluluğun, inceliğin ve nezaketim timsâliydi. O, Hz. Osman’ın (ra) bu zamanda yaşayan bir arkadaşı gibiydi. Mustafa Ağabey, o “Altın Çağ”da yaşamış olsaydı, hayâ ve tevazu sembolü Hz. Osman’ın (ra) en yakın arkadaşlarından biri olacağına eminim.

**

Yaklaşık 40 gün yoğun bakımda kaldı. 40 gün olması da ilginçtir. Maddî arizalardan sıyrılmış, adeta melek gibi bir hayat yaşamaya başlamıştı. O, hastanede yoğun bakımda yatıyor iken, İlâhî Rahmet’in coştuğu bir gece olan Kadir Gecesi’nde, ailesinden biri, çok iyi bir sanatkâr olan Mustafa Karpuz Ağabeyimizin babası Hasan Amca’yı görüyor rüyasında. Hasan Amca ona diyor ki, “Ben bir oda hazırlıyorum, yakında Mustafa’yı yanıma alacağım.” Biraz sonra çok güzel bir halde, nurânî bir hale bürünmüş şekilde Mustafa Karpuz Ağabeyimizi görüyor rüyasında ve öylece uyanıyor.

**

Her fani gün gelir, büyük randevuyla karşılaşırdı.

Maddî âlemde, “Bu insanı nasıl bilirdiniz?” sorusuna verilen güçlü, içten ve samimî cevaplara, mânevî âlemlerden de eşlik edildiğinden asla şüphem yok.

Meleklerin sorusuna Hafız Ali Ağabeyin verdiği cevap ‘Meyve Risâlesi’ndendi.

Sen ne ile cevap verdin meleklerin sorusuna bilmiyorum, ama Risâle-i Nur’dan cevap verdiğini hissedebiliyorum.

Sen, “Var imdi gez şimdi şardan şara.”

Yolun açık, mekânın cennet olsun “Seçilmiş İnsan.”

Ruhuna binlerce Fatihalar…

İ. SEYDA DURGUN

04.11.2008


Deniz bitti

Maalesef insanlık çok müthiş bir israf ve savurganlık içinde yüzerken krizler gelmeye başladı.

Krizlerin ana sebebi olan faizi ve isrâfı Cenâb-ı Allah yasaklamıştı:

“Allah dilediğinin rızkını genişletir, dilediğinin rızkını daraltır. Onlar ise dünya hayatıyla şımarmışlardır. Halbuki dünya hayatı, âhiretin yanında pek az bir şeydir. Faiz yiyen kimseler ise, kıyâmet gününde kabirlerinden, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bunun sebebi, onların ‘Alış veriş de faiz gibidir’ demeleridir. Halbuki Allah alış verişi helâl, faizi ise haram kıldı. Allah faizin bereketini giderip onu mahveder; sadakası verilen malı ise ziyadeleştirir. Allah, faizi helâl sayan o kâfirlerden ve haram işleyen o günahkârlardan hiçbirini sevmez.” (Bakara Sûresi: 275-6)

Peygamberimizin (asm) ikazları da şöyle:

“Bir yerde zina açıkça işlenip, faiz açıkça yendiğinde ora halkı Allah’ın azabının gelmesine sebep olmuşlardır.” (Câmü’s-Sağîr, 406)

“İçki, bütün kötülüklerin kendisinde toplandığı düğümdür. Kadınlar şeytanın tuzağıdır. Gençlik bir çeşit deliliktir. Kazançların en kötüsü, faizden kazanılandır. Yiyeceklerin en kötüsü yetim malıdır.” (Age, 934)

“Beşer, hayatını isterse enva-ı ribâyı (faiz çeşitlerini) öldürmeli.

“Tabaka-i havâstan tabaka-i avâma sıla-i rahm kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor.

“Sadâ-i ihtilâli, vâveylâ-i intikamı, kin ve hased enîni. Yukarıdan iniyor.

“Zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm sâikası.

“Aşağıdan çıkmalı.

“Tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisâl. Fakat merhamet ve ihsan yukarıdan inmeli,

“Hem şefkat ve terbiye. Beşer bunu isterse sarılmalı zekâta, ribâyı tard etmeli.

“Kur’ân’ın adâleti bâb-ı âlemde durup, ribâya der: ‘Yasaktır; hakkın yoktur, dönmeli.’

“Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. (2. Dünya Savaşı ile bu dehşetli silleyi yedi) Müthişini yemeden bu emri dinlemeli.” (B. S. Nursî, Lemeat) “Riba (faiz), İslâma zarar-ı mutlaktır.” (Ag.e.)

Maalesef dünya ekonomisini elinde tutan insanların bir kısmı bu İlâhî emirleri dinlemediler, dünya bu sıkıntılı hâle geldi.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin orjinal tesbitlerinden:

“Ey kardeşlerim! Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihânı sarsacak hadiseler içinde, hadsiz bir metânet ve îtidâl-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir. ‘Dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler’ (İbrahim s. 39) âyetinin mânây-ı işârisiyle, âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde, dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâkî bir elmasa bilerek rızâ ve sevinçle tercih etmek ve âkıbeti görmeyen kör hissiyâtın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti ileride bir batman sâfî lezzete tercih etmek bu zamanın dehşetli bir marazı, bir mûsibetidir. O mûsîbet sırrıyla, hakîki mü’minler dahi bâzan ehl-i dalâlete taraftar olmak gibi dehşetli hatâda bulunuyorlar. Cenâb-ı Hak, ehl-i îmânı ve Risâle-i Nur şâkirtlerini bu mûsîbetlerin şerrinden muhâfaza eylesin, âmin.” (Tarihçe-i Hayat, s. 271)

İşte bu sebeplerden dolayı kriz bütün dünyayı diken üstünde tutmaya devam ediyor. Allah, sonumuzu hayreylesin. Âmin. Üstad Hazretleri, Hıristiyan ruhânilerle medar-ı nizâ meseleleri şimdilik bir kenara bırakarak; mutlak dinsizliğin insanlığın başına ördüğü bu dinsizlik, fuhuş, faiz, kriz, kıtlık ve kuraklık gibi sıkıntıların aşılmasının ter ü taze İslâmın esaslarının bütün dünyada yaşanması ile mümkün olacağını bize Risâle-i Nurlarla ders veriyor.

Çünkü küfr-ü mutlakı yok etmeden insanlığa huzur yoktur. Buna da ancak âhirzamanın Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nurlar çare olabilecektir.

Üstad, Muhâkemât adlı eserinde, “Asıl insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyet, sema-i müstakbelde ve Asya’nın cinanı üzerinde bulutsuz güneş gibi pertev-efşan (ışık saçan) olacaktır” müjdesini verdiğine göre, bu müjde bütün dünyada yaşanabilir. Işık (güneş) doğudan geldiği için, İslâm güneşi de doğudan doğup âhir zaman insanlığını huzura kavuşturacaktır İnşaallah.

İsviçre’de başörtülü öğretmene bütün öğretmen arkadaşları sahip çıkarak başörtülü çalışma hakkını kazandırdılar. Boğaziçi Üniversitesi bütün öğrencileri, yeni rektörün başörtüsü yasağına karşı gelmişlerdi hatırlarsanız.

Çok yakın bir zamanda Müslüman olan bir rahip şu itirafta bulunmuştu: “Bana peygamber olan Hz. İsa (as), ‘Tanrı olan İsa’dan daha sevimli geldi.”

En büyük sıkıntı, aşırı israftan ve savurganlıktan kaynaklanmaktadır. ABD bankası AIG yönecileri Lonra’da av partisinde 86 bin dolar harcamışlar. Bazı çalışanlarına 440 bin dolarlık tatil yaptırmışlar.

Çok zenginler var ki zenginliklerini gayr-ı meşrû yollarda harcadıkları için tam zirvede iken düşüp, iflâs edip perişan olup, burunları sürtülmektedir.

AB raporlarına göre; her yıl 100 bine yakın kadın ve kız çocuğu (çoğu 18 yaşın altında) ‘iş, mankenlik ve san'atçı’ yapılma vaadi ile kandırılarak fuhuş için Balkanlar ve Uzakdoğu’dan Batı Avrupa’ya getirililiyor. Bütün dünya gençliği çok büyük tehlikelerle karşı karşıya (uyuşturucu, alkol, AIDS vb.)

HOLLANDA’DA GÜNDEM

Deniz seviyesinin altında (setlerle korunan) bir ülke olan Hollanda’daki gündemden de bir kaç cümle ile bahsetmek istiyorum.

Göç ve Vatandaşlık Hizmetleri (IND), Hollanda’da yapılan sahte evliliklerin önlenmesi amacı ile daha bir sıkı denetim yapacak. Yabancı uyrukluların ikamet almak için (3-5 yıllık) sahte evlilik yaptıkları belirlendiğinden, gerekli durumlarda bunların geldikleri ülkelerde ve Hollanda’da araştırma yapılacağı yetkililerce açıklandı.

Hollanda şirketlerinin borsadaki kaybı 170 milyar Euro oldu.

ING Bank’a 10 milyar Euroluk devlet yardımı yapıldı.

Hollanda’nın ikinci büyük şehri Rotterdam Anakent Belediye Başkanlığına bir Müslüman seçildi. Fas uyruklu Ahmed Aboutalep, 1 Ocak 2009’da göreve başlayacak.

Yine Rotterdam Belediyesi 2010 yılına uyum kursları ücretsiz olacak.

Amsterdam’da Ayasofya Camii’nin temeli atıldı. İstanbul Süleymaniye Camii örnek alınarak yapılacak olan cami 10 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulacak. Cami, Avrupa’nın en büyük minareli camilerinden biri olacak İnşallah.

Avrupa’nın İslâma en müsamahakâr ülkesi Hollanda denilebilir. Ezan bazı camilerde günde bir, bazılarında iki, bazılarında ise üç vakit dışarıya okunabiliyor. Özellikle kiliselerin (satın alınarak) cami yapılmasında çok az problem yaşanıyor denilebilir.

Not: Temel Yılmaz Abiye Allah’tan rahmet, kederli ailesi ve yakınlarına sabr-ı cemil dilerim. Özellikle Fırıncı Abiye...

H. KÜBRA AKDEMİR

04.11.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır