"Gerçekten" haber verir 08 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Erdoğan ne yapsın, ne yapmasın?

Başbakan Erdoğan askerle kavga mı etsin? Hayır, niye etsin ki. İşini yapsın Erdoğan. Hangi işi? Örneğin AB reformları...

Çok yavaşladı bu reform süreci. İpe un seriliyor kaç zamandır.

Askerle kavga mı etsin Erdoğan?

Hayır etmesin, işini yapsın.

AB reformlarının içinde yer alan ‘asker reformu‘nu yapsın, askeri demokratik rejimde yerli yerine oturtan adımları atsın, yeni zihinsel kalıpları bir an önce oluştursun.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Ne diye etsin ki.

Yüksek Askeri Şura kararlarını yargı denetimine açacak adımları atsın.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır, ne diye etsin ki.

Kürt meselesi ile ilgili olarak yapılması gerekenler, hem yasal hem zihinsel hamleler çoktandır bekliyor gündemde. Çözmüyor, eskilerde olduğu gibi gibi sorun biriktiyor hükümet.

Askerle kavga mı etsin Erdoğan?

Hayır etmesin.

Ne diye etsin ki.

2005 yılı Ağustosu’nda Diyarbakır’da yaptığı ‘Kürt sorunu’ konuşmasını bize anımsatmak yerine gereğini yapsın, o zaman değindiği ‘devlet yanlışları‘nı düzeltmeye başlasın. O konuşmadan bu yana tam üç yıl geçti aradan. Lafla peynir gemisi yürümüyor.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki?

“Dağdakileri indirmek” için lazım gelen düzenlemeleri yapsın; böyle bir uygulamanın arkasına siyasal kararlılık koysun.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Türkiye’nin AB yolunu hala kesen Kıbrıs’ta çözüm için, 2004’de olduğu gibi, siyasal kararlılık göstersin, askerin bu meseleye eski deyişle fazla müdahil olmasına set çeksin.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi yolunda bir ‘Ermeni açılımı’ yapsın, bunun için gereken siyasi iradeyi sergilesin.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Söz verdiği ‘sivil anayasa’ için çalışsın.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki?

İfade özgürlüğüne açılan yolları genişletsin, ‘gazeteci milleti’nin duyarlıklarını önemseyen bir raya otursun.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Deniz Feneri dahil yolsuzluklar konusunda mücadelenin hem yasal zeminini daha iyi geliştirsin, hem de hükümet olarak bu alanda daha güven veren bir yörüngeye kaysın.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

“Ya sev ya terket!” söyleminden vazgeçsin.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki?

Linç kültürünü geliştirici “pompalı tüfek” söyleminden vazgeçsin.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Ekonomik krizi daha ciddiye alan bir tutum sergilesin, krizle mücadelenin gereklerine yapmaya başlasın, IMF ile anlaşmayı hızlandırsın.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır etmesin.

Niye etsin ki.

Demokrasiydi, hukukun üstünlüğüydü, özgürlükler düzeniydi, insan haklarıydı eğer bütün bu değerlerden içtenlikle yanaysa Erdoğan, o zaman Sarıkız’ın, Ayışığı’nın, asker içindeki 2003-2004 darbe tertiplerinin üzerine şal örtülmesine karşı çıksın, bunların aydınlanması ve hesabının yargı önünde sorulması için gerekli siyasal iradeyi sergilesin.

Askerle kavga mı etsin?

Hayır, bu işleri yapsın.

Yapmazsa...

Eleştiriye devam ederim.

Yine yapmazsa...

Cengiz Aktar’dan ödünç deyişle:

AK Parti olur Beyaz Parti!

Milliyet, 7 Aralık 2008

Hasan Cemal

08.12.2008


Etle tırnak

Bazen bir şey oluyor... Türkiye tesadüfen hakiki kendine rastlıyor!

Bedeni mayında parça parça olmuş şehidini, ruhu hala “teröre yardım”dan sanıkken keşfediyor.

***

Etle tırnağım benim.

Tek ceset olmuş bölünmez bütünlüğüm.

Bir bedene bürünmüş suç ile cezam, güç ile ezam.

Bir tabuta sığmış yoksulluğum, öfkem, acım, ağıtım, vakarım, kardeşliğim.

Türkçe bilemeden Türk bayrağına sarılmış analarım.

Çarşaflı Kürtçe ağıtların başında nöbete durmuş asker evlatlarım.

Mavi beresinin altında anasına son kez bakmış erim.

Analarına dağdan tertip tertip şehit, ceset ceset “ölü ele geçirilen terörist” düşmüş çocuklarım.

Bir davada terör sanığım, bir mayında terör şehidim.

Bir kardeşi kaçarken bir kardeşi kovalayan, tırnağı eti acıtan, eti tırnağı dolayan kardeşliğim.

***

Meğer...

“Kahpe mayın” şehidi Mesut, şehit düşerken dahi, daha 20’sinde...

Henüz 17’sinde işlendiği iddia edilen “teröre övgü suçu” sanığıymış.

Bunu Mesut öldüğünde, cenazesine 5 bin kişi katıldığında, “Türkçe bilmeyen annesi” Kumri, askerlerin, komutanların, devletin yanı başında, öyle örtülü örtülü, çığlık çığlığa, bayrağa sarılı tabuta sarılıp da Kürtçe ağıtlar yaktığında fark etmemişiz.

Sonra, Mesut ‘un şehit düştüğü bu yıl devrilirken, Cizre’de nice evlat yitirmiş ailelerden bir şehit ailesi kurban bayramına, evladını kurban vermiş de girerken...

Bir mahkemede, muhtemeldir ki “Sanııık Mesuuut Saniiir” çağrılırken fark etmişiz ki...

Terör sanığı Mesut bir terör şehidi olmuştur.

Hakim Bey, bir o tarafta, bir bu tarafta, 20’sinde ölmüştür!

***

Vatan sağ olsun tabii, Mesutlar ölmez, vatan bölünmez, bir Mesut gider bin Mesut gelir...

Lakin, mutlu bayramlar dilerken hepinize...

Sorum şudur:

Vatan, genç evlatları bir bir giderken, ruhu acıyla bölünmeden hiç, mutlu ve mesut kalabilir mi?

***

Bir ülke, bir memleket, “etle tırnak” bir millet, rengârenk bir halk; bu kadar mı birlik, beraberlik, bütünlük halinde bir tabuta sığar, bir tabutun başına sığışır:

Terör sanığı şehit asker Kürt çocuk; Türk bayrağına sarılmış Türkçe bilmeyen anne; devlet, askeri tören, Kürtçe ağıt; şehidini uğurlayan çarşaflı, örtülü, hep acılı kadınlar; laikliğin ve vatanın bekçisi askerler; devlet erkanı, bir gün ölü teröristini kaldıran ertesi gün şehidine ağlayan Cizre halkı, çelenkler, iddianameler, ağır ceza, mayın, 17 yaşlar, 20 yaşlar, cezaevi, mahkeme, musalla taşı... gözyaşı, gözyaşı, gözyaşı.

***

Tabii ki nice mesut bayramlara, nice mutlu günlere, nice umutlu yarınlara.

Tabii ki, iyilikler olsun, iyilik dolsun bu topraklara!

Sabah, 7 Aralık 2008

Umur Talu

08.12.2008


Rejimin demokrat olma iddiası yoktu ki...

Tek parti’ dönemindeki (1925-1945) Ankara’nın hali, Baykal’ın—Aşık Veysel’le ilgili—bir anlatımıyla yeniden gündeme girdi. Dün de belirttim:

Anlatımda yanlışlar vardı. (...)

Ama şu gerçek ortada: ‘Tek parti’ döneminde Ankara’da ‘kıyafet’ konusu, ciddiye alınıyordu. 1926 tarihli Şapka Kanunu ile 1934 sayılı Kıyafet Kanunu’na aykırı durumlara izin verilmiyordu. Ayrıca, Ankara Valisi rahmetli Nevzat Tandoğan, zaman zaman kanunun kapsamını aşan uygulamalar da yapıyordu. Alınan tedbirler demokratik değildi. Ama tek parti rejiminin de -adı üstünde- demokratik olma iddiası yoktu.

Radikal, 7 Aralık 2008

Altan Öymen

08.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır